Aklımın bir yanı Tuna'yı düşünürken diğer yanı Ömer'i düşünüyordu. Her şeyi bir kenarıya koyup tek bir soruya kafa yoruyordum. Tuna'yı hiç sevmemiş miydim?
Hala bunun cevabını arıyordum.
Ömer'in ani freninden sonra gerçek dünyaya geri dönmüştüm. Dalgın olduğumun o da farkındaydı. Yaptığı fren bunun kanıtıydı. Düşünceli gözlerle ona baktım. Gördüğüm şey ise benimle aynı olan gözleriydi. Biraz ani ve beklenmedik bir akşam yaşamıştık. İkimizinde bunun farkında olması gerçekten de iyi olmuştu. Gözlerimi kırpıştırıp yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.
'Kafanı karıştırdığım için üzgünüm ama ellerimin arasından kayıp gitmene göz yumamazdım.'
'Bu konu hakkında daha fazla düşünmeni istemiyorum. Artık ikimizde olmamız gerektiği yerdeyiz.'
Bu cümleden sonra tedirginliği gitmiş gibiydi. Benim gülümsememin aksine onun gülümsemesi daha içtendi. Yavaşça yaklaşan dudaklarımız sonunda birbirini bulmuştu. Heyecanlanmamı sağlayan bir öpüşmenin ardından zorlada olsa kapıyı açmıştım. İndiğimde eve girmemi bekliyordu. Kapının önünden öpücük atıp gitmesini sağlamıştım. Başım ciddi anlamda ağrıyordu. Saatin erken olması bir şey değiştirmiyordu. Hemen yatmak istiyordum.
'Cem, nerdesin oğlum? Haber verebilirdin.'
'Üzgünüm gençler. Arkadaşlarla muhabbet güzeldi ve benide bırakmaya niyetli değillerdi. Kalkıp gelmek istemedim bende.'
'Arkadaşların bizim yapamadığımızı yapıp seni mutlu ediyorsa buna bizde seviniriz.'
Annem bu dünyada gerçek anlamda aşık olduğum tek kadındı. Babam, her zaman sessiz biriydi. Suratsız bir adamdı ama bana karşı her zaman beceremesede arada bir gülümsemeyi denerdi. Ailemi seviyordum. Üst kata çıkıp kendimi yatağa attım. Daha yorganı kaldıramadan gözlerim çoktan kapanmıştı.
***
Dünden kalma baş ağrım hala aynı yerindeydi. Fakat dünün aksine bugün gerçek anlamda mutluydum. Sonunda, sonunda hayallerimden bir an bile eksik olmayan Ömer ile artık sevgiliydik. Teknik olarak değildik. Çünkü hala Tuna'yla ayrılmamıştık. Bu işi bugün bitirmem lazımdı. Kısa,öz ve duyguya yer vermeden. Zor olucak olsa bile ağızım her zaman iyi laf yapardı.
***
Okula geldiğim zaman gözlerim kendiliğinden Tuna'yı aramaya başladı. Ama bulamadı. Ömer geç gelirdi onu arama zahmetine bile girmedim. Hende sevimli suratıyla koşarak boynuma atladı. Bu her zamanki Hande değildi. Arada sırada sarılırdık, yolda el ele gezerdik falan ama canımız sıkıldığı zaman. Bu sefer bir şeyler olmuştu.
'Budala.' diyip saçlarımı karıştırmaya başladı. Elinden kurtulup yapma bir kızgınlıkla ona baktım.
'Lanet olasıca kız ne yapıyorsun?'
Ciddi bakışlarımızın ardından kahkahayı basmıştık. Sabah sabah herkes zombi gezerken biz kahkaha atınca dışarda bulunan zombiler bize tip tip bakmaya başladı. Hande kolumdan çekiştirerek banka götürdü. Oturduğumuz zaman hemen heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı.
'Ömer'le ayrıldık. Aman Allah'ım bugün en mutlu günüm. Özgürlük. Im nefis kokuyor.'
'Hande?'
'Dur dur celallenme hemen. En iyisi bu oldu. Onun beni sevmediğini biliyordum. Sevdiği kişiyle olması en iyisi.' sesindeki imayı tam olarak çözemedim.
'Ömer bu kimi sevceği belli olmaz tabii. Sen mutluysan bende mutluyum küçük tosbağam.'
'Ben en çok senin adına mutluyum yavru ayım.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Damla Mutluluk
Short StoryHikayede bazı olaylar gerçektir tabi çoğu hayal ürünü olsa da. Karakter tasvirleri ve kişilikleri %100 gerçektir. Klasiğe yakın bir eşcinsel kısa hikayesidir. Umarım severek ve beğenerek okursunuz. Eleştirilerinizi eksik etmezseniz sevinirim...