Alaz, daha fazla kaybedeceği zamanı olmadığını bildiğinden küçük kızı kucağına aldı. Onu gören Selim, kucağında Şirin ile Alaz'ın yanına giderek; "Alaz ne oluyor?" diye sordu. Şirin de amcasının kucağında baygın olan kız çocuğunu görünce; "Ona ne oldu amca?" dedi.
"Bayıldı. Kayboldu sanırım ama çok kötü görünüyordu. Selim, hemen arabayı lunapark çıkışına getirir misin? Hastaneye gitmemiz lazım."
Selim, ağzını açtıysa da geri kapadı çünkü içine yerleşen bir endişe ile hemen gidip arabayı getireceğini söyleyerek kızıyla önden hızla ilerledi. Alaz da kucağında küçük kız çocuğu ile çıkışa doğru giderken bir yandan da etrafına bakınıp duruyordu. Bu küçük kızı arayan ailesi mutlaka olmalıydı ve Alaz, telaşlı ve korku halinde olan birini görebilme umuduyla etrafına bakınıp duruyordu fakat ona dair hiçbir şey yoktu ortada. Çıkışa vardığında Selim de çok geçmeden arabayı önüne getirmişti. Hemen inip Alaz'ın durduğu yere geçerek arka kapıyı açtı ve Alaz da kızı arkaya yerleştirdiğinde kapıyı kapatıp; "Selim sen küçük kızı hastaneye götür. Ben güvenlik görevlisine gidip kayıp ilanı vereyim de duyuru falan bir şeyler yapsınlar. Ailesine ulaşalım." dedi.
Selim; "Tamam ama haber bekliyorum senden." deyip arabaya binerek oradan hemen uzaklaşınca Alaz da güvenlik kulübesine hızlı adımlarla ilerledi. Kulübenin dikdörtgen camının açık bölmesinden doğru masada oturan görevliye; "Merhaba ben bir kayıp ilanı verecektim." deyince güvenlik görevlisi de ona bakmıştı.
"Tamam. Kimin için olacak?"
"Bilmiyorum. Küçük bir kız parkta bayıldı ben de hastaneye gönderdim. O küçük kızın ailesine ulaşmam lazım."
"Anlıyorum. Kızı bana tarif eder misiniz?"
Alaz, güvenlik görevlisinin bunu demesiyle göz göze geldiği küçük kızın mavi gözlerini düşünerek; "Gözleri maviydi, kumral, 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu. Üzerinde yeşil bir elbise vardı, simli falandı sanırım." diye tarif etti.
Güvenlik görevlisi, eline aldığı megafonu alıp; "Herkesin dikkatine!" diyerek konuşmaya başlarken; Çakıl da çaresiz biçimde lunaparkın her yerini talan etmişti. Artık yürüyecek takati kalmamış, 'Çiğdem' diye seslenecek gücü de kendinde bulamamıştı. Nereye gidebilirdi ki? Hiçbir eğlence aletlerine binmemiş, balon satan, dondurma satan amcalara uğramamıştı.
Çantasındaki telefon çalmaya başladığında hemen telefonu çıkardı ve arayanın annesi olduğunu görünce eliyle ağzını kapatıp ağlamaya başladı. Şimdi annesine ne diyecekti? 'Bir kardeşime sahip çıkamadım' mı? Kadının yüreğine inerdi ona Çiğdem'in kaybolduğunu söylerse. Eğer telefonu açmazsa da endişelenir, meraklanır ve korkardı. İki arada bir derede kalmıştı ve bu durum onun hiç hoşuna gitmemişti. Tam açıp açmama arasında gidip gelirken, hoparlörden çıkan sese kulak kesildi.
"Herkesin dikkatine! 7-8 yaşlarında, mavi gözlü ve kumral, üzerinde pembe bir elbise olan küçük bir kızın ailesi, güvenliğe bekleniyorsunuz. Tekrar ediyorum..."
Duyduğuyla içine bir su serpildiğini hissetti, Çakıl. Megafondaki adamın tarif ettiği küçük kız, kardeşine uyuyordu. Sanırım kaybolduğunu anlayıp güvenliğin yanına gitmiş olmalıydı fakat neden adını söylememişti ki? Belki de biri kaybolduğunu anladı, o kişi güvenliğe başvurmuştu. Olabilirdi. Neyin, nasıl olduğunun bir önemi yoktu. O tarif edilen küçük kız, Çiğdem'di ve onu sonunda bulmuştu. Elindeki çalan telefonda sonunda susunca çantasına koydu ve koşarak çıkışa ilerledi. Annesini daha sonra arayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Kal
Romance"...ve hayatın kum saatini sen değil biriktirdiğin anılar tutar, o kadar!" Çakıl Şirin Gürbüz Alaz Çetinoğlu yazan: AK-HayalDunyasi -*-*-*- Çakıl, yayınlamadığı bir haber yüzünden hiç istemediği bir durumun içinde buldu, kendini. Patronu Mehmet Bey'...