Evet, Mert’in yaşadığı ‘şeyden’ bu yana tam olarak 26 gün geçmişti. Gün saymaya başlayalı çok olmuştu. Nedeni okulun son haftalarına girmiş olmamızdı. Normal bir zamanda bun pek umursamazdım fakat şuan bunalım gibi bir şeyin içindeydim. Yaklaşık olarak Ömer’i şuan itibariyle adam akıllı 23 gün 4 saattir görmemiştim. En azından tenini ve sıcaklığını hissedecek türden görmemiştim. Eskisi kadar sık görüşmüyorduk. Mesajlaşmalarımız günün belli saatleri ve telefon konuşmalarımız günde on beş dakika o da Ömer yatmadan önce oluyordu. LYS denen şey yüzündendi. Biliyorum önemli bir sınav. Sonuç olarak tek şans değil ama o bir kez girecekmiş gibi gireceğini sürekli söylüyordu. Gerçi buna pek inanmamıştım. Sıkıcı bencil sevgili modeli olmak istemiyorum ama onu gerçekten özlüyordum. O yokken anlamıştım gerçek yalnızlığın ne demek olduğunu. Bu da yetmiyormuş gibi devamsızlığım sınıra dayanmıştı. O yokken okula gitmeyi gerçekten istemiyordum. Zaten gittiğim günlerde bile sıraya başımı koyup onun o aptal suratını düşünüyordum. Okul artık rahatsız olup aileme kadar haber vermişti çünkü haftada iki üç kez izin belgesi yazıyordum. Bulacak mazerette kalmamıştı zaten. Bir kişi Haziran ayında bir hafta nasıl olabilirde iki kez doktora gidebilir ki?
İyice kendimi salmıştım. Zaten ailemde bir yandan saçma şeyler yüzünden kavga çıkartıyorlardı. Anlamıyorum nasıl olurda bu kadar bencil olabilirler. Aslın da şuanda bunları düşünmek için doğru yer mi bilemiyordum.
‘Mete Cem. Oğlum hadi bir elini yüzünü yıka da gel. İki derstir uyuyorsun. Ayılmadan sınıfa gelme.’
‘Hocam arkadaşa göz kulak olabilir miyim? Biraz kötü gözüküyor da bir şey olmasın.’
‘Ayıltmadan geri gelme.’
‘Emredersiniz.’
‘Şimdi çıkın.’
Hande’nin endişeli gözlerine boş gözlerle karşılık verip yer verdiği sıradan sıyrılıp Mert’i beklemeden sınıftan çıktım. Yüzümü yıkasam iyi olurdu aslında. Arkamda gölge gibi gezen Mert’i pekte umursadığım söylenemezdi. Gerçi birkaç haftadır kimseyi bir taraflarıma taktığım söylenemezdi. İlk defa böyle hissediyordum.
‘Mete bahçeye gidelim sana bir sürprizim var.’
*****
Okulun en iyi yanı buydu büyük bir bahçe sanki öğrenciler için bilerek yapılmış bir nimet gibiydi. Çimlere uzanmış Mert’in benim için bulduğu sigarayı içiyordum. Hafif bulutlu hava sayesinde gökyüzüne çekinmeden bakabiliyordum. Sigara, evet meğerse okulda tek ihtiyacım olan şey buymuş. Mert kahramanım benim.
‘Evet, bebek emziğini aldığına göre artık ne olduğunu konuşabiliriz. Fazlaca vaktimizde var zaten. Bakalım… Şuandan itibaren öğle arasıyla beraber 67 dakikamız var. Dökül bakalım.’
‘Bir şeyim yok diyerek klişe bir laf etmeyeceğim. Sende benim kardeşim olduğuna göre birilerine içimi dökmek iyi olur. Nedense Ömer’le eskisi değilmişiz gibime geliyor. Ders çalışması bir yana her hangi bir konuda her zaman önceliği ben olmuştum. Onun tarafından sürekli şımartıldım. El üstünde tutuldum. Ani bir şekilde gitti. En son ‘canlı’ olarak 19 gün önce görüştük. Şimdi de kendimi boşlukta gibi hissediyorum. Şu hayatta sahip olduğum tek iyi şey, iyi hissettiren şey gitmişti. Alınma. Neyse bencilce olabilir ama onu sürekli yanımda istiyordum en azından birazcık. Sınavı kazandıktan sonra hiç araya daha büyük mesafelerin girmesinden korkuyorum. Mesaj atıp kafasını bulandırmakta istemiyorum ama merak ediyorum.
‘Sadece birazcık mı?’
Bu ses! B-Bu on-onun sesi. Arkamı çevirdiğimde ağaca yaslanmış aptalca bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Kocaman olan göz bebeklerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Neden bunu bu kadar abartıyordum. Çaresizlik mi?
‘Yalnız bıraksam süper olacak.’
Hayır, sanırım kaybetme korkusuydu bu. Onun değeri günden güne paha biçilmez oluyordu. Tek çırpıda yerden fırlayıp boynuna atladım. So-Son sarılmamız gibi sıkıca sarıldım. O kokusunu ciğerlerimden dolup taşacakmış gibi çektim içime. Kafamı kaldırıp, o derin yeşil gözlerinde bir kez kayboldum. Yaşlar gözlerimde akmayı beklerken ben kendimi sıkıyordum. Nefret ediyorum başkasının karşısında ağlamaktan. Asla yapmadığım şeyleri yapıyordum. Yaşlar istemsizce yanaklarımdan süzülüyordu. Ta ki yüzümü kavrayan sıcak ellerine çarpana kadar. Yüzümü zorla yukarda tutuyordu. Daha fazla dayanmamamı istercesine gözlerimin içine bakıyordu. Ekşiyen suratımla, akan yaşlar birbirini tamamlıyordu. Onu seneler boyunca görmemiş gibi hissediyordum. Uzun bir süreden sonra ilk defa bu suratı görmüş gibi hissediyordum. Hafif buruk suratı kafamda soru işaretleri oluşmasına neden oldu.
‘Mete’m benim. Şapşal kafalı, tatlı suratlı iğrenç sevgilim.’
Nutkum tutulmuştu. Kelimeler boğazımda bir bir sıralanıp çıkmayı beklerken sustum. Sessizliğim onu endişelendirmiş olacak ki ellerini suratımdan çekip sıkıca göğsüne bastırdı. Onun güzel kokusuyla boğularak ölmek güzel olabilirdi.
‘Aptal.’
Ağlayan bir ergenin iğrenç sesinden çıkan tek kelimem bu olmuştu. Sadece onu istiyordum. Sarılmak, onu yanımda hissetmek istiyordum. Ellerimizi kelepçeleyip, yanından asla ayrılmamak istiyordum.
!!!!!!!
Böyle geçen birkaç dakikanın ardından sonunda sülüklük yapmaktan vazgeçmiştim. Dizinde yatmak beni bu dünyadan gayet güzel bir şekilde soyutlamıştı. Saçlarımı kurcalaması her zaman uykumu getirirdi. Şuan okulda olmasak daha rahat davrana bilirdim. Biraz daha hırçın ve vahşi. Ama okul buna izin vermiyordu. Teneffüs zili çaldığında istemeyerek kafamı kaldırıp normal bir şekilde yanına oturdum. İki eliyle kafamı kavrayıp anılık bir şekilde suratına yapıştırdı. Nefesinin dudaklarımda süzülmesine izin vermiştim. Çoğu kez. Hızlanan nefes alışları beni heyecanlandırmıştı. Tekrar dizine yatırıp, kafasını eğmişti. Ensesinden kavrayıp kendime çektim ve en başından beri istediğim durum gerçekleşmişti. Dudaklarının güzelliğini ilk kez hissetmiş gibiydim. Mert gelir ve bütün romantiklik biter…
‘Ov tahrik oldum galiba. Bu biraz iğrenç ama izlemesi gayet hoştu.’
Ömer dudağını ısırdıktan sonra kafasını kaldırıp muzip bir gülümsemeyle karşılık verdi. Aptal suratlım hiç değişmeyecekti.
‘Şu zamanlama konusunda biraz daha çalışmalısın.’
‘Haklısın. Ömer’in okulda olduğunu duyan bir grup sakalı 12’nin deli gibi onu aradığı için koşarak geliyorum ve aldığım teşekkür bu mu? . Cidden?’
‘Mert olmasa daha kötüleri bölecekti küçük… Şeyimizi.’
Kocaman sırıtıp ayağa kalktı. Kalkacağını belli edebilirdi en azından. Göz kırpıp okula doğru yöneldi.
‘Yalnız cidden Ömer çok güzel öpüşüyor. Belki ucundan azı-‘
Belalı bakışlarımla göz göze geldikten sonra cümlesinin sonunu bile getiremedi.
‘Hem senin gibi birisi nasıl olurda ben bile bulduktan sonra birini bulamaz.’
‘Gözüm ve gönlüm senden başkasını istemiyor gülüm.’
Aptal bu çocuk. Cidden malın önde gideniydi ama her zaman beni nasıl mutlu edeceğini iyi biliyordu.
Sanırım sıra bendeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Damla Mutluluk
Short StoryHikayede bazı olaylar gerçektir tabi çoğu hayal ürünü olsa da. Karakter tasvirleri ve kişilikleri %100 gerçektir. Klasiğe yakın bir eşcinsel kısa hikayesidir. Umarım severek ve beğenerek okursunuz. Eleştirilerinizi eksik etmezseniz sevinirim...