İçeriye girdiğimiz andaki müziğin gürültüsü ve insan kalabalığının yaptığı basınç üstümde anlık bir şok etkisi yarattı. İçimde hem uğursuz bir his, hem de yükselen bir adrenalin dalgası vardı. Serra önümde, Aslı arkamda tek sıra halinde yürüyorduk. Daha doğrusu önümüzdeki dans edip, eğlenen insan topluluğu engelini aşmaya çalışıyorduk. Parfüm, sigara -hem de çok fazla sigara- ve bilmediğim bir iki kokunun karışımından oluşan bir koku ortama hakimdi ve benim gibi bu ortama alışkın olmayan biri için şu an buradaki her şey çok ağır, çok canlıydı. Beynim algılama problemi yaşıyordu resmen. Hele yüksek sesle çalan müzikle resmen tüm organlarım bulunduğu yerde zıplıyorlardı. Muhtemelen yarın başım çok ağrıyacaktı.
Bir süre daha önümü göremeden, Serra yı takip ettikten sonra sonunda, bir açıklığa çıktık. Bar kısmında Buket 'le yanındaki yanındaki bir iki kızı ve oğlanı gördüm. Bizi görünce: "Serra!!" diye ciyakladı ve hemen birbirlerine sıkı sıkı sarıldılar. Sonra Aslı ve bana dönüp: "Hoşgeldiniz kızlar." dedi sahte bir gülümsemeyle. Ben de aynı sahtelikle: "Doğum günün kutlu olsun, Buket." dedim.
On - on beş dakika sonra ortama biraz daha alışmış, Buket 'in kuzeni Mert 'in beni dans etmeye ikna etme çabasına içimden gülüyordum. Siyah saçlı, yeşil gözlü, fazlasıyla vücut çalışmış bir çocuktu. Tahminen benle aynı boydaydı. Normalde boy kompleksi olan biri değildim ama bu şirin çocuk da benim tipim değildi. Ayrıca parfümü fazla abartmıştı. Ona bakıp belki otuzuncu kez sorduğu soruya: "Hayır dans etmek istemiyorum. Neden şu yan tarafdaki grupta ki sarışına sormuyorsun? Sürekli seni kesiyor gibi geldi bana." Şükürler olsun ki bu dediğim dikkatini çekmişti. Gözlerini bahsettiğim yöne çevirdi ve bana yaklaşıp "Şu kırmızı elbiseli olan mı?" dedi heyecanla. Iyy erkkler ne kadar da iğrençti!
"Aynen, sürekli sana doğru bakıyor." dedim. Tekrar ona baktı sonra bana baktı isteksizce: "Sen nasılsa benimle dans etmeyeceksin zaten." dedi. Ben de kafamı onaylarcasına salladım ve: "Bu çok acı verecek bana ama sen git ve ona dans etme teklifi et Mertcim." dedim ellerimi kalbimin üstüne koyarak. "Aaa, tamam ben gideyim o zaman." dedi ve yanımdan ayrıldı. Bende küçük bir makyaj kontrolü yapma kararı verdim ama lavabonun yerini bilmiyordum. Tam Aslı ya lavaboya gidelim diyecektim ki Serra ile Buket de yanımıza geldi. Kan ter içinde kalmışlardı, Buket bana dönüp: "Ya dans etsene, büyük eğlence kaçırıyosun kızım." diye bağırdı yüksek sesli müziği bastırmak için. Ben de sesimi duyurmak için ona: "Önce bir lavaboya gitmem gerekiyor" diye bağırdım. Serra da "Aaaa aynen çok iyi olur bende gelicem!" diye bağırdı. Ve Buket, Serra ve beni lavaboların olduğu kısma doğru götürdü. Küçük, havasız yere girdiğimizde bizden başka 4 kız daha vardı. Pis aynaya bakıp, görebildiğim kadar makyajımı tazeledim. Öte yandan Serra da arkasını bize dönmüş çantasını karıştırıp duruyordu. Sanırım makyaj aletlerinden bazılarını evde unutmuştu. Aman bana neydi ki?
Buket: "Tamam mıyız?" deyip, kapıya yöneldi. Bizde peşinden devam ettik. Bir süre yürüdükten sonra, bir değişiklik farkettim. Bu geldiğimiz yol değildi. Daha sessiz bir koridordu bu, ayrıca yanları da başka başka odalara açılıyordu. Aniden durdum ve Buket 'i de omzundan tuttum. "Bir dakika. Bu geldiğimiz koridor değil." dedim. Bana bakıp: "Aaa, şey, bu daha rahat gidiyor bara ondan şey yaptım ben." dedi. Ama içimde beni uyaran bir dürtü vardı, ona güvenmemem gerektiğini söyleyen bir içgüdü. "Yalan söylüyorsun." dedim, emin bir şekilde. Buket şaşkın bir ifadeyle: "N-ne alakası var yaa?" dedi. Ama artık yalan söylediğine kesin ikna olmuştum. "Yalan söyleme! Ne karıştırıyorsun gerizekalı!" diye çıkıştım ama Serra nın hiç sesinin çıkmadığını farkettim. Tam arkama dönecektim ki, arkamdan bir el tüm yüzüme yumuşak, ıslak bir şey bastırdı. Bez, ya da onun gibi bir şeydi. Çok yoğun bir kimyasal kokusu alıyordum. Bir süre kurtulmak için debelendim, ama eller beni çok sıkı tutuyordu, zaten bir süre sonra kol ve bacaklarımdan gücün çekilmeye başladığını hissettim. Koku her yerdeydi, başım dönüyor, tatlı bir uyku beni kendine çekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARYA
Fiksi RemajaBakışlarındaki bir şey tüylerimi diken diken etmişti. Etrafımda yavaşça yürümeye başladı, korkudan mı bilmiyorum ama ne kaçabiliyordum ne de ağzımı açıp tek kelime edebiliyordum. Bakışlarımı yere sabitlemiş adım seslerini dinliyordum. Birden arkamda...