"Cezalısın!" konuşmama izin vermemişti. Yutkunarak kurumuş dudaklarımı ıslattım.
Düşündüm.
Bulamadım.
En iyisi doğru söyle gitsin.
"Bence cezadan daha çok ödülü hakediyorum."Dedim ellerimi kucağımda birleştirerek. Bana alayla bakıp,masaya kalçasını yaslayarak kollarını birleştirdi.
"Ne saçmalıyorsun sen?"dedi.
"Saçmalamak mı? Hah! Ben senin kızınım,kaç kişi ağzıma bakıyor sırf emir vermem için." Ukala tavrıma sırıtarak cevap verdi.
"Söyle." dedi erkeksi sesi odada yankılanırken."Bugün bir şey oldu. Yedi mav- " babam sözümü kesip etrafı kolaçan etti.
"Sana onların ismini söylemeyi yasakladım."
"Ama-" lafımın kesilmesinden nefret ediyordum."sana sus dedim."
Onu umursamayarak yarım kalan cümlemi devam ettirdim.
"Onlardan birini buldum sanırım." Omuz silkerek söylememe karşın omuzlarımdan tuttu sıkıca."Ne zaman? Nerede? Ah! Kızım susmasana." Dudaklarımı büküp gözlerinin içine baktım. Babam ela gözlü yakışıklı bir adamdı. İsminden daha çok gözleriyle tanınıyordu. Ben ona çekmemiştim. Ben anneme çektiğim için gözlerim koyu maviydi.
"Ama sen onlar hakkında konuşmamı istemiyorsun." Diktiğim gözlerinde parlama vardı. Biliyordum işte babamın nasıl gönlünü alabileceğimi biliyordum.Babam tepkilerime ve haraketlerime dikkatle inceliyordu. Yaslandığı yerden ayrılıp bana yaklaştı.
"Uzatma söyle." Keskin ses tonuyla konuştu bu sefer. Bu sabrımı zorluyorsun demekti. Daha fazla uzatmaya gerek duymadım ben de.
"Biri ile karşılaştım. Ben düşüncelerini okumaya çalışınca birden kıvranmaya başlayıp benden yardım istedi daha sonrasında farkettim simgesini. Baba bir su oluyordu bir ateş. Bu hiç birimizde olmadığı için aklıma onlar geldi."
Babam arkasını dönüp elini saçından geçirdi. Aklına bir şey gelmiş olmalı ki kitaplığa doğru ilerledi. Bir kaç kitaba bakıp istediği kitabı bulunca sandalyesine oturdu.
"Simgesi bu şekillerden hangisi?" Yanına gidip kitapta gösterdiği simgelere baktım. Bu sayfadaki hiç biri değildi benim gördüğüm.
"Hayır bunlar değil." 6 tane simge göstermişti. Sonuncusunu göstermesini bekliyordum. Sayfayı çevirince simgeyle karşılaştım.
İçim çekiliyordu. Biri ruhumla saklanbaç oynuyordu resmen kalbim,kalbimi hissedemeyecek kadar çarpıyordu. Elim kalbime gidince gözlerim kararmaya başladı.
"Baba!" Derin nefeslerim arasında söylediğim kelime beni kurtaracak kişiydi.
"Sakinleş,tamam geçti." Elini kulağımın arkasındaki bir noktaya sürttüğünde rahatlamaya başlamıştım. Sakinlik bedenimi sarmaladığında kendime gelmiştim.
"Bu neydi şimdi?" Diye sordum.
"Aranızda bir bağ olmalı." İlk defa tanıdığım biriyle nasıl bir tanışmışlığım olabilirdi ki?"Biliyorum önceki hayata inanmıyorsun. Ama jimin ile önceki hayatınız da bir bağınız olduğu kesin." Dedi babam simgenin bulunduğu kağıtta parmağını gezdirerek.
"Neden böyle hissettim?" Kafam karışmıştı. Kesinlikle kendimi odama çekip düşünmem gerekiyordu belkide. Veya ırmak kenarına gidip bir ağacın arkasına tünemek.
"Araştıracağım. Sen ise bu süre içerisin de jimin ile irtibatını kesmeyeceksin. Hatta bu bir süre onun yanında kalacağın anlamına geliyor bu. Dikkatli ol!" Elimi saçımdan geçirdim.
"Bu benim için zor olabilir. Ama yapacağım baba yedi maviden biri bile elimiz de olsa,üstün olabiliriz." Yapacaktım. Her ne olursa olsun jimin'i buraya getirecek ve babamın artık buranın resmi kralı olmasını sağlayacaktım.
"Yanına Sarin'i almayı unutma!"dedi.
Kapıya doğru ilerliyordum,yerim de durup yönümü değiştirdim.
"Emin misin?" Tek kaşım havada babama bakarken babam bana alaylı bir sırıtış bahşediyordu.
"Sağlık bakımından senden daha fazla bilgisi olduğunu biliyoruz,tartışmayalım. Şimdi,odamdan çıkabilirsin." Kafamı sallayıp odadan çıktıktan sonra evden de çıktım.
İlerideki kahve dükkanından bir kahve alıp ırmak kenarına doğru yürümeye başladım. Jimin önceki hayatımda ne gibi yere sahip olabilirdi. Veya kafede karşılaşmamız bir tesadüf değilmiydi.
Ağacın kenarına çöktüm,başımı ve sırtımı duvara yaslayarak kahvemden bir yudum aldım.
Nasıl iletişime geçeceğimi bilmiyordum. Yanımda olmasına rağmen zor geçtiğim korumalardan iki kız nasıl geçecektik? Güçlerimi kullanmadan yapmam daha sağlıklıydı.
"Çok düşünceli buldum sizi matmazel." Kafamı yukarıya doğru kaldırdım. Sarı saçları güneş ışığında adeta parlıyordu. Dizlerinin üzerinde yere çöktü.
"Naber alez?" Güneş ışığından kıstı tek gözünü.
"Beni boşver,senin bu halin ne?" Dedi. Rahat edememiş olacakki çimenlere uzandı. Kafasını dizlerime koyup aşağıdan bana bakmaya başladı."İşlerim çıktı. Olanarı nasıl çözeceğimi düşünüyordum." Dudaklarını büzüp 'hm' diye bir ses çıkardı. Saçlarıyla oynamaya başlayınca gözlerini kapattı.
"Alez,sen önceki hayata inanıyor musun?" Kehribar gözlerini açıp,gözlerime dikti.
" evet inanıyorum. Baksana şu suratıma,yakışıklıyım. Bu yakışıklılıkla kesin önceki hayatımdaki sevgilim de yakışıklıydı."Hafiften kıkırdayınca"hah şöyle az gül be kızım."dedi. Elini enseme koyarak kafamı yüzüne doğru yaklaştırdı. İyicene yaklaşınca yanağıma sulu bir öpücük bıraktı. Kafamı geri çekip gülümseyerek dudaklarını büzdüm elimle,şimdi tam bir balığa benziyordu. Dudaklarını serbest bırakınca bacaklarımdan kaldırdı kafasını.
Kahvemi bir yudum aldı.
"En nefret ettiğimden. Yine. Yeniden." Göz devirmemle kahveden tekrar yudum aldı.
"Yine de içeyim ben bunu sen ziyan edersin." Ayağa kalkıp üzerini çırptıktan sonra eğilip tekrar yanağımı öpüp geri çekildi.
"Gidiyorum ben." Kafamla onaylayınca kahveden son yudumunu alıp çöpe attı.
Arkasından onu izlerken gülümsemeyle bakıyordum.
"Yine geldin güldürdün gittin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood Sweat| Park Jimin
FanficBu hikayeyi düzenlemediğim sürece okumanızı asla tavsiye etmem.