Öncelikle Karakter Tanıtımı'nda Lamia'nın adını Almila olarak yazmışım. Hepinizden özür diliyorum. 🌹🌹
Cam pervazına değen dolu parçaları güzel ses çıkmasına sebep oluyordu. Kararıp gelen bulutlar yurdun kasvetli odalarına çökmüştü bile. İstanbul'un kışı gerçekten çok hoş bir manzara çıkartıyordu , karşına. Şıp , şıp yağan yerlere bir pırıltı gibi dökülen dolu taneleri bana hep küçüklüğümü hatırlatıyordu. Babamla her zaman dolu yağdığında balkona çıkar , ellerimizi uzatıp elimize düşen dolu taneciklerini sayardık. Annem bana hasta olacaksın gir içeri dese de babamla hiç girmezdik içeri. Onlarla olan günüm gerçekten çok güzeldi. Tabii ayrılmadan önce. Bugün okul yoktu , yurtta oturupta içimi daha çok sıkamazdım. Ama gidecek yerim de yoktu ki. Lamia desen benle konuşmuyor , Yağız desen onu neden çağırıpta başbaşa oturalım. Yine tek seçenek yurtta oturmaktı. Telefonumu elimle kavradım , gelen mesaj veya bildirim yoktu. Instagram'a girerek herkesin ne paylaştığını izlemek az da olsa can sıkkınlığımı gideriyordu.
Yataktan kalkarak cama doğru ilerledim. Kaloriferlerin sıcak ateşi ellerimi ısıtmaya yetmişti. Camı açarak dışarıda ki soğuk havayı içime çekmek istedim. Camı açtığımda rüzgar'ın yeli saçlarımı dörtbir yana savurmuştu. Sonra camı tekrar kapadım odamın soğuk olmasını istemezdim. Aniden kapı açıldı. İçeriye giren yan oda arkadaşım Selen'di. Onla pek , samimi olmasakta onu seviyordum , iyi bir kızdı. "Hadi gel , kahvaltı yapacağız kaç gündür birşey yemiyorsun " demişti. "Peki , tamam geliyorum" evet haklıydı kaç gündür yemek yemiyor , su dahi içmiyordum. Lavaboya giderek elimi yüzümü yıkadım. Çıktığım da ise yatak pijamalarımı çıkardım. Ve üzerime eşofmanım ile , kalın yün kazağımı giydim. Bu kazağı annem ile beraber almıştık , üzerime giyince biraz da olsa içim acımıştı. Saçlarımı da alttan bağlayarak odadan çıktım.
Yemekhaneye geldiğim de herkes masalara oturmuş kahvaltılarını yapıyorlardı. Bende kendime kahvaltı tepsisi hazırlayarak masa bulup oturdum. Yemekhane oldukça soğuktu sanırım bu alanda kalorifer çalıştırmıyorlardı. O yüzden herkesin üstünde kalın , kalın hırkalar kazaklar vardı. Sonra içeriye müdürün gelmesi ile hepimiz ayağa kalktık , müdüre her zaman saygı duymalıydık. "Eylül Kalya bugün saat iki buçukta , başka bir yurda yerleştirileceksin. O yüzden iki buçukta hazır ol , seni almaya gelecekler " demişti. Evet bu yurttan da gidiyordum. "Peki hocam iki buçukta hazır olacağım" kahvaltımı hızlıca yaparak odama çıktım. Küçük valizimle koca bir İstanbul'u geziyordum. Valizimi de hazırlayarak odayı toplayarak odadan çıktım. Bu yurttan da ayrılıyordm. Bahçeye indiğimde siyah bir araba kapı da bekliyordu. Tabii bizim müdür de oradaydı. Son bir kez daha arkama bakarak arabaya doğru ilerledim. "Eylül hoşçakal kızım görüşmek üzüre " demişti müdürümüz.
Araba ani hızla yurdun önünden uzaklaştı. Yapabileceğim birşey yoktu artık , yetim kalınca her zaman hayatın , çevren , duyguların değişiyordu. Annem ve babam beni görüyor muydu ? Acaba. Ama üzülmelerini istemezdim , gün gelecek bende onların yanına gidecektim bunları düşünürken sürekli gözlerimden yaşlar akıp geliyordu. "İyi misin Eylül birşeyin mi var ? " demişti ön koltukta oturan diğer gideceğim yurdun müdürü. "Evet hocam iyiyim birşeyim yok" diyebilmiştim , titreyen sesimle. Artık ağlamayacaktım , babam bu halimi görse bana çok kızardı. Hayatımın en yakışıklı erkeğinin bana kızmasını istemezdim. Annem de kızardı bana ağladımı görürse. Gözyaşlarımı elimin tersi ile silsem de sürekli akıp geliyordu. Silmeyi bıraktım. Tek , çözüm ağlayarak herşeyi bitirmekti.
BEĞENMENİZ DİLEĞİYLE
♡♡♡