XX) Yıllardır

176 13 6
                                    

Fırtınalar gelir gider, dalgalar vurur, büyük balık küçük balığı yutar ve ben kürek çekmeye devam ederim.

Vatikan Arşivleri'ni ikinci kez görme onurunu yaşıyordu Dickens. Mükemmel biçimde kaplanmış son derece güvenlikli kutulara bakıp Galileo'yu buldu. İçindeki pekçok değerli el yazmasını inceledi.
-Bay Langdon, sanırım buldum.
Langdon Diagramma'ya bakıyordu. DIII,Galileo'nun üçüncü "D" lakaplı, ünlü el yazması. Belki orada bir şey bulabilirlerdi.

.............................

Fred, kendisine sorulan soru karşısında şaşırmıştı. Yıllar boyunca o da bunu düşünmüştü. Uzun- o kadar da uzun sayılmaz aslında- arkadaşlıkları sırasında Carl kendisine bu konuyu hiç açmamıştı. Uzun uzun, dar Roma sokaklarına baktı.
-Aslında, dedi, "Bunu zamanında uzun uzun düşünmüştüm, yani Tanrı'ya olan inancımı. Bir bilim adamı olarak beynim benden inkar etmemi istiyor ama kalbim kesinlikle onun var olduğunu söylüyor. Peki ya sen?"
-"Ah, aslında ben hiçbir zaman o kadar dindar biri olmadım ama Tanrı'ya kesinlikle inanıyorum."
Fred o anda fark etti.
-"Carl, konuyu değiştiriyorsun. Bana Kass'ı anlatacaktın."
-"Anlatılacak neyi var ki Fred? Evet ona karşı bir şeyler hissediyorum."
-"Ona ne zaman anlatacaksın?"
-"Bilmiyorum Fred, hem bak geldik."
Gerçekten gelmişlerdi. Santa Maria Della Popolo. Diagramma'nın işaret ettiği gizli mabet.
-"Büyüleyici bir yer değil mi?!" dedi Dickens.
İçerisi cidden büyüleyiciydi. Ulu kemerler orta büyüklükte bir kubbeyle buluşuyor muhteşem Rönesans mozaikleri bunlara renk veriyordu.
-"Tanrım" dedi Fred. Ağzından bilmeden kaçırmıştı bunu.
Ağzı açık izliyordu ve tavana bakıyordu.
-"Herkes bir şeyler aramaya koyulsun" dedi Carl.
Dickens araştırmaya başladı. O kadar çok ayrıntı vardı ki. Mozaikler, sütunlar, kabartmalar. Dickens oradaki bir rehberi gözüne kestirdi. Diagramma'nın vaat ettiği gömülü paha biçilmez el yazmasını soracaktı.

Ara ışığın mabedinde gömülü hazineyi.
Ve gör aradığın bilgiyi.
O bilgi ki paha biçilmezdir.
Sana büyük kapılar göstermezdir.

-"Affedersiniz, bu kilisede bir mezar odası, mahzen ya da bir şeyi gömmek için uygun sayılabilecek bir yer var mı?"
-"Ah, bayım, aslında bunu biliyor olmanız garip ama var, altlarda bir mahzen var görebilirsiniz."
Mahzen tabii ya. Nasıl unutmuştu Dickens.
-"Bay Smith, gelin sanırım bir şey buldum."

Mahzen karanlık ve soğuktu. Duvarlara bağlanmış küçük kandillerle aydınlatılıyordu. Fred elinde bir fenerle diğer ikisinden çok ayrı takılıyordu. Garip bir yer görmüştü. Cidden garip. Bütün duvarlar pürüzsüz bir şekilde düzken bir bölge kabarıktı. İncelemeye koyuldu. Kabarıklık sonradan eklenmiş gibi duruyordu. Eliyle asıldı ve o parçayı çıkardı. Bir kağıt parçası. Okumaya koyuldu. Fred gözlerine inanamıyordu. Sonra onu gördü. Ve karnında bir ıslaklık hissetti. Bir patlama sesi. Kağıt elinden düştü. Anlaşılan orada yalnız değillerdi.

.............................

"İşlem tamam" diye haber verdi amirine Jill. Bu onun yüce amaca yönelik yağtığı ilk saha operasyonuydu. Kiliseleri sevmem, diye düşündü. Elinde olsa buraya hiç gelmezdi. "Ancak bir sorun var". Amir sinirlenmişti " Ne gibi!". Jill buna cevap vermek zorundaydı. "Mahzen kalabalıktı, karnından vurmak zorunda kaldım, ben kafasına isabet ettiremedim. Kafasını sıyırdı..." dedi. Amirin bu sefer bir şeyleri kırdığını duydu.

.............................

Fred gözlerini açtığında hatırladığı son şey diagramayı okuduklarıydı. Carl hatırlaması için yalvarıyordu ama geçici bir bilinç kaybı yaşıyordu Fred. "Carl, ne olduğunu hatırlamıyorum ama sanırım bu iş sandığımızdan daha ciddi, ve aklıma bir şeyler gelmeye başlıyor. Lütfen Boston'a dönelim bu iş sandığımızdan daha tehlikeli olabilir".

İmkansızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin