Güvenliklere bakıp gergince gülümsedim. Sarin daha fazla dayanamayıp söze atıldı."Amca biz buraya arkadaşlarımızı görmeye geldik. Kapıyı açar mısın?" Elimi başıma vurup nefesimi dışarı verdim. Yanımda getirdiğime inanamıyordum. Yanımda jimin varken zor girdiğim binaya kesin girebilirdim şimdi!
Amca kahkaha atmaya başlayınca neye güldüğünü merak edemiyordum bile.
"Bu yalanı günde kaç defa duyuyoruz biliyor musunuz? Hadi kızlar gidin boşuna burada beklemeyin." Garipsemiştim, ne yani her gelen böyle yalanlar mı söylüyordu. Bu çocukları neden bu kadar koruyorlardı. Diye düşünmeden edemedim.
"Peki." Dedi Sarin. Sarin'i kolundan çekip,kulağına doğru fısıldadım.
"Önce etrafını dolaşalım,daha sonra girebilecek bir yer bulduğumuzda sen onları oyalarken ben içeriye gireyim."dedim. Elimdeki kolunu kendine çekip,ukala bir bakış attı.
"Ya da hiçbirini yapmayıp,zihinlerine girebiliriz."dedi. Daha ben 'hayır saçmalama!' Demeye kalmadan konuşmuştu.
"Bana itaat edeceksiniz." Gözlerini kapatıp mırıldandı. Adamlarının gözlerinin içine baktığında her şey tamamdı.
Kapı yavaş yavaş açılıp biz içeri girdiğimiz anda etrafı taradım. Binanın kapısı kapalıydı fakat biz ikimiz için bunu açmak çok kolaydı. İşın bundan sonrasında büyü kullanmamamız gerekiyordu.
"Etrafı kolaçan ettin mi kameralar ne tarafa bakıyor?" Etrafına bakıp kameralara çaktırmadan bakış atarak hepsini bizi görmeyecek şekilde ayarladı. "Tamamdır."Kapıyı açtığım da artık pek bir engelimiz kalmamıştı. Şimdi sırada sadece jimine ulaşmak vardı.
Kapıyı tıklattım. Önce sesler kesildi,daha sonra ise hışırtılı sesler gelmeye başladı.
" sonunda geldiniz mi?" Kapıyı suratı asık bir şekilde açan su yeşili saçlı çocuğu inceledim. Zayıf,boyu benden biraz uzundu. Bizi baştan aşağıya inceleyip,kaşlarını çattı. "Siz kimsiniz? Ayrıca güvenlikleri nasıl geçtiniz." Gülümseyerek,sahte de olsa, elimi Sarin'in omzuna koydum.
"Ben jimin ile daha önce gelmiştim. Hatırlarsanız. Jimin evde mi acaba ulaşamadım da ona?" Saçlarını karıştırarak kapıyı biraz araladı.
"Jimin odasında,bir dakika beklerseniz jimine haber vereceğim. Geleceğinizden haberim yoktu."diyerek kapıyı yüzümüze kapattı. Bir süre bekledikten sonra kapı jimin tarafından açıldı. Kapıyı aralayarak geçmemiz için yer açtı. Yanından sıyrılarak daha önce geldiğim evi inceledim. Dağınık olması evde erkeklerin kaldığından belliydi.
"Sarin sen geç otur. Biz konuşup geleceğiz." Aradaki imayı anlayıp bize ilk kapıyı açan çocukla sohbet etmek için karşısına oturdu.
Jimin önde ben arkada odasına geçerken "evde kimse yok mu sizden başka?" Hayır anlamında kafasını sallayınca merakımdan sordum.
"Neredeler?" Bana yorgun bakışlarla baktı."Jungkook'un bugün çekimleri var onun yanında gittiler. Ben yorgun olduğum için gitmedim,yoongi hyung ise,o sadece gitmek istemedi." Yorgun olduğunu biliyordum. Göz altları şişmiş gözleri kıpkırmızı olmuştu. Ten rengi bir ton daha açılmıştı.
Odasına geçtiğimiz de yatağına oturdum. O da oturup duvara kendini yasladı.
"Uyuyamıyorum! Bu baş ağrısı beni deli ediyor." Anlayabiliyordum onu ilk zamanlar çıldırma derecesine gelmiştim. Lakin annemin yaptığı büyü ve masajdan sonra rahatlamıştım. Ona doğru kafamı çevirerek duvara yaslandım.
"İstersen sana yardımcı olabilirim. İlk zamanlar bana da böyle oluyordu." İlgisini çeken konuya değindiğim için ilgiyle dinliyordu beni. Saçları yüzünün önüne düşmesine rağmen gözlerini saç tutamlarının arasından görebiliyordum.
"Bana ne olucak?" Dedi. "Sanırım bunun cevabını öğrenmen için biraz sabretmen gerek. Senin bir simgen oluşuyor,simgen oluşmadan senin ne olduğunu veya ne olacağını bilemiyorum." Elleriyle oynamaya başlayınca,ellerine odaklandım. Şimdi ikimiz de onun küçük ellerine bakıyorduk.
"Peki. Ne kadar sürer oluşması. Bu baş ağrılar daha ne kadar devam edecek?" Saçlarımı geriye doğru atarak boynuma biraz serinlik gelmesini sağladım. Sıcaklamıştım. Odası normal derece de olsada saçlarım yakmıştı.
"Şuan sadece baş ağrısı ileriki zamanlarda daha farklı yan etkileri de olabilir. Bu yüzden burdayım. Böyle bir durumda sana yardımcı olabilmek için." Dedim. Hala elleriyle oynarken ellerinin üzerine elimi koydum."Şimdi biraz dinlenmek ister misin? Ne kadar acı çektiğini biliyorum. Rahatlatabilirim seni." Dedim. Kafasını kaldırarak bana bakınca gülümsedim. Bacaklarımı yatakta uzatarak elimi bacağıma vurdum. "Uzan hadi,kafanı koy bacaklarıma." Önce tereddüt etsede yavaşca koydu kafasını bacaklarımın üzerine.
Elimin biri saçını okşarken diğeriyle elini tutuyordum. Parmakları arasına parmaklarımı geçirince yukarıya bana doğru baktı.
"N'apıyorsun şuan?" Merakla sorduğu soruya buruk bir tebessümle cevapladım. "Bu eski bir büyüdür. Simgem yeni oluşmaya başladığın da annem rahatlatmak için yapar,bir eliyle elimi tutardı. Tabi saçlarımı okşaması ayrı hoşuma giderdi." Dediğim de "pekala o zaman devam et,lütfen." Diyerek elimi sıkıca tuttu.
Ben büyüye başlayıp saçını okşarken,elindeki elimi baş parmağıyla okşuyordu. Böyle yapması çok hoşuma gidiyordu.Şuan dışardan gören birisi bizi sevgili zannederdi. Ne saçmaydı ki daha adımı bile bilmiyordu. Ne olduğumu,kim olduğumu bilmiyordu. Ben de bilmiyordum. Yakışıklı ve sevimli bir yüzü vardı. Saçları dokunduğunuz da ipeksi hissiyle içinizi bir hoş ediyordu. Kısa parmakları ona yakışıyordu. Onu incelemeyi bıraktım gözleri kapanmak üzereyken bana soru sordu. Birleşik ellerimi sol göğsünün üstüne doğru getirdi. Kalp atışları düzenli olması beni huzura erdirmişti.
"İsmini öğrenebilir miyim?" Dedi uykuyla gelen boğuk sesi. Sessizce mırıldandım.
"Nora,Nora benim adım." Dedim. Bir kaç saniye ses gelmedi. Daha sonra küçük bir mırıldanma sesi değdi kulaklarıma.
"Teşekkür ederim Nora."
--------
Ben bu bölümle aşk yaşıyorum sanırım.
Norjim
FOREVER
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood Sweat| Park Jimin
FanfictionBu hikayeyi düzenlemediğim sürece okumanızı asla tavsiye etmem.