Çakıl, duydukları karşısında şoka uğramış gibiydi. Mehmet Bey'in söylediklerinde ciddi olup olmadığından bir türlü emin olamıyordu. Sanki kendisi ile dalga geçiyor, sabrını daha ne kadar sınayabileceğini bu sözleriyle ölçüyor gibi bir hali vardı. Histerik bir kahkaha attı, Çakıl. Elini saçlarını arasından geçirdikten sonra; "Ne yani? Alaz Çetinoğlu'nu kendime aşık mı edeceğim? Yeni plan bu mu?" diye sordu.
"Bunun nesini anlamadın? Evet, Alaz'ı kendine aşık edeceksin. Onun zaafından yararlanıp kalbini kazanacaksın."
"Bunu benden isteyemezsiniz. Tamam, istediğinizi bir şekilde o evden alabilirim ama birinin kalbiyle oynayamam ben."
"Sana burada söz hakkı düşmüyor Çakıl Hanım. Burada patron benim ve sana yeni görevini açıklıyorum."
"Biz sıradaki görevimin ne olduğunu öğrenmek için değil, sizin benden ne istediğinizi öğrenmek için buluşma kararı almıştık. Siz Çetinoğlu ailesinden ne istediğinizi söylemezseniz size asla yardımcı olamam. Sonuçta bilmediğim bir şeyi aramak, sizin açınızdan zaman kaybı demek olur."
"Sen o eve hiçbir şüphe duyulmayacak bir şekilde girmeyi başar, onu o zaman konuşuruz Kum Saati. Çok fazla zamanın yok. Yani... kardeşinin demeliydim. Bunu unutmadan hareket edersen iyi olur."
"Beni ne zamana kadar oyalamayı düşünüyorsunuz acaba?"
"Seni oyaladığımı düşündüren şey ne, merak ediyorum Çakıl!"
"Benden tam olarak ne istediğinizi bana söyleyecektiniz ama yine bunu yapmıyorsunuz. Gelip masum bir adamın yaralı kalbine bir hançeri de benim saplamamı söylüyorsunuz. Dalga geçiyorsunuz benimle."
"Sen bu işi iyice hafife alıyorsun anlaşılan! Alaz Çetinoğlu, senin Kum Saati olduğunu öğrendiğinde ne yapar sana biliyor musun? Bu işi eline yüzüne bulaştırırsan biten sen olursun Çakıl. O yüzden sakın ama sakın benim sözümden dışarı çıkayım demeyeceksin. Ben ne diyorsam, ne emrediyorsam hepsini harfiyen uygulayacaksın. Yeni görevini açıkladım. Adamın kalbini kazan ve o eve girmeyi başar. Adımların evin her yerine değmeli. Bunun için Alaz'ın kalbine ihtiyacımız var ve o da sen oluyorsun." Sonra Çakıl'ın omuzuna dokunup; "Sana bol şans! Gün sonu raporunu sunmayı da unutma sakın!" diyerek salondan çıktı ve dış kapıya ilerledi. Çakıl, hiçbir şey demeden sadece Mehmet Bey'in evinden gidişini izledi. Dış kapının kapanma sesini duyunca da bakışlarını boşlukta gezindirdi. Daha sonrasında koltuğa oturup öne eğildiğinde eliyle ağzını kapayarak ağlamaya başladı. Nasıl bir kabusun içindeydi, bilmiyordu. Karşısına hep bir sorun, hep bir engel çıkıyordu. Resmen kardeşi üzerinden kendisini kullanıyordu Mehmet Bey ve Çakıl'ın bu konuda ne yazık ki eli kolu bağlı kalıyordu. Başka şansı var mıydı zaten? Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek zorundaydı. Şimdilik elinden gelen bir şey yoktu.
-*-*-*-
Alaz, hep olduğu gibi aynı saatte şirkette olmuş, ofisinin olduğu katta duran asansörden çıktığında Çakıl'ı kapısının önünde beklerken görmüştü. Kendisini görüp "Günaydın" diyen çalışanlarına nazikçe cevaplar vererek odasına doğru ilerlemeye devam etti. O sırada Çakıl'ın durgun halini fark edince kaşları çatıldı. Çakıl'ın karşısında durduğunda ise onun kendisini fark edemeyecek kadar düşüncelere daldığını ona; "Çakıl?" diye seslendiğinde silkelenip bir an kendisine hayret dolu bakışlarla bakmasından anladı.
"A-Alaz Bey! Affedersiniz geldiğinizi fark etmedim."
"Her şey yolunda mı Çakıl? Çiğdem nasıl, o iyi değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Kal
Romantizm"...ve hayatın kum saatini sen değil biriktirdiğin anılar tutar, o kadar!" Çakıl Şirin Gürbüz Alaz Çetinoğlu yazan: AK-HayalDunyasi -*-*-*- Çakıl, yayınlamadığı bir haber yüzünden hiç istemediği bir durumun içinde buldu, kendini. Patronu Mehmet Bey'...