Bundan 19 yıl önce ekim ayının on ikisinde akşam vakti, Salih ve Demet Birsoy çiftinin küçük ailesine bir birey daha katıldı. Demet, daha ilk görüşte aşık olduğu bu küçük insanın isminin Arya olacağını zaten aylar önce belirlemişti. Bundan sonra Birsoy ailesi üç kişilik mutlu bir aile olmuştu.
Yıllar geçtikçe büyüyen Arya, herkes tarafından sevilen, annesi gibi güzel bir kız olmaya başlamıştı. Annesi gibi, duru, buğday tenliydi. Yine annesinden aldığı bir özellik olan dalgalı kahverengi saçları uzun bir ipek gibi geliyordu insana. Ağzı, burnu gibi her şeyi, özenle çizilmişçesine ölçülü ve güzeldi. Gözleri ise babasına çeken nadir yerlerinden biriydi. Ela - kahve karışımı bir renge sahip, cam gibi büyük gözlerdi bunlar. Her daim o gözlerde, neşe, mutluluk ve saflık olurdu. Narin ve zarif duran fiziğiyle, şeker gibi olan karakteri de bu özellikler eklenince, herkesler tarafından hayal gibi bulunan bir kızdı Arya.
Ama gel gör ki, dünyanın adaletinde asla tüm güzellikler bir kişide toplanamazdı.
Arya 'nın daha, sekizinci sınıfı bitirdiği yılın Haziran ayıydı. Annesi Demet markete alışverişe gitmiş, Arya ise evdeydi. Bir anda telefon çalınca, telefonun başına koştu, arayan babasıydı. Daha telefonu açmasıyla, içinin fena olması bir oldu. Karşısında babasının ağlayan sesi, annesine araba çarptığını, şimdi hastaneye gittiğini söylüyordu. Küçücük yüreğinin sıkıştığını hisseder gibi olmuştu. Babası ona komşuları olan Seher Teyze 'ye gitmesini ve onu orada beklemesini söylemişti ama Arya gitmemiş, üst kata çıkan merdivenlere oturmuş, anne ve babasının gelmesini beklemişti bütün gün. Taa ki akşam geç saatlerde, neredeyse Arya 'nın oturmaktan her yeri tutulmaya başlamışken, birden kapının açıldığını duydu. Kafasını korkuyla kapıya çevirdiğinde, babasını gördü. Sadece babasını.
Salih Birsoy, aşık olduğu kadının ölümünün yüküyle evine dönmüştü. İçeri girdi, kapıyı kapattı. Sonra koridorun ortasında amaçsızca durdu, kızı Arya komşuda kaldığı için rahat rahat içini kavuran bu acıyı dışarı dökebilirdi artık. Duvarın kenarındaki sehpanın üstünde karısının her yere koymayı sevdiği, içinde rengarenk çiçekler olan saksıları gördü. Dayanamayıp, tüm gücüyle bağırarak, saksılardan birini alıp duvara fırlattı. Güçsüz hissedip, dizlerinin üstünde yere çöktü. Birkaç saniye sonra bağırışları, ağlamaya dönüşmüştü.
Arya, gizlice babasını izlerken, acı haberi almıştı. Sessizce yukarı odasına çıktı, kapıyı kapattı. Yatağının kenarına oturdu. İçinde bir şeylerin öldüğünü hissedebiliyordu ama ağlamadı. Küçücük bedeninde o kadar acı vardı ki bu acı ağlayıp rahatlamasına bile izin vermiyordu.
O günden sonra Arya bir daha hiç aynı olmadı. Ne eski güzelliğinden bir şey kaldı, ne de hoş kişiliğinden bir şey kaldı. Gitgide içine kapanmış, çok az güler olmuştu. Gözlerinin altında hep halkalar bulunurdu. Omuzları çökük, saçını başını basit bir şekilde toplardı. Gözleri ise hiç parlamadı. Bir süre sonra neredeyse hiç odasından çıkmaz olmuştu.
Kızının bu virane halinden dolayı kendini toparlanmak zorunda hisseden Salih Birsoy, ona iyi geleceğini düşünerek, iş yerinden tanıdığı, iki kızıyla yaşayan dul bir kadın olan Ayşen'le evlenmişti. Ama bu hiç işe yaramamış, hatta Arya'nın daha da nefret dolu olmasına sebep olmuştu. Zaten Ayşen de hep Arya ile ilgili şikayette bulunuyordu. Zamanla dengeler biraz daha oturmuş, ama evdeki matem havası asla gitmemişti.
Salih Birsoy o gün karısıyla birlikte, biricik kızını da kaybetmişti.
*********************
Beğendiyseniz oy vermeyi ve belirtmek istediğiniz bir görüşünüz varsa yorumlarda yazmayı unutmayın :))
![](https://img.wattpad.com/cover/118554196-288-k74950.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARYA
Genç KurguBakışlarındaki bir şey tüylerimi diken diken etmişti. Etrafımda yavaşça yürümeye başladı, korkudan mı bilmiyorum ama ne kaçabiliyordum ne de ağzımı açıp tek kelime edebiliyordum. Bakışlarımı yere sabitlemiş adım seslerini dinliyordum. Birden arkamda...