4•

12 1 0
                                    

Havanın ılımanlığına rağmen, soğuktan uyuşmuş bir şekilde önümü görmeden yürüyordum. Görüşümü engelleyen karanlık değil, gözyaşlarımdı. Bundan sonra ne yapacaktım? Gurur mu yapmıştım, düşünmeden mi hareket etmiştim, fazla mı saf davranmıştım? Hayır, hayır sadece aptallık etmiştim ve haksızlığa uğramıştım. Peki nereye gidecektim şimdi? Babam pişman olmuş muydu, beni arıyor olabilir miydi şuan? Kabul etmek zor gelse de aramadığını biliyordum. Hem zaten beni bulmak isteseydi telefonum yanımdaydı ama yanlarında ayrılalı neredeyse 1 saat geçmişti ve telefonum hâlâ sessizdi. Bitmişti. Çok az bir parayla, üstümdeki kıyafetlerle sokakta kalmıştım. Bir başıma. Ve babam bunu kendisi yapmıştı.

Toparlanmam ve bu gece sığınacak bir yer bulmam lazımdı. Sonrasını düşünmem lazımdı. Çevreme dikkatlice bakındım bir parktaydım. Yüzümdeki gözyaşlarını silerek bir banka oturdum. Bir bakalım, elimde neler vardı? Cüzdanımda 350 TL vardı, telefonum da yanımdaydı. Bir iki makyaj aletim, parfümüm vardı. Üstümdeki deri ceketim, tişörtüm ve eteğim vardı. Bu kadar, başka hiçbir şeyim yoktu. Keşke kavgayı evde etmiş olsaydık da yanıma bir bavul hazırlayabilseydim. Ah, sınava nasıl hazırlanacaktım? İçimde yükselen panik duygusu nefes almamı zorlaştırıyordu.

Tamam, krize girme zamanı değildi. Düşün, geri dönme olasılığım var mıydı? Hayır yoktu, öleceğimi bilsem de kendimi o kadar küçük düşürtmezdim. Öncelikle bu geceyi halletmem gerekirdi. Parkta uyuyamazdım, çok riskliydi. Evine gidebileceğim biri var mıydı bu saatte? Yoktu. En yakın arkadaşlarımın ikisi de üniversite için şehir dışında yaşıyordu. Tamam işte bulmuştum. Bir hastanenin acilinde kalabilirdim. Bu civardaki en yakın hastaneyi bulmak için, telefonumun Haritalar kısmını açtım ve işte, 20 dk yürüme mesafesinde bir tane vardı. Ayağa kalktım ve bir planımın olduğunu bilmenin verdiği rahatlıkla yürümeye başladım.

...

Acilde insan kalabalığından, gözlerden biraz uzakta bir koltukta oturuyordum. Dikkat çekmediğim için rahatlamıştım. Çevremdeki insanların endişe, yorgunluk ve streslerini görünce bir an için burada bulunduğum için kendimden utandım. Ama sadece bir an için. Kafa dinlemek için burada değildim sonuçta. Birkaç saat önce hastaneden kaçarken, şimdi buraya sığındığımı fark edince ironime istemsizce kendi kendime güldüm. Bir süre daha boş boş karşımdaki duvara baktıktan sonra, acilin hastalıklı hali beni boğmaya başlayınca biraz hastanenin içini dolaşmaya karar verdim.

Hastanenin içi acile kıyasla oldukça huzurluydu. Asansöre bindim, içerde kucağında bir bebek olan orta yaşlı bir kadın ve bir de yaşlı bir kadın vardı. Rasgele bir kat seçip bastım: Dördüncü kat. Hasta odalarının bulunduğu katlardan biri.

Asansörden indikten sonra, çevreye bakındım o esnada yanımdan geçen kat sorumlusu hemşire, benim buraya ait olmadığımı hissetmiş gibi: "Hasta yakını mısınız? Yardımcı olayım ben." dedi, benden biraz kısa otuzlarında bir kadındı. Gözlerinde kuşku yoktu ama anlamıştım, yakalanmıştım. Şimdi güvenliği arayacak ve beni hastaneden attıracaktı. Aptal gibi acilden çıkmıştım. Derin bir nefes alarak yalan söylemeye çalıştım:

"Be-benim, dedem kalp krizi sebebiyle buraya getirilmişti de." dedim kekeleyerek. Lütfen, böyle biri olsun ve bana oda numarasını söyleyip git. Yüzünde bahsettiğim şeyi bilir gibi bir ifade belirdi. "Dedeniz bu akşam getirilen, Çetin Bey mi?" diye sordu merakla, rahatladığımı belli etmemek için uğraşarak, endişeli bir şekilde baktım: "Evet. Dedem nasıl iyi mi?" diye sordum, yalan söyleme konusundaki rahatlığıma şaşırarak. Kadın tatlı bir gülümsemeyle: "Evet kendisi şuan çok iyi durumda hatta ben de serum için yanına gidiyordum, buyurun beraber gidelim," dedi, eliyle kendisini takip etmemi işaret ederek. İşte şimdi gerçekten de endişelenmiştim. Az önce hastaneden kovulmaktan korkuyordum, şimdi sahtekârlıktan hapse girmekten.

İtiraz etmeme fırsat kalmadan kadın yürümeye başladı, ben de ne yapacağımı şaşırarak sözde dedemin yattığı odaya doğru onunla yürümeye başladım.

ARYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin