BÖLÜM 29

17 7 12
                                    


Terastan içeriye damlayan güneş ışınları gözlerimi açmama sebep oluyordu. Kolumu yan tarafa attığım da yanım da bir kişinin daha olduğunu varsayarak kafamı o yöne çevirdim. Yanımda yatan Baran'dı. Evet 3 tane daha oda olmasına rağmen beni yanında yatırmıştı. Yataktan kalkmayarak güzel çehre yüzünü inceledim. Uzun kiprikleri, belirgin elmacık kemikleri muazzam'dı. Karamel kokusunu tüm ciğerlerime bir kuğu gibi hapsolmuştu.

Yataktan kalkacak sırada kasıklarıma bıçak saplanır gibi bir ağrı girdi. Ağzımdan fark etmeden bir inilti çıkmıştı, 'aaa..' diyebildim sadece. Her ayağa kalkışımda tetikliyordu ağrılar. Bir iki defa daha inledikten sonra Baran gözleri açık vaziyette bana bakıyordu.

"Eylül ! İyi misin?" Sorduğu soruya cevap vermedim. Nedense amaçsızca giren ağrı konuşmamı engelliyordu. Saçlarım öne doğru geldiği için saçlarımı kulağımın arkasına götürdü. Bir defa daha sordu "canın acıyor değil mi?" Kafamı olumlu anlamda salladım. Gözlerini sıkarak derin nefesler almaya başladı. Canımın yanması onun da canını acıtıyordu bir hayli. Beni kucağına alarak dizine oturttu. Tutam, tutam alnına dökülen kahve tonlarında ki saçları çok güzeldi. Dizine oturduğum da kendimi biraz tuhaf hissettim. Çok fazla yakındık. Bir ya da iki dakika dizinde oturduktan sonra kalkmak için tuvalete gittim.

Baran elini yüzünü yıkarken bende o sırada kahvaltı hazırlıyordum. Evet ! Yakınlar da market yada alışveriş merkezi yoktu ama buzdolabı iliğine kadar doluydu. Durduk yere başlayan sağanak yağmur paniklememe sebep olmuştu.
Çocukken yağmur yağdığında babamla cam pervazında durur gökten gelen yağmur damlacıklarını izlerdik. Farkında olmadan gözümden bir damla yaş süzüldü tezgaha. O sırada da Baran girdi mutfağa.

"Ahh.. benim sulu gözüm açmış yine çeşmeleri beni mi özledin ? Haa sadece elimi yüzümü yıkadım bu kadar ağlayacağını bilsem seni de yanıma alırdım"

Tüm bu dalgası benim yüzümü güldürmek içindi. Kendisi cümlesini bitirdikten sonra yüzüne azda olsa gülümseme koyvermişti. Bende öyle. Güldüğüm sırada gözleri hep yanağımda hafiften gamzeye giderdi, iyice odaklanırdı oraya. Gelip belime sarıldı. Tamam Baran bey bu sefer affettim seni ! Bende ona sarıldım. Her sarıldığın da boynuma yumuşak ve bir o kadar da narin öpücükler koyardı, tüm kokumu içine çekti. "Ciğerlerim temiz hava soludu" diyerek dudağımı öptü.

Okul meselesini kafama çok takmıştım. Bu konuyu Baran'a sormak fena fikir değildi.

"Baran. Şimdi ben okulu çok aksattım ya, pazartesi başlayacağım o yüzden"

Elinde ki sigarayı kültablasına bırakarak gece mavisi gözlerime baktı. Önceden bana baktığında ürkmezdim, ama şimdi nedense bir bakışı ile herşeyi ortaya koyuyordu. Tekrar sigaradan derin nefes alarak konuştu.

"Artık okul yok Eylül pazartesi de hiçbiryere gitmiyorsun sarışınım." Ağzım açıkta kalmış onu dinliyordum. Şaşırmıştım.

"Ama ben gitmek istiyorum.. onu ne yapacaksın? Haa" kendimi kaybederek bağırmaya başlamıştım. Bazen öyle bir konuşuyor ki tüm sinirlerimi iki kat arttırıyordu.

"Eylül param var okumana da gerek yok" dedi sigarasından bir nefes daha alarak. Sabrımı iyice sınıyordu. Masaya ellerimi vurarak ayağa kalktım, sinirli olunca hem kriz geçiriyor hemde gözüm kimseyi görmüyordu.

"Ben okula gideceğim anlıyor musun? Paraya hiçbir şekilde ihtiyacım yok, toprağın altında yatan annem ve babama söz verdim ben 'kızınız meslek sahibi olacak' diye. Ve şimdi hiçbirşeye karışmaya hakkın yok istemiyorum! anladın mı? İstemiyorum!"

Ve evet şuan gerçekten sinir krizi geçiriyordum. Baran ben bağırdıktan sonra afallamış, gözlerini donuk bir ifade ile sigaranın grimsi çıkan dumanından bakıyordu. Her kavga edip tartışmamız da her zaman gözlerimden bir damla yaş firar ediyor ve devamı geliyordu. Ellerim titreyerek merdivenleri bir soluk çıktım. Aşagıda bir şeylerin duvara çalınma sesleri ve küfürler savruluyordu. O böyle yaptıkça ben daha çok ağlıyordum. Yatağın içine girerek cenin pozisyonu aldım.

Daha çok gençtim, hayattan bıkmam sizce de doğru muydu? Ana rahminde belli olurmuş doğan çocuğun kaderi demek ki dedikleri şey doğruydu. Anne karnında yazılmıştı benim kaderim.

**

Gözlerimi açtığımda üzerimde pike vardı. Sanırım Baran örtmüştü, küçük komidinin üzerinde duran küçük bir kağıt dikkatimi çekti. Yataktan kalktığımda aşağı kata indim. Sanki uyumak her sabah günlük rutinim olmuştu. Sürekli kavga ettiğimizde en az iki sara uyuyordum, hayatım düzensiz bir çizgi halinde devam ediyordu. Merdivenlerden indiğimde dikkatimi ilk çeken yerde parçalanmış olan kahvaltı tabaklarıydı, onları kırmış ve toplamamıştı. İçeriden televizyon uğultuları geldiğin de bedenimi o yöne çevirdim.

Uzun koltuğa yayılmış televizyonda ki filme bazen donuk bakışlar atıyordu. Geldiğimi farketmedi. İçeriye sinmiş olan ağır içki kokusu suratımı buruşturmama sebep oldu. Oturma odasına geçerek tekli koltuğa oturdum, telefonum ortalıkta gözükmüyordu.

"Telefonum nerde?" Ağzına götürdüğü içkiyi bırakarak yüzümü inceledi. "Attım" duyduğum şeyi ilk başta yanlış anladım diye düşündüm. Ama çok ciddi gibi duruyordu.
"Ya sen ne yaptın? Amacın ne senin neden atıyorsun lan telefonu annem ve babam fotoğrafları vardı onda allah belanı versin tamam mı?" Avazım çıktığı kadar bağırmıştım.

Elinde ki içkiyi birden yere fırlatarak ağzımdan çok büyük bir çığlık çıkmıştı. "Ağzını topla ne dediğini kime dediğini unutma" etraf camlarla kaplıydı. Diğer biranın camınıda eline alarak parçaladı. Gördüğüm manzara ile ağzım O şeklini aldı. Ellerinde ki kanlar hiç durmaksızın akıyordu.

"Ba..baran elin ka. kanıyor!" her korktuğum da kekelerdim. Yavaş adımlarla yanına yaklaştım, pıt pıt yere düşen kan damlaları etrafa kokusunu sanmıştı bile. Elimi uzatacakken bağırdı "dokunma" diye. Afallamıştım korkuyla bir adım geri gittim.

İlkyardım çantasında pansuman yapabilecek eşyalar vardı masanın üzerine koyduğum an gözlerini beni buldu. Hızlı nefes alışverişleri ve donuk gözlerle bakışı ürpertiyordu beni. Çantayı açarak tentüriyot ve sargı bezi çıkardım. Pamuk ve kolonya ile temizlediğim eli acıyordu biliyorum. Onun canı ben, benim canım ise o'ydu. Yaklaşık yarım saat eliyle uğraştıktan sonra elini sarmıştım. Sesini çıkarmayarak sadece yüzümü inceliyordu.

"Baran her ne olursa olsun birbirimizden vazgeçmeyelim olur mu? benim ailem sen senin ailen benim değil mi? hem birbirimizi çok seviyoruz biz" acıyla söylediğim bu sözler onun yüreğine de oturmuştu. Yanına giderek koltuğa oturdum. Bana uzunca baktı ve sarıldı. Onun göğsüne sığınarak bende ona sarıldım.

"Ancak ölünce bırakırız iki bedenimizi ve sende ölene kadar benimlesin benim 'ailem' sensin" bunları söylerken gözlerim dolmuştu. Alnıma küçük bir buse kondurarak gözyaşlarıma kadar öptü.

"Seni ben canımın içinde sakladım. Kalbimin ta derinliklerinde" dedi son gözyaşı damlasını öperek.

İkimizi bir kefene sararlar, bir kabirde sır olalım sevdiğim.

Merhaba canım ailem bir bölümü daha bitirdim. Hepinizi gerçekten çok seviyorum.

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum 🌹🌹

DOLUNAY |#Wattsy2018| TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin