0.2

43 5 12
                                    

"Güzel kızdı." Dedi jungkook kapıya doğru bakarken.
Oturduğu koltukta biraz daha yayılarak eline telefonunu aldı.
Yoongi,jungkook'un elinden telefonu alıp kenara koydu.

Yanına oturunca jungkook hyunguna bakıp daha sonrasında telefonuna uzandı. Yoongi onun eline vurunca,sıkılmış bir şekilde nefes verdi.
"Ne istiyorsun hyung?" Dedi.
"Git öğren. Neden gelmiş bu kız?" Dedi yoongi. Jungkook ayağa kalkıp üstünü silkti.
"Gidiyorum!" Jungkook jimin'in odasına doğru giderken yoongi arkasından izliyordu.
Jungkook kapıyı tıklatıp içeri girdiğin de yoongi de arkasından girdi. Jungkook ona 'sen soracaktın madem,benim ne işim var burada?' dermişcesine bakınca yoongi ona ters bakışlarla karşılık veridi.

"Anladım. Konuşmanıza gerek yok. O artık benim kız arkadaşım." Jungkook yaslandığı yerden kayarak düştü.

"Ne?"  Yoongi ağzı açık bir şekilde kalınca kendini toparladı. O sırada jungkook bağdaş kurdu düştüğü yerde.

"Bildiğimiz jimin. Hani kızlardan uzak duran seksi piç?" Yoonginin lafını onaylarcasına salladı kafasını jungkook.

"Sen ve bir kız. Sevgili?" Jimin gözlerini devirdi.
"O kadar mı kötüydü durumum?" Hoseok içeriye hızla giriş yaptı.
"Seni duygusuz! Bir de soruyor. Bize niye şimdi söylüyorsun bunu." Hoseok'un hızlı girişi herkesi iki dakikalık şoke uğratmasından sonra normal hallerine döndüler.

"Söyleme fırsatım olmadı. Özür dilerim." Jungkook ayağa kalkarak jimin'in omzuna elini koydu.
"Senin adına sevindim hyung. Bizimle tanıştırmayı unutma. Ben yatıyorum iyi geceler." Jungkook odadan çıkınca yoongi ona kuşkuyla bakıp mırıldandı.
"Nedense farklı bir şeyler seziyorum ama. Neyse." Yoongi gidince hoseok ve jimin arasında bakışma geçti.
"Sarı civciv saçlarını yolarım senin. Yarın bütün olanları anlatıyorsun bize!" Hoseok da çıkınca rahatlamayla nefes verdi jimin. Başına büyük bir bela almıştı. Gerçi hala her şeyin rüya olduğunu düşünüyordu ama gözleriyle görmüş hissetmişken ne kadar rüya denilebilirdi ki buna. Gözlerini kapatıp başını duvara yasladı. N'apmalıydı şimdi? Kime anlatsa inanmazdı. Kafası çok bulantılı olduğu için doğru düzgün kararlar veremiyordu.

Daha fazla düşünmek onun için faydalı olmayacağı için uyumayı düşündü. Kapı bu sefer Namjoon tarafından açılmıştı. Jimin nefesini tuttu. Namjoon onu sorguya çekebilirdi lakin jimin'in son isteğiydi şuan bu.

"Merak etme." Dedi namjoon jimin'in önüne gelerek. Ona soru sormaya gelmemişti.
"Sana soru sormak için gelmedim jimin. Sadece farkında mısın?" Jimin ona kafasını iki yana sallayarak cevap verdi.

"Sence şuan Tae neden yanında değil?" Jimin'in o sıra aklına geldi. Ona bağırmıştı. Tae onun için endişelenirken ona sert tepki vermişti. Şuan burada olması gereken Tae,yoktu.

Jimin sinirden titreyen elini alnına götürerek şakaklarını ovmaya başladı.
"Her şeyi berbat ediyorum." Namjoon kapıyı kapatmadan önce son sözünü söyledi.
"Toparlan jimin,iyi geceler." Kapıyı kapatmasıyla ayaklandı jimin. Tae'nin yanına gidip gönlünü almalıydı. Onlar en yakın arkadaş,kardeşten öteydiler.

Kapıyı açıp biraz ilerideki jungkook ve Tae'nin yattığı odaya girerek uyuyan jungkook'a daha sonrasında yatagı boş olan Tae'nin tarafına baktı.

Onu nerede bulacağını biliyordu. Beraber sohbet ettikleri yeri bilmez miydi insan? Arka balkona çıkarak diğer evin kiremitine ayağını koydu. Diğer ayağını da koyunca destek aldığı balkonu geride bıraktı,biraz ileri de kalın bir duvar vardı. Ve onun üzerinde uzanmış bir Tae.

Jimin fazla ses çıkartmamaya özen göstererek Tae'nin uzandığı yere kafaları başbaşa gelecek şekilde uzandı.
"Iyi misin?"  jimin yıldızlara bakarak derin bir nefes verdi.
"Değilim." Ikisi de konuşmadı bir süre. Daha sonrasında jimin'in ağzından döküldü kelimeler.
"Özür dilerim." Zor geldi bir an söylemek,boğazında bir düğüm oluştu.
"Sana öyle davranmamalıydım. Tae ben çok kötüyüm." Tae uzandığı yerden kalkarak kaşlarını çattı. Aynı şekil de jimin de kalkınca karşılıklı bakıştılar.

Tae,jimin'in yanağına parmağını dokundurup geri çekti parmağını.
"Neden bana anlatmıyorsun jimin?"
Jimin gözlerini yere indirdi.
"İnanabileceğin şeyler değil. Ben bile kendimi bilmiyorum."
Jimin Tae'ye yaklaşarak kollarını açtı. Tae ona karşılık verince sarıldı.

"Gün geçtikçe daha çok hastalanıyorum. Bugün kafede bana yardım etmeseydi. Belki de-" Tae sıkıca sarıldı.

"Sus." Tae jimin'den ayrılıp jimin'in kazağını yukarıya sıyırdı.
"B-bu yeni mi oldu?" Tae jimin'in vücudundaki morluğu göstererek sordu.
Jimin de Tae'nin gösterdiği yere bakıp iç geçirdi.
"Yarına kadar geçer." Jimin kazağını indirince tae onun omzuna elini koydu.

"Artık hastaneye gitmeliyiz." Jimin geri çekildi.
"Gidemem. Gitmeyeceğim de!" Tae bir kaç kez bir şey diyecek olsa da vazgeçip kafasını havaya kaldırdı. Jimin de aynısını yapınca Tae mırıldandı.

"Benden habersiz ölme jimin. Sakın bunu bana yapma."

Blood Sweat| Park JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin