Tuna'nın da benim gibi kahvaltı yapma alışkanlığı yokmuş anlaşılan. İzin isteyip duşa girmiştim. Yanıma gelicek diye biraz tedirgindim aslında. Dün akşam ki Mete'den eser kalmamıştı. Ilık suyun altına kendimi gömüm orda kalmıştım.
***
Duştan çıktığımda biraz daha rahatlamıştım. Çoktan giyinmiş balkonda sigara içiyordu. Beni görünce sigarasını atıp yanıma geldi. Pantolonumu çabucak giymiştim. Dolabını açıp siyah bir tişört vermişti. Anlamsız anlamsız tişörtü aldım.
'Tişörtün buruşmuş ütü yapıcak zaman yok zaten bilmiyorum da.'
Haklıydı bende bilmiyordum. Verdiği tişörtü üstüme geçirip son bir kez daha kendime bakmıştım. Tişört yakışmasına yakışmıştı ama biraz bol gelmişti. Üstüne sinmiş olan CK parfümünün kokusu gerçektende insanı kendine çekiyordu. Arkama geçip sıkıca sarılmıştı. Çenesini omzuma yaslayıp ayndan birbirimize bakıyorduk. Boynuma öpücük kondurup geri bıraktı. Çantasını alıp odadan çıktı. Onu takip ettim. Böyle küçük eylemleri beni mutlu ediyordu. Kapıyı açmadan kendime çekip bu sefer öpen ben olmuştum. Uzun bir öpüşmenin ardından gülümsedi.
'7 saat yanımda sen olmadan nasıl geçicek? '
'Bende kendime bu soruyu sorup duruyorum.'
***
Servisten indikten sonra okulun içine kadar beraber yürüdük. Ondan ayrılmak gerçektende zor geliyordu.
Hande suratıma ifadesiz bir şekilde bakıyordu. Normal de hep gülümserdi. Yanına oturduğum anda koluma sert sandığı bir yumruk attı. Şaşırmıştım.
'Bir şey mi oldu Hande?'
'Dünden beri ortalıkta gözükmüyorsun. Dün mesajlarıma da cevap vermedin. Sabah serviste göremeyince endişelendim aptal yaratık.''Vay. İşte benim Hande'm. Dün bir işim vardı telefonum sessizdeydi görmedim affet.'
'Bu seferlik bi daha olursa seni öldürürüm.'
'Bu tatlıkla sen kimseyi öldüremezsin küçük hanım.'Somurtup yanımdan gitti. Camdan dışarıya baktığımda karşımdaki bankta Ömer oturuyordu. Tek başınaydı. Kaşının üstünde bir şey vardı. Sanırım yara bandı gibi bir şeydir. İyimiydi ki? Yanına gitmek için kapıya yöneldiğimde matematikçi içeri girdi. Nemrut. Zamanlası gerçekten berbattı.
***
Geçmek bilmeyen 6 dersin ardından son tenefüse gelmiştik. Pekte çıkasım yoktu gerçi. Kitap okumak en iyisi olurdu. Kitabımı açamadan Ömer yanıma oturmuştu. Şok olmuştum. Şaşkın gözlerle onun gözlerini ararken o yere bakıyordu.
'Ömer.'
Kafasını kaldırıp bana bakıyordu. Üzgün görünüyordu. Kaşında yamuk yumuk bir yara bandı vardı. Ama hala bana cevap vermemişti. Hande'nin çantasında bir tane ıslak mendil, krem ve yara bandı aldım. Kızların çantasında krem ve ıslak mendili anlarım da yara bandı neden vardı? Küçük şaşkınım benim değişikti biraz. Ama işime yaramıştı. Ona biraz daha yakınlaştım. Kafasını iyi kaldırp bana bakıyordu. Derin çim yeşili gözleri gözlerimin içine bakıyordu. Kızardığıma emindim. Kalbim birden hızlandı. Derin bir nefes alıp verdi. Nefesinde ki nane kokusu onu öpmemek için gösterdiğim direnci kırmak istiyordu sanki. Aniden kaşında ki bandı kaldırdım. Sert durmaya çalışsada gözleri kızarmıştı. Sonrada içim acıdı. Ama aramızdaki mesafeyi böyle koruybilirdim. Biraz daha öyle bakışsaydık eminim ikimiziden biri atak yapacaktı ki buda yüzde doksan ihtimal ben olurdum. Islak mendille yarasını tekrar sildim. Kolanyalı olması iyiydi. Biraz kurumasını bekleyip kremi yavaşça sürdüm. Tuna'da da ne kafa varmış arkadaş. Küçük ama derin bir yaraya benziyordu. Yara bandını hafifçe yapıştırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Damla Mutluluk
Short StoryHikayede bazı olaylar gerçektir tabi çoğu hayal ürünü olsa da. Karakter tasvirleri ve kişilikleri %100 gerçektir. Klasiğe yakın bir eşcinsel kısa hikayesidir. Umarım severek ve beğenerek okursunuz. Eleştirilerinizi eksik etmezseniz sevinirim...