Ceylan Ertem : El Adamı
(Kesinlikle dinlemelisiniz)Gözbebeklerime her görüntün düştüğünde ruhumda kahkalar yankılanıyor.
Eylem Can Açıkel
Ruhumun binlerce yüzü vardı. Yüzsüz bir ruha sahiptim. Yüzsüzlüğüm onun ile can bulmuştu. Ben onu severken ruhumdan vazgeçmiş ve ona itaat etmiştim. Ruhumu ruhuna esir etmiş , kendimi onun ile var etmiştim yok olduğumu bilmeden. Sonra daha çok yok oldum. O bana gülerken var olan ruhum , onu görmeden yok olması olağan bir durumdu değil mi ?
Bir kağıt kesiği kadar küçük ve derin olan yaramı onun ile büyütmüş kendime var olma şansı vermemiştim. Onun var olduğunu düşünmem ise büyük bir yanılgıydı. Sebebi ise o var olamayacak kadar yok , yok olamayacak kadar var olan bir ruha sahipti.
Ben ise ruhunda var olmaya çalışan bir ruha.
Kendimi anlatırken yorulduğumu hissediyordum. Bunu hissetmek ile birlikte bir kez daha anlatıyordum. Ben kendimi anlatabilen biriydim değil mi ? Peki karşımda duran ve beni dinlediğini , anladığını sandığım insanlar neden anlamıyordu ? Ruhum can çekişirken dudaklarım kıvrılıyordu. Gözlerimde ki yaşlar süzülürken neden kalbim hissizleşmişti.
Kalp acısını biliyordum çok önceden yaşamıştım bunu. Ruhumun dâhi var olmayan kalbi acımış sadece görevi kan pompalamak ve bizi yaşama bağlayan organın gerçekten acıdığını hissetmiştim. Bu MI* zamanı ile olan acı değil , ruhun can çekişirken gerçekleşen acıydı.
Bu aralar kalbim , aklım daha çok acıları kendine çekerken daha az nefes aldığımı veya nefes alamadığımı biliyordum. Gözlerimde ki yaşlar özgürlüğe kavuşmuşcasına akarken , kalbim zindanlara hapsediliyordu. Beni hem güçlendirmiş hem de gücümü almıştı. Hem yaşatmış hem de öldürmüştü. Ben ise hem sevmiş hem de daha çok sevmiştim. Severken öğrenmiştim. Sevdiğine yenik düşmekmiş sevmek. Geç anlamıştım.
Duyduklarımdan sonra ne yapacağımı bilememiştim. Elime düşen gözyaşım ile kendime geldim. Ne zamandan beri ağlıyordum ? Bir hıçkırık havaya karıştığında ellerim ile hemen ağzımı kapatmış sesin çıkmasına engel olmuştum. En azından Melih yanıma gelene kadar engel olduğumu sanmıştım. Kapıyı açtığında ilk önce şaşırmış daha sonra ise kaşlarını çatarak gözyaşımı takip etti.
"Hayır Yaren"
Ne için hayır diyordu ? Beni kandırdığına mı ? Yalanlarıma mı ? Hangi biri içindi bu hayır ?
Gözlerim kapanarak görüntüsünün kalbime ulaşmasını engelledim. Derin bir nefes alarak kendimi rahatlatmaya çalıştım. Neyin , hangi oyunun içindeydim? Kimin yanındaydım ? Haberim olmadan bir yerlere sürükleniyor ve uçurumdan itilmeden önce gözlerim açılıyordu.
"Neden ?"
Derin bir nefes almış ve ona fısıldamıştım. Bir cümlesi ile ona kanabilecek olan kalbime arkamı döndüm. Kulaklarım ile duymuştum. Hem sevdiğini hem intikamını. Aşk ve intikam arasında mı kalmıştı ? Beni gerçekten intikamı için mi kullanacaktı ? Gözlerim tekrar bulanıklaşmaya başlamış ben ise yaşlarımı geri itmeye çalışıyordum.
"Dinle beni bak. Yanlış anlıyorsun"
Gözlerimi açarak ona baktım. Kalbim yine ona giderken aklım kalbimin elinden tutmuş geri getiriyordu. Mantığım binlerce cümle sıralarken kalbim gözlerini önüme sürüyordu. Kalbimin tek hareketi mantığımın binlerce cümlesini yok ediyordu. Burdan gitmeliydim. Dinlememeliydim. Dinlersem kanardım. Kanarsam kanatılırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Balın Zehri
Teen FictionRuhumun celladı rüyalarımda. Ruhumun celladı sensin baba. Elinde koca bir balta ile bana koşuyorsun savurdukça üstüne sıçrıyor kan. Hayır. Hayır. Bedenimden , etimden değil bu sıvı. Ruhumun kanı baba. Ruhumun kara kanı. Beni istedin , beni öldürmey...