Hande ile mevzuyu konuşalı neredeyse bir hafta olmuştu. Buna rağmen hala net bir cevap vermemişti. Bu kız kafayı yemişti sanırım. 12. sınıfların en krizmatik çocuğunu bekletiyodu. Hadi sevdiği biri olsa sorun değil ama öyle biri de yok. Ben bunu düşünürken Ömer de sürekli yanıma geliyodu. Hande ile konuşmak yerine benimle konuşuyodu. O da bi garipti. Hande dışında bütün konuları konuşuyoduk. Arkadaş bile olduk denebilirdi.
Okulun geniş bahçesinde tek başıma oturuyordum. Sadece zilin duyulduğu bu yer öğle molsında kafa dinlemek için birebirdi. Yan bankta 11. sınıf bi çocuk vardı. O da benim gibi arada sıra buraya geliyordu. Beğendiğim biriydi bu yüzden bakmaktan hoşlanıyordum. Ne zaman yakalansam benim yerime o utanıyordu.
Ömer elinde iki tane ice tea ile yanıma oturdu. Ömer gelince yan banktaki çocuk kalkıp gitmişti. Gitmesene be. Ne diyorum ben? Ömer, Hande'yi sevdiğini söylediğinden beri her yakışıklı çocuğa bakıyordum. Şu sıralar moralim yerlerde emekliyordu.
'Olum dinliyon mu sen beni?'
'Hayır.'
'Ohho birader. Noldu? Takmışın kafana gene bişiler.'
Artık sabrım kalmamıştı. Bütün sinirimi suratına tokat olarak çarpmak istiyordum.
'Mete.'
Bi erkek sesiydi. Tanımadığım. Ses tonuna yabancı olduğum birisiydi. Ama ses tonundan çok etkilenmiştim. Etrafıma bakındım karşıda, ağaca yaslanmış bana bakıyordu.
'Ömercim konuşmamız burda bitiyor. Daha sonra devam ederiz. İce tea için de sağol.'
Apışıp kalmak dedikleri bu olsa gerek. Yutkunamadı bile. Aval aval suratıma bakıyordu.
'Nereye gidiyosun?'
'Beni çağıran çocuğun yanına.'
'Tanıyomusun da?'
'Hayır ama tanış-'
'Gitme.'
Gözlerim yuvalarından fırlıcak gibi oldu. Az önce suratıma bakan çocuk şimdiyse yere bakıyordu. Sormak istediğim tek bir şey...
'Neden.'
Kalbim çıkıcak gibi hissediyordum. Cevabını duymaktan çok korkuyordum ama yinede istiyordum. Tahmin ettiğim gibi bir cevabı yoktu. Sürekli böyle yapmasından nefret ediyordum. Beni düşünüp düşünmediğini kestiremiyordum. Sinirlerimi bozuyordu. Arkamı dönceğim sırada bileğimi tuttu. Kurtulmaya çalıştıkça daha da imkansız bir hal alıyordu.
'Ömer oğlum napıyon bıraksana bileğimi.'
Bırakmadı. Daha da fazla sıktı.
'Ömer canıımı acıtıyosun bırak bileğimi.'
'Be-Ben çok üzgünüm. Özür dilerim.'
'Hem sen sevdiğin kızın yanına gitsene burda işin yok benimle.'
Sesimde ki imayı anlamıştı. Kafasını kaldırmıştı. Gözlerimin içine bakıyordu. Yüzünde sinirden eser yoktu ama endişeliydi. Elimi bıraktığı anda bir şeyler kaybetmiş gibiydi. Kafamı daha fazla karıştırmasına izin veremezdim. Koşarak beni bekleyen çocuğun yanına gittim.
Bahçe geniş olduğu için en ağaçlık yere gidiyorduk. Neden buraya gidiyorduk? İyice görünmez hale geldiğimiz zaman durdu. Gözümün içine bakyordu. Bir anda dudakları dudaklarımı buldu. Hemen geri çekilip gitmeye başladı.
'Gitme.' diye bağırdım arkasından. Durdu bi an kafasını çevirip bana bakıyordu. Bu sefer ben ona gidiyordum. Benim dudaklarım onun dudaklarını bulmuştu. Kendimi geri çektim ama o daha da yakınlaştı. Yüzlerimiz iyice yakınlaşmıştı. Sıcak ama düzensiz nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Gözleri domuştu.
'Mete benime çıkar mısın?'
'Evet.'
Göz yaşlarını silip son bir kez daha öptüm. Belli bir yere kadar el ele yürüdük. Sonra elimi bıraktı. Yüzümü çevirip gülümsedi. Okula girerken Hande ile Ömer de dışarı çıkıyorlardı. El ele tutuşmuşları. Bir an duruldum ama pek fazla önemsemedim.
'Oo. Hande hayırlı olsun kanka.'
Onu böyle utandırmaya bayılıyordum.
'Hayırlı olsun Ömer.'
'Eyvallah.'
Aramızda ki soğukluğu ve mesafeyi hisssetmiştim. Benim için imkandın sen be Ömer. İhanet etmiş gibi hissediyordum. Neden böyle hissediyordum? Adını bilmediğim sevgilim sırtımı hafiçe sıvazladı. Gözlerimi kırpıştırıp içeri girdim. Sınıfa kadar beraber yürüdük. Fazla konuşamıyorduk çünkü olaylar gereğinden fazla hızlı ilerlemişti. Ensesini sıvazlıyordu.
'Oldu o zaman istersen çıkışta bekleyebilirim.'
'Tenefüslerde gelmicek misin?' Birazcık hayal kırıklığına uğramştım.
'Sürekli gelemem. Bu benim için çok daha zor.'
Arkasını dönüp gitmek üzereyken kolunu tutup çektim.
Parmak uçlarımda yükselip kulağına fısıldamaya başladım.
'Görüşürüz adını bilmediğim sevgilim.'
Utanmıştı. Elmacık kemikleri al al olmaya başladı. Saçını karıştırıp gülmeye başladı.
'Tuna.' sonra benim kulağıma eğilip o fısıldadı.
'Sonra görüşürüz sevgilim.' gitmeden önce benim saçlarımı da karıştırıp gitti. Arkasından baka kaldım. Gitmesini istemiyordum.
(Arkadaşlar bir süre mola vericem kusura bakmayın :) )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Damla Mutluluk
Short StoryHikayede bazı olaylar gerçektir tabi çoğu hayal ürünü olsa da. Karakter tasvirleri ve kişilikleri %100 gerçektir. Klasiğe yakın bir eşcinsel kısa hikayesidir. Umarım severek ve beğenerek okursunuz. Eleştirilerinizi eksik etmezseniz sevinirim...