“Robert” dedi Carl. “Gerçekten Oxford’a mı gideceğiz?”. Carl neredeyse 5-6 aydır Langdon’a asıl ismiyle hitap etmemişti.
Robert ile Carl aslında aynı rütbelere sahiplerdi. Ama teknik olarak Robert hala Carl’ın amiriydi. Carl ona efendim diye hitap etmek zorundalığını hissediyordu. İşte bu yüzden DSP’nin başı oydu. Aslında aralarındaki bu sınıf farklılığını yaratan kağıt üstündedi bakanlık rütbesi değil de ABD –şimdi de DSP- rütbesiydi. Bu Carl’ın ajan, Robert’ın ise “Özel Ajan “ olmasıydı.
-“Evet, bu işi Oxford’da da sürdürebiliriz. Zaten pek çok kere tayin sebebiyle yer değiştirmiyor musun?” diye cevapladı Robert. “Doğru efendim, o zaman hazırlıklara başlayalım. “ dedi Carl. Hazırlıklar uzun sürmedi. Uçağa binerlerken Carl, Fred’in yanında Florance’ı gördü. Vedalaşmak için geldiğini düşündü. Ama öyle değildi. Florance Fred ile birlikte geliyordu. Carl sonunda barıştıklarını anladı. Ama Florance’ın neden ona kızgın olduğunu anlamadı zaten. Oxford’a vardıklarında Fred heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı:” Üniversite’ye gidiyoruz, Oxford mezuniyetimi verdiğim ve şu anda dünyanın en zengin adamıyla paylaştığım, bütün çalışmalarımı gerçekleştirdiğim mütevazı laboratuvarımın bulunduğu yer.” Carl düşündü. Acaba nasıl bir yerdi?
Arabaya binmeleri birkaç dakikalarını aldı. Oxford'un en dar sokaklarından geçerek büyük meydana ulaştılar. Meydana geçerek ıslak ama geniş caddelere giriş yaptılar. Uzaktan Oxford Üniversitesi göründü. Langdon onu büyük gotik tarzı kubbesinden tanıdı. Geldikleri yere göre kubbe sağ alttan yükseliyordu. Ortasındaki tamamen saf ve katıksız gotik mimari şaheseri kulesi yükseliyordu. Kulenin tam orta tepe noktasından yükselen muhteşem bir konisi vardı. Arkasındaki iki adet ikiz kulesi ortadaki ana kulenin yardakçası gibi görünüyordu. Her yanıyla orta çağ filmlerinden fırlamış gibi görünen yapı onu her göreni büyülüyordu. Fred heyecenla bağırdı: Büyük Kule'yi görüyor musunuz? Orasının bodrum katı gerçekten bulup bulabileceğiniz en güzel labaratuvardır.
Büyük kulenin altında buldu bir anda kendini Carl. Bodrum katına inerken bodrum katı merdivenlerinin bile nasıl bu kadar temiz olabildiğine şaştı. Ama labaratuvar için aynı şey söylenemezdi. Kesinlikle yüzyıllardır kimsenin girmediği sanılırdı. Her türlü bilim aletinin- artık ne işe yarıyorsa- üstünün en az 5 kat tozla ve örümcek ağıyla kaplandığını gördü. Fred bir anda fırlayarak bütün tozları üfleyerek ve ağları elleriyle toplamaya çalışarak ortamı güzelleştirmeye çalıştı. Ama çok geçmeden iki "Bodyguard" gelip bu işleri halletmeye başladı. Artık burda çok şey yaşanacaktı.
Labaratuvar temizlendi, evler bulundu, işler halledildi. İşe başlama vakti gelmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız
Ficção CientíficaBirileri doğa'nın kanunları ile oyun oynuyor... Hem de epey uzun süredir. Tüm olayların ortasında deli dahi bir bilim adamı ve bir Amerika departmanı bu oyunu çözmeye çalışıyorlar... Ancak başarılı olabilecekler mi? Fakat her şeyden önemlisi, bunun...