17- Senin Yerin

371 123 17
                                    

Deeperise - Raf ( bölüme uygunluktan değilde sevdiğimden bu şarkıyı koydum:))

Aklımı yitirebilirim ama seni asla !

         Eylem Can Açıkel

Huzur benim hissedemeyeceğim kadar uzağımdaydı. Her an daha dibe batarken nasıl kurtulacağımı umursamıyordum. Gözlerim kapalı ve kuru olsa da ruhum gözyaşlarına boğulmuştu. Kalbim acıyordu.

Kalbin acımasını hissedecek kadar acılara dolanmıştım. Acıların süslediği bir hayat olmuştum. Bununla 21 yaşında tanışmıştım. Bir nevi şanslı sayılırdım değil mi ? En azından mutlu olduğumu sandığım bir çocukluğum vardı.

Ruhumda rüzgarlar kol gezerken ben sadece boşluğa ruhumu itiyordum. Ruhumu tam hissettiğim söylenemezdi fakar ruhsuz da değildim. İşte bu yüzden boşlukta ruhumun kaybolmasını diledim. Elbet bir gün yok olacaktık. Sorun ise bunu şu an istiyor olmamdı. Ölmekten bahsetmiyordum. Sadece nefes almak ve sadece bedenimin var olmasından bahsediyordum. Saçlarımın artık bir kokuyu barındırmasın üzerimde sadece ölüm kokusu sinsin istiyordum.

Ruhumun ölü kokusu.

Güvenmek. Sekiz harften oluşmuş olsa da şu an tonlarca ağırlıkta bir yüktü bedenimde. Bu his üzerime bir zebani gibi çökmüş ve kaçmama izin vermiyordu. Telefonda duyduğum kadın sesinden sonra telefonu nasıl kapattığımı veya ne ara eve girdiğim hakkında henüz bir fikrim yoktu. Şu an salonda üstümü çıkarmadan koltukta oturuyordum. Bir yanım şeytana kulak asarak bana aldatıldığımı fısıldarken kuvvetli yanım buna inanmamam gerektiğini dile getiriyordu. Her ne kadar mantığım onu suçlasa da kalbimin savunması çok güçlüydü ve ben bu karmaşada gözümdeki tek yaş ile boşluğa bakıyordum. Olaylar ve hayat benimdi ama ben içinde değildim. Vardım fakat yoktum.

Ben güvenmeyi seven bir kadındım babama kadar. Sonra güvenmenin insanlara bir şey katmadığını görmüş ve yüzde yüz güvenmemeye karar vermiştim. Bu kararı vermem ile ruhumun elinden tutan adama gözlerim kapalı güvenmeye başlamam arasında çok bir zaman geçmemişti. Ben kendime verdiğim sözleri tutamayan biriyken onun bana verdiği sözü tutabileceğini nasıl düşünmüştüm ?

Gözlerimi kapattığımda o ses yankılanıyordu.

Efendim.

Efendim.

Efendim.

Daha derin bir nefes aldım yetmeyeceğini biliyordum. Yaşadığım bu olayın beni ne kadar dibe çekeceğini tahmin ediyor ve bundan korkuyordum. Ben onu önce hayatıma sonra ise tüm çıplaklığı ile ruhuma misafir etmiş sonra ise ellerim ile ruhumu ruhuna zincirlemiştim. Bunu nasıl yaptığımı anlayamayacak kadar onun yörüngesine kapılmıştım. Şimdi ise bu zincirler boynuma sarılmış güvenmenin bedelini ödetiyordu bedenim ve ruhuma.

Zaman hızlı hızlı adımlarla ilerlerken ben yavaş yavaş tükeniyordum. Baktığım boş duvarda aklıma gelen bütün senaryoları kurgulamış ve oynatmıştım. Her seferinde daha çok ağlamıştım. Seslice ağlamaya başladığım an acıyı daha çok hissediyordum ve acı biraz daha kollarını sarıyordu bedenime. Ben sevilmeyen bir ruha sahip olmuştum.

Gözlerimde ki yaşlar bile adını fısıldarken , kalbimin çığlıklar ile bağırması kaçınılmaz sondu. Acıyı hem hissediyor hem de yaşıyordum. Ne zaman daha fazlası olmaz dediğimde hayat bana var diyordu ve ben bir kez daha ölüyordum. Ruhum yıkılmış , kalbim paramparça olmuştu fakat bedenim dimdikti. Ruhum bedenimde olmadığı için dimdikti. Sen bana bu acıyı yaşattığın için kalbim yıkık.

Sesli ağlayışım iç çekmelere dönmüş ve en sonunda durmuştu. Kontrolüm dışında gelişiyordu her şey ve ben hayatıma misafirdim. Telefonumun sesi kulaklarıma ulaştığında daldığım rüyadan uyanmış gibiydim. Sağa sola bakmaya başladığımda yerde yanıp sönen telefonumu görüp kendime doğru çektim. Kalkamıyordum.

Balın Zehri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin