Okul açılalı neredeyse 1 ay olmuştu. Hande'yle gerçekten de çok yakındık. Bir kaç defa dışarı çıktıktan sonra bir çok ortak yönümüzün olduğunu fark ettim. Gerçekten dışardan belli olmasa bile içerden baya sağlam bir kızmış. Aynı serviste gitmemiz bizi biraz daha yakınlaştırmıştı. Bazen düşünüyorum da acaba ona da söylesem mi? Pekte karşı çıkıp dalga geçicek birine benzemiyordu. Ama henüz erkendi biraz daha beklemekte yarar vardı.
Her sabah olduğu gibi, bu sabahta yanına kimseyi oturtmamıştı. En çokta bu huyunu seviyordum.
'Günaydın'
'Günaydın'
Sabahları pekte konuşmuyorduk. İyiki serviste fazla konuşmuyordu.
***
İşin garip yanı Hande gibi sınıfta kilerle de arkadaş olmuştum. Bunu beklemiyordum. Ama sınıfın en sevilen kişisiydim. Bu gerçekten de güzel hissteriyordu. Okulla ilgili pekte bi sorunum yoktu. Fakat namı değer benimkinin çok az dışarı çıkması dışında. Her tenefüs onun için dışarı çıkıyordum. Normalde tenefüslerde dışarı çıkmak pekte hoşlandığım bişi değildir. Belki görürüm diye. Bazen aptallaşıyorum. Sonuç olarak 12. Sınıf ve ilk gün olduğu için dalgasına da öyle yapmış olabilirdi. Boşuna kuruntu yapıp duruyordum. Ama dış görüşüne bakarak kimseyi sevemem. Bu çocuktan daha yakışıklı insanlarla da konuştum. Fakat kimse onun kadar beni etkilememişti. Onu tanımadan sevmem imkansızdı. Zihnim ve kalbim çelişiyordu. Mantıklı değildi.
' Cem?'
Hass... Hangi ara ders başladı.
'Efendim hocam?'
'Tahtaya gelde soruyu çöz.'
Şaka demi? Matematik işlemi ve ben. Neyse gidip biraz kafam dağılsın. Bi kaç işlem yapıp tıkandım. Mert ufaktan kopya veriyordu. Tabi yine bağırarak. Hoca birden celallenip bağırmaya başladı. Eh be Mert be az sessiz olsan. Keşke otursamda öyle bağırmaya devam etse. Kapı birden açıldı. Kim diye kafamı çevirdiğim anda kalbim göğüs kafesimle kavga etmeye başladı. Tam karşımda duruyordu.
'Olum dingonun ahırımı burası. Neden kapıyı çalmıyosunuz?'
'Hırsız mıyız hocam da kapı çalcaz biz?'
Yapma lütfen. Yaşama sevincim elimdem alınmıştı.
'Of of. Ne istiyosunuz?'
'Mete Cem?'
Yalnış mı duydum? Benim adım mı söyledi az önce? Müdüre gidicek bişi yapmadım. Yani sanırım...
Sanırım nakil işleri içindi.
'Git hadi git.'
Yüzümde gülümsemeyle sanıftan çıktım.
'Noldu?'
Yanındaki arkadaşı gitmişti. Baş başa kaldık.
' Yeni.' diyip gülümsedi. Anlam veremedim ama dejavu olmuş gibiydim. 1 ay geçmişti.
'Cem' diye düzelttim. Biraz bozulmuştum. Benim bir adım vardı ve adımı bilmesini istiyordum.
'Peki peki bozulma hemen. Bende Ömer.'
'Memnun oldum da neden çağırdın?'
'Sıkılmışındır diye düşündüm.'
Ukala bir şekilde gülümsedi. Aklımdan çıkmayan gülüşünü tekrar yapmıştı. Onu öyle görünce bende gülümsedim.
'Her zaman böyle dersten birilerini alır mısın?'
Biraz düşünüyomuş gibi yaptı. Ya da cidden düşünüyordu.
'Hayır, sen ilksin.'
Biraz çekingen söylemişti. İşte buna sevinmiştim. Gülümsemi tutamamıştım. Bana bakıp çarpık bi gülümseme yaptı. Biraz daha çekingendi bu sefer.
'İstersen okuldan da kaçabiliriz. Yani tabi istersen.'
Noluyo lan... Acaba yine mi uyuya kalmıştım. Bu kadar hızlı ve istediğim çocuk benimle 10 dakikadır konuşuyordu. Kesin hayal görüyodum. Bu kadar güzel bir şeyin gerçek olması imkansızdı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Damla Mutluluk
Short StoryHikayede bazı olaylar gerçektir tabi çoğu hayal ürünü olsa da. Karakter tasvirleri ve kişilikleri %100 gerçektir. Klasiğe yakın bir eşcinsel kısa hikayesidir. Umarım severek ve beğenerek okursunuz. Eleştirilerinizi eksik etmezseniz sevinirim...