Langdon uzun uzun bakakaldı. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ancak aklı yetmiyordu. Aylar önce ABD'deki profesörlerin yetersizliği konuşulmuştu ama uygun biri bulunamayınca vazgeçilmişti. Langon bunun için uygun birini geçen hafta bulmuştu ve bakanlığa sunmayı düşünüyordu. Gerçekten çok ilginç bir adama benziyordu. Eski zamanlarda birçok önemli deney yapmıştı. Dahası gençlik yıllarında ünlü Calvin Dynamics'in kurucusu, dünyanın en zengin adamı David Barkley ile aynı labuaratuvarı paylaşmıştı. Adı Fred Packard'dı. Bir anda Carl'ın sesi ile irkildi. "Efendim sizce ne olabilir bu?". Langdon biraz durdu ve sonra keskin bir sesle söyledi: "Hiçbir fikrim yok!". Sonra Hemen Carl'a Packard konusunu açtı. Carl,böyle bir şeye çok ihtiyacı olduğunu,gerçekten çok iyi olacağını söyledi. "O halde burada böyle boş boş bakmanın bir anlamı yok, hadi hemen yola çıkalım" dedi Langdon ve hemen harekete geçti. Alt katın aydınlatması bozulmuştu. Langdon ve Carl o karanlık merdivenden indiler. Charlie arabanın yanındaydı. Carl bakanlığa - Washington'a - gittiklerini haber verdi. Ama ayrıntaya inmedi. Daha sonra anlatacağını söyledi. Bakanlığa çok da geç gitmek istemiyorlardı. Boston'dan Washington'a arabayla gitmek çok da kısa sürmüyordu. Saatine baktı, çoktan gece yarısı olmuşu.
Washington'a vardıklarında saat yaklaşık 6'ydı. Carl etrafı izlerken yine o doyumsuz hisse kapıldı. Bu şehirde bir şeyler vardı. Onu büyüleyen şeyler. Başkentin büyüsü olmalıydı bu. Çünkü gerçekten harikaydı! Koca Amerika Birleşik Devletleri'nin herşeyi burdaydı. Başkanlık anıtları, bakanlıklar derken büyülenip gidiyordu. Bu dalgınlığından Carl'ı Langdon uyandırdı. Bakanlık binasının önündeydiler. O insanı en ince damarına kadar etkileyen mimarı şaheserin önündeydiler. Carl zamanında mimar olmayı da çok istemişti ama bir yanı ajan olmak için içini yerdi. Sonunda bu hale gelmişti. Bazen mimar mı olsaydım diye düşündüğü oluyordu ama general olduğunu hatırlayıp kendini rahatlatıyordu.
Bakanlıktaki randevuları 06:30'daydı.Langdon görüşecekti. Langdon müsteşarı iyi tanırdı. Senatörü daha da iyi. Ama bir senatoya ihtiyaç duyacak kadar büyük bir olay olmadığı için senatörle görüşemeyecekti. Görüşme kısa sürdü zaten Langdon kolayca izin kopardı. Şimdi iş şu Packard denen adamı bulmaktı. Tabi nerede olduğunu Langdon daha Carl'a söylememişti. Çok şaşıracağına emindi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız
Science FictionBirileri doğa'nın kanunları ile oyun oynuyor... Hem de epey uzun süredir. Tüm olayların ortasında deli dahi bir bilim adamı ve bir Amerika departmanı bu oyunu çözmeye çalışıyorlar... Ancak başarılı olabilecekler mi? Fakat her şeyden önemlisi, bunun...