Yoksun artık yanımda ...
Iki gün hastane de kaldıktan sonra yurda gitmek için odadan çıktım. Baran yanımda kalmayı çok istemişti ama ben izin vermedim. Benim için herşeyi yapmış birde başucumda beklemesine izin veremezdim değil mi ? Odadan çıktıktan sonra benimle ilgilenen doktoru bulup son işlemleri de yaparak hastanenin arka kapısından çıktım. Yurda taksi ile gidecektim, bu halimle iki saatlik yolu çekemezdim. Şansıma ki arka kapıda bir taksi duruyordu. Yanına doğru, ağır adımlarla yaklaştım.
"Taksi, boş değil mi?" Demiştim, halsiz yorgun sesimle. Sessizliği bozan yine ben olmuştum. "Evet kızım boş binebilirsin" demişti saçları ağarmış, yüzü çökmüş taksi şöförü. Taksinin arka koltuğuna yerleşerek, kafamı cama yaslayıp akıp giden yolu izlemeye koyuldum. Gözümün önünden bir filmin fragmanı gibi akıp giden insanlar, küçüklükten belli hep dikkatimi çekerdi.
Taksi yurdun önüne vardığında parayı vererek taksiden indim. Şu yurda her geldiğim de gözlerim sulanır aklıma annem ve babam gelirdi. Keşke anneler ve babalar ölümsüz olsa da hiçbir çocuk yurtlara gelip yerleşmeseydi. Sonra elim aniden boynumda ki kolyeye gitti. Bu kolyeyi bana babam almıştı, babam ve benim fotoğrafımız vardı. Bu kolyeye o yüzden gereğinden fazla değer verecektim. Sanırım ben hiç yalnızlığa alışamayacaktım.
Yurda girdiğim de müdürün odasına doğru yürümeye başladım. Müdürün odasına her yürüdüğüm de hep tedirgin olurdum. Kapıyı tıklatarak içeriye girdim. "Nerdesin sen" diye bağırdığında adeta yerimdem sıçramıştım.
"Müdürüm hastanedeydim" dedim titrer sesim ile. "Hayırdır yine kimin öldü de hastaneye gittin" demişti acımasız ses tonu ile. Bu müdür hep böyle gereksiz biçimde konuşunca sinirlerim bozuluyordu."Yok müdürüm kimsem ölmedi hafif bir rahatsızlanmıştım, o yüzden hastaneye gittim" dedim. Kafası ile kapıyı işaret ettiğin de odadan çıkmıştım. Yurdun yine kasvetli merdivenlerinden çıkarak odama doğru yöneldim. Merdivenler her zaman ki gibi sessizdi. Herkes odasına çekilmiş vaziyetteydi. Odama girdiğimde hırkamı çıkararak sıcak bir duş almaya karar verdim.
Duştan çıktıktan sonra saçlarımı kurulamak için, havluyu elime aldım. Saçlarımı çok seviyordum, kuruladıktan sonra bağlamayarak açık salaş biçimde bıraktım. Duştan her çıktığım da gözlerim büyür yanaklarım kırmızı olurdu. Havluyu yerine koyarak yatağa uzandım. Telefonuma mesaj veya bildirim gelmemişti. Sonra aniden odanın kapısı açıldı.
"Yuh be kızım, çilek felan mı yedin ne bu koku böyle" bu yan oda arkadaşım Sude idi. Tatlı ve şakacı kızdı. Ama ben söz vermiştim, artık kimse ile samimi olmayacaktım. "Yoo hayır duş aldım çilekli şampuan o kokuyordur" dedim. "Kokun çok güzelmiş güzelim, bu arada bir tane erkek seni kapıda bekliyor bayaa cool'du yani" yüzümde kocaman gülümseme oluştu.
"Teşekkür ederim, ben şimdi inerim kimmiş" dedim ve kapıyı kapattım. Sude odadan çıktıktan sonra, kalın yün hırkamı üstüme geçirerek odadan çıktım. Sessiz merdivenlerden bilmem kaçıncı inişimdi. Kapının önünde beni bekleyen Barandı. Beni görünce gülümsedi, bende ona gülümsedim.
"Sen burayı nerden buldun" demiştim yüzümde ki şaşkınlık ile."Boşver sen nerden bulduğumu sen ne güzel kokuyorsun böyle" demişti. Bana yanaşarak.
"Duş aldım" dedim. "Nasılsın iyi oldun değil mi zaten yanına da gelemedim" demişti. "Evet iyiyim teşekkür ederim herşey için yanıma gelmene gerek yoktu zaten, ameliyat olmadım yani Baran" demiştim gülümseyerek. "Ama benim her zaman senin yanında olmam gerek güzelim" dedi ! Dedi ve yanağıma küçük bir buse kondurdu. Elim yanağıma gitti gözlerimin içine bakıyor adeta gülümsüyordu."Şey ben gideyim, Baran daha sonra görüşürüz" dediğimde kolumdan tuttu ve beni kendine çekti. Bir an gözlerim faltaşı gibi açıldı. Yüzüme yaklaşarak kokumu içine çekti. "Sen çok güzel kokuyorsun Eylül" dedi geri çekilerek. "Numaranı verir misin Eylül" demişti. Numaramı söyledikten sonra ona gülümseyerek yurda döndüm.
BEĞENMENİZ DİLEĞİYLE ♡♡♡