1.BÖLÜM : YENİ
Yaz tatilinin son haftasıydı. İzmir'e taşınalı 1 hafta belki oldu belki olmadı emin değilim. Zaten pekte umursamıyordum. Aslında baya havalı bir yer olduğunu kabul etmem gerekirdi. Edirneden daha havalı açık ara farkla belliydi. Yaz tatili olduğu için pekte insan yoktu. Bu yüzden arada sırada kendi başıma dolaşmaya çıkardım. Belki arkadaş bulurum, belki bir yerlere gideriz diye bazı kafelere bakıyordum. Böyle bir şeyin olması bana uzaktı. Bilmiyorum kötü biri değilimdir. Aslında gayet tatlı, hoş biriyimdir. Egom ve kıskançlığım dışında çokta kötü huylarım yoktur. Belki de son aylarda ortaya çıkan dedikodu yüzündendir. Aslında dedikodu olduğu söylenemez. Sadece en çok korktuğum şeyi, kimsenin öğrenmemesini istediğim sırrımı nerdeyse herkes öğrenmişti.
Tek hatam güvenmemem gereken bi piçe güvenmiş olmamdı. Sözde en iyi arkadaşımdı. Göt. Ne zaman aklıma gelse çocuk gibi kendi kendime küfür ederdim. Artık İzmir deydim ve bütün sosyal medyadan arınmış bi şekilde yaşamayı düşünüyordum. Her ne kadar zor olsada böyle olması gerekiyodu. En azından insanlar uğraşmayı kesene kadar. Hoş ya ne kadar böyle devam edebilirler ki? Her ne kadar umursamadığımı söylesemde, bazı geceler ağladığım gerçeği değişmez. Bunu kafama takmamaya çalışsamda düşünmeden edemiyordum. Bazen telefonu gelen 'ibne, göt veren, yarrak isteyen, kevaşe, , erkek kaşarı." gibi mesajlardan bazıları o kadar çocuksu ve gereksizdi ki gülüyordum. Utandığım bir şey olsa belki üzülürdüm ama rahatsız olduğum bir şey değildi aksine halimden memnundum kimseyi siklememe gerek yoktu. Kendimi seviyordum, olduğum şeyi de seviyordum. Ben buydum, insanların kabullenmesine gerek yoktu ben kendimi zaten çoktan kabul etmiştim. Başkasına ihtiyacım yoktu. Bir kaç arkadaş fena olmazdı ama elimden gelen bir şey yoktu.***
Korkunun heycana karışması gibi garip bir his vardı içimde. Karnımda durmadan kelebekler dans ediyordu. Okulun önünde, filmlerde olduğu gibi bir kaç dakika bakakaldım. Okul büyüktü yani eski okulumdan büyüktü. İlk günden midir bilemem ama baya az öğrenci vardı. Telefonumdan okulun sitesine girdim. Öğrenci sayısı 363 yazıyordu. Gerçi birazcık şaşırmıştım. Okulda birilerini tanımayan tek kişi bendim. Bu bariz belli oluyordu. Millet bir birini gördüğü anda kümeler oluşturuyordu. Gruplar çoğalmıştı. Vay canına ortada avare avare geziniyordum. Baya kötü bir durumdu. Gülünç gözüktüğüm farkındaydım bu yüzden kantine yöneldim. Bi kaç parça bir şey en köşe masaya geçtim. Klasik tören merasimi ne zaman başlıcak merak ediyordum. Bi kaç dakika sonra başka insanlarda katine girdi. Bazı kızlar güzelliklerini göstermek için cila çekip gelmişti sanki. Tabi onlarla ilgilenmiyordum. Okulda benim gibi olan kaç kişi var en çok merak ettiğim konular arasındaydı. Bazen böyle saçmalamak hoşuma gidiyordu. Telefonumun kildini açıp açıp kapatmak hoşuma gidiyordu. Kulaklık. Nerdeydi en iyi arkadaşım. Çantamın orta gözünü açtığımda "ses bir iki ses" diye kaba ve kulak tırmalayan bir ses duyunca lanet edip herkesin toplandığı alana yöneldim. Herkes sırasını çoktan oluşturmuştu. Şubemi henüz bilmediğim için yan tarafa bakıp alay eden insanların arkasına geçtim. İlgiyi bir anda üstüme çekmekle kalmayıp fısıltıları da başatmış oldum. Harika. Kendimi kutlarım. Müdür 15 dakikalık açılış ve hoş geldiniz konuşmasını yaptıktan sonra içeriye doğru yığılma oldu. Aptal yığılması. Gidip bi banka oturdum. Onları izlemek komikti. Onlara bakıp gülümserken yanıma birisi oturdu. Kaçıncı sınıf olduğu belli değildi ama sıratında benimkiyle aynı ifade vardı. Yığılma bittikten sonra kulaklığımın tekini çıkartıp içeri gittim. Beyaz önlüğünden dolayı öğretmen olduğunu tahmin ettiğim uzun boylu adama bakıp " Hocam, müdürün odası nerde?"
Çayından bir yudum alıp "2. Kat" dedi şekilsiz ve bıkın bir ifadeyle. Kalitesiz bi gülümsemeyle yukarı çıktım. Müdürün odasının önünde diğer kulaklığımı da çıkarttım. Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Geniş alnını silerken bana bakıyordu.
"Hocam-"
"Müdür Bey."
Arkamda bi kıkırdama duydum. Kim olduğuna bakmadan "Müdür Bey, ben yeni geldim de sınıfımı öğrenicektim."
"Bıktım usandım artık sizden. Daha ilk günden kaç kişi girdi odaya." Alla alla sanki kahve içmeye geldim. Mecburiyetten geldik.
"Adını söylesene yavrum.!"
"Mete Cem Alkul"
Oflaya puflaya, imalı imalı klavyenin tuşlarına bastı.
"10\C"
"Teşekkürler Müdür Bey"
Sesimdeki imayı anlamış olucak ki ters ters baktı. Çıkarken kıkırdayan kişinin az önce yanıma oturan kişiyle aynı olduğunj fark ettim. Yanından geçerken
"Yeni" dedi.
Kapıyı kapatınca, istemsiz olarak gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Damla Mutluluk
Short StoryHikayede bazı olaylar gerçektir tabi çoğu hayal ürünü olsa da. Karakter tasvirleri ve kişilikleri %100 gerçektir. Klasiğe yakın bir eşcinsel kısa hikayesidir. Umarım severek ve beğenerek okursunuz. Eleştirilerinizi eksik etmezseniz sevinirim...