6.BÖLÜM

13.8K 453 56
                                    


<<Yazar’ın Ağzından;>>

Küçük adam arkasında bıraktığı hasarı düşünmeden,hızla oradan uzaklaştıktan sonra Chanyeol kendi sapıklığının cezasını,acılı bir tekme yiyerek çeken penisini tutmuş,iki büklüm olmuş bir şekilde duruyordu.

‘’Tanrım! Bu nasıl adalet? Öyle bir popo kızlarda bile yok…Kesinlikle benim olmalı’’ küçük olanın poposunu avuçlayan ellerini, yine o çocuğun poposu genişliğinde açarak oval bir şekilde kendi penisinin önüne tutup kendiyle uyumuna baktı. 

‘’Hem de tam uyuyoruz’’ kendi kendine konuşup acıyan penisiyle arabasına bindi.Arada bir küçük çocuğu görme umuduyla kaldırımlara bakarak giderken arabada bağıra bağıra uydurmasyon şarkısını söylüyordu.

‘’Küçük adamın,dolgun poposu,

Olacak üstünde Chanyeol’un dokunuşu..

La-la-la-la-laaaa Chanyeol’un dokunuşuuu…

Yakışıklı Cha-Cha-Cha-Chanyeoool

Dolgun,güzel Pop-pop-pop-poooooo…’’

Kendi uydurduğu şarkısını söylerken elleriyle direksiyona vurarak ritim tutmayı da ihmal etmiyordu.Neredeyse küçük olanın poposu,açlığını bile götü-…

‘’Çekilin yoldaaaan…AÇIIIIM!!’’ solladığı arabalara kendi arabasının içinden bağırırken tıpkı bir çocuk gibi gözüktüğünün farkında bile değildi.

Şarkı söyleyerek sürdüğü arabayla sonunda Kris’in evine ulaşmıştı.Arabayı park ederek,içinden atladığı gibi koşmaya ve yağmur yağdığı için ıslak olan yere ayaklarını vurduğundan da üstü ıslanmaya başlamıştı.

Daha kapıya ulaşıp zile basamadan ‘’Kapıyı açıııın!!’’ bağırarak koşmaya devam ediyordu.Bu arada yan villadaki yaşlı teyzenin söylenmelerini de işitiyor ama bir yerine bile takmıyordu.

<<Luhan’ın Ağzından>>

Banyoya girip onun aldığı şampuanla yıkanmaya başladım.Biliyordum ki kirlenmiştim ve yine biliyordum ki bu kiri hiçbir şampuan,hiçbir sabun temizleyemezdi.

Artık annemin ve Wufan’ın sevdiği o eski saf,temiz Luhan değildim…Artık kirliydim.

O adam bana dokunurken Wufan’ın gelip beni kurtarmasını,beni bulup kurtararak 4 yaşındayken başladığımız saklambacı ‘’Sobe’’ diyerek bitirmesini o kadar çok istemiştim ki…

Biliyorum,şimdi çıkıp gelse,beni istemez ve benden tiksinirdi.Çünkü bende kendimden tiksiniyorum.

O adamın bana her dokunuşunda ,her vücudumda bıraktığı iğrenç izde ve ben ağlayıp durmasını isterken ki her acımasızca,zevkle inleyişinde ben kirlendim.

Bu simsiyah,kirli dünyada eğer beyazsan farklıydın,ama ben o kadar kirlenmiştim ki artık dünyanın karanlığında gözükmüyordum.

Ben beyazdım,karardım…

Ben saftım,kirlendim…

Bir çok dünyanın siyahında kaybolduğumu düşündüğüm anlar oldu…

Ben asıl şimdi kayboldum.

Bunları düşünerek yine ve yine ağlıyordum.Biliyorum ki benim yerimde kim olsa çoktan intihar etmişti.Ama ben yapamazdım.

Çünkü ben,annesi kanserin son evresinde olan biriydim.Onun,öleceğini bile bile hayatta kalmak,hayata küçücük bir daldan da olsa tutunabilmek için çırpınışlarını görmüş biri olarak,hayattan bu kadar çabuk vazgeçmek bencillik olurdu.Her ne kadar dayanılmaz olsa bile…

Ben düşüncelerimde kaybolup ağlarken yine o tiksindiğim sesi duydum. ‘’Luhaaan! 26 dakika oldu.4 dakika içinde çıkmazsan ne olacağını biliyorsun değil mi BEBEĞİM?’’ ‘bebeğim’ bunu ondan tiksindiğim için bastıra bastıra, ‘’Ben senin sahibinim,sana sahip oldum,artık benimsin’’ dermiş gibi söylemişti.

Hemen AVM’den aldığı giysilerden birini zar zor giydim.Hepsini alabileceğinin en açık şeklinde almıştı.Hem de aralarından seçip en kapalısını bulduğum halde.

Dışarı çıktığımda kapının önündeydi. ‘’Çıkmasaydın,giriyordum Bambi’’ deyip,beni belimden tutarak kendine yasladı.Hiç bir şey yapmadım.Zaten daha ne kadar kirlenebilirdim ki?

Kafasını eğerek boynumu kokladı ve ‘’Immh…Bu koku daha iyi,şimdi git ve kahvaltıyı hazırla.Aah! biliyor musun? Sena ilk bu kokunla SAHİP olmak isterdim’’ her şeyi gözüme sokmak için yapıyordu.

Ancak o bunları yaparken ben titrediğimi ve ağladığımı daha yeni fark ettim. ‘Daha neyime ağlıyorum? Daha beni ne kadar kirlendirebilir?’ diye düşünüyor olsam da göz yaşlarım istemsiz olarak akıyordu.

Sanki isyan edermişçesine…

<<Kris’in Ağzından;>>


Düne kadar ona birazda olsa acıyıp,bir aptal gibi yaptıklarımı bile sorgulamıştım.Ama dün banyoda dediklerinden sonra,ona artık 1 gram dahi acımıyorum.

O yaşadıklarını sonuna kadar hak ediyor.Zaten insanlar hak ettiklerini yaşamaz mıydı? İşte şimdi o da hak ettiklerini yaşıyor.

O banyoya girdiğinden beri dakikaları saymıştım.Nihayet çıktığında da onu koklamıştım.Ne kadar belli etmemeye çalışsa da benden korktuğunu adım gibi biliyordum.

Zaten o hissettirmemeye çalışsa bile akan göz yaşları ve yaprak gibi titreyen küçük vücudu resmen ‘’Evet,senden her hücreme kadar korkuyorum’’ diye resmen bağırıyordu.

Onu koklarken hiçbir şey yapmamış,sadece sessizce ağlamıştı.Sanırım artık bir sürtük olduğunu kabullendi.Bu arada yine eskisi gibi çilek kokuyordu.Küçüklüğü gibi…

Bu kokuyu onun boynundan ve saçlarından aldığımda nedenini bilmesem de kalbim hızla çarpmıştı.Sanırım beynim,onun boynunu kokladığımda vücuduma,onu tekrar becereceğim gibi yanlış bir uyarıda bulunmuştu.

Evet onu tekrar becereceğim ama şimdi değil.Çünkü onu öldürmekten korkuyorum.Eğer hemen ölürse intikamımı alamadan,yeterince acı çekmeden,kısa yoldan geberip kurtulmuş olurdu.

Onun,acıyı iliklerine kadar hissetmesini istiyorum.Ben nasıl 9 yaşında küçücük bir çocukken hissettiysem o da şimdi öyle hissedecekti.

Ve o acı öyle iğrenç bir acı olacak ki her gün ölmek için dua edecek,ama o acı onu öldürmeyecekti…Her gün onu lime lime edip diğer gün tekrar birleştirerek yine aynı acıyı vermek için,sadistçe tekrar lime lime edip,parçalayacaktı.

Ona kahvaltıyı hazırlamasını söyledikten sonra o giderken,fazla acı çektiğini yürüyüşünden anlamıştım.Daha doğrusu yürüyemeyişinden.Merdivenleri de tek tek zar zor inmişti.

O indikten sonra bende arkasından indim.Şimdi o,içeride yemek hazırlıyordu.Bense onu izliyordum.

<<Yazar’ın Ağzından;>>

Luhan acıyla yemek yapmaya çalışırken,Kris ise bir sapık gibi onu izliyordu.İzlerken bir şey fark etti.

Luhan tezgahta bir şey kesiyordu ama bacaklarını acıdan kapatamıyordu ve yavaşça hareket ediyordu.

Kris ayağa kalkıp,yavaş yavaş Luhan’a doğru yürüdü.Yaklaştıkça küçüğün açık olan bacaklarının titrediğini ve ayakta zor durup,tezgahı tuttuğunu gördü.

İyice ona yaklaştıktan sonra onun bacakları arasındaki yerini aldı.Küçüğün belini tuttu ve yine burnunu onun boynuna dayadı.Çünkü ondan gelen çilekli kokuyu nedense seviyordu.

Belini tuttuğu elini daha çok sıktı ve kendi kalçasını öne doğru itip,pantolon üzerinden onun deliğine baskı yaparak sürtündü.Luhan ise böyle bir şey beklemeyip yemeğe ve kendi acınsa daldığı için korkuyla irkilerek yeride sıçradı.

Kris kalçasını öne arkaya iterek sürtünmeye devam etti.Sürtünmeye devam ederken Luhan’ın boynunu yalamaya başladı.Öpmüyor,ısırmıyor veya emmiyordu.Sadece diliyle yalayarak dudaklarının boynuna sürttüğünden emin oluyordu.

‘’Kahvaltı-ıığh- hazır mı?’’ başını onun boynundan kaldırmadan ve inleyerek sordu.Ona sürtündükçe tekrar beceresi geliyordu.Bu yüzden söylerken sürtünmeyi bırakmış,onu daha fazla hissetmek istermişçesine kendine yapıştırarak poposunu ve girişini kendi üyesine daha çok bastırıyordu.

Pantolonları olmasa onları gören biri,Kris’i Luhan’ın içinde sanabilirdi.Kris tekrar yalamasının arasında Luhan’ın karıştırdığı,ocaktaki sosu göstererek ‘’Tadı nasıl?’’ sordu ancak cevap alamadı.

Cevap alamayınca sinirlenerek onun boynunu ısırdı ve poposunu daha çok kendine bastırıp bir yandan da avuçlayarak sıktı.Canının acıdığından emin olduktan sonra ‘’Sana soru sordum,Sürtük!’’ korkutucu bir sesle uyardı.

Luhan acıyla inleyerek küçük bir çığlık attı. ‘’B-bilm-ahh! Bilmiyorum’’ tekrar ağlamaya başlamıştı. ‘’O zaman tadına bak!’’ Kris söylediğinde Luhan korkakça kaşığı kaldırdı.

Hem korktuğu,hem de ağladığı için elinde titreyen kaşığı,üflemek için ağzına götürürken Kris kaşığı alıp diğer eliyle,küçüğün ağzını zorla açtırdı ve aşırı sıcak sosu ağzına döktü.

Sos ağzını yakınca Luhan Kris’in önünde çırpınmaya başladı.Çırpındıkça poposu Kris’in üyesine sürtüyordu.Bu arada da ağzını açmış dışarı doğru üflüyordu. ‘’A-ahh!’’ artık korkudan değil,sıcaktan ağlıyordu.

Kris onun kafasını geriye doğru çekip,dudaklarını onun dudaklarına belli belirsiz sürterek içine doğru üfledi ve o yutmadan dudaklarını birleştirerek dilini ağzının içine soktu.Resmen ağzının içindeki sosu diliyle süpürüyordu.

Diliyle süpürüp bütün sosu kendi ağzına alarak yuttu.Luhan ona yaşlı ve inanamayan gözlerle bakarken,Kris tat almak istercesine ağzını açıp kapatarak şapırdattı.

Alayla,bir gurme edasıyla ‘’Imm..Bilemiyorum sanki biraz tuz gerekiyor’’ deyip Luhan’ın bacak arasından çıkarak,sosa tuz atıp karıştırdı.Sonra tekrar onun bacak arasındaki yerine döndü.Yine Luhan tezgaha dönük,Kris ise arkasındaydı.

Luhan’ın kafasını sola doğru yatırıp boynunun sağ tarafını açık bıraktı.Kaşığı havaya kaldırıp küçüğün boynuna,sıcak sosu döktü.Sosun vücuduna temasıyla,Luhan yine yanarak,çırpınmaya ve bağırmaya başladı. ‘’Ahh! S-sıcak *hıgk* ç-çok…s-sıcak’’ bir yandan ağlıyordu.

Kris aynı şekilde boynuna üfledi.Daha sonra da bir vampir gibi eğilip,boynundan akan kırmızı renkli sosu aşağıdan yukarıya doğru yaladı.Bütün sosu diliyle temizledikten sonra yutup ‘’İşte şimdi oldu’’ dedi.

Küçük olanın boynu ve normalde de kırmızı olan dudakları,şimdi yandığı için iyice kırmızıydı.Kris hala arkasından ayrılmamıştı.

Ancak dışarıdan,daha zili çalmadan kapıyı açmaları için bağırarak bütün mahalleyi ayağa kaldıran Chanyeol’un sesi,ikisini de kokuttu ve yerlerinde sıçramalarına neden oldu.

Kris gidip kapıyı açtı.Luhan ise hemen boynuna su tutup,ağzı içinde yine su içti.

Chanyeol içeri girer girmez Luhan’ı boğacak gibi sarıldı ve yemek masasında yerini aldı. ‘’Ahh! Yoruldum…Gelirken hayatımda görüp görebileceğim en güzel popoyu gördüm’’ Chanyeol hayranca ve hayal kırıklığı içinde konuştu.

‘’Onun benim olmasını istiyorum ve biliyor musun dostum boyu çok kısa’’ diye ekledi.

Kris,Luhan’a imalı gözlerle bakarak ‘’Bence de en iyi kıça,götten bacaklılar sahip…ee ne de olsa kıçı yere yakın olandan korkulur’’ dedi.

Luhan masayı hazırladı.Hiç konuşmuyordu.Zaten ne konuşabilirdi ki?

Chanyeol ‘’Hey dostum, Jongin’i aradım.Akşam burada toplanıyoruz.Jongin’in aldığı sincap çocukta gelecek.Sincap demişken,Jongin piçi de sincabı aldıktan sonra bizi unuttu’’ Chanyeol bir yandan hayvan gibi yiyor diğer yandan da hararetle sövüyordu.

Kris, ‘’Belki sincapla ÖNEMLİ işleri vardır,ne biliyorsun?’’ deyip kıkırdadı. ‘’Hadi ama dostum,3 gündür ne işi.Can mı dayanır ulan? Hem sizinde işiniz vardır ama size geliyorum,ne ayak?’’ Chanyeol bir neden düşünürken Kris ve Luhan sessizce yemek yiyorlardı.Aslında Luhan,daha çok didikliyordu.

Kısa bir sessizlikten sonra bu sessizliği bozan Kris’in sesi olmuştu. ‘’Chanyeol,sosun tadı nasıl? Tuzu falan yerinde mi?’’ imalı bir şekilde sordu.Chanyeol yüksek sesle kahkaha atarak ‘’*ahahaha*Dostum ne sikim oldu sana?Şu anda kendimi evin erkeği seni de karım gibi hissettim’’ tekrar yüksek sesle kahkaha atıp ekledi. ‘’Çok güzel olmuş karıcım,teşekkür ederim.Aynı performansı gece yatakta da bekl-ahh!’’ lafını tamamlayamadan Kris alttan tekmeyi geçirmişti bile.

‘’Saçmalamayı kes…Bu arada yarın Luhan’ı okula götürür müsün?’’ Luhan umutla kafasını kaldırıp Kris’e baktı.Resmen gözleri parlıyordu. ‘’Kaydını dondur.Eğer şirkette işim olmazsa bende gelirim’’

Luhan’ın gözleri dolmaya başlamıştı. ‘’H-hayır’’ diye geveledi ağzında.Kris anlamamış gözlerle ona bakıp korkutucu bir sesle ‘’Ne dedin?’’ dedi.

Luhan yanağından akan yaşla ‘’L-lütfen,o-olmaz yapamam’’ itiraz etti.Kris ‘’Nasıl olduğunu bekle ve gör Bambi!’’ meydan okurcasına söyleyince Luhan oturduğu sandalyeye iyice çöktü.

O küçüklüğünden beri,daha doğrusu annesinin kanser olduğunu öğrendiğinden beri çok çalışmıştı.Çok çalışıp,tıp kazanacak ve iyi bir doktor olacaktı.Çok çok iyi bir doktor olup annesini kurtaracaktı.

Luhan sırf annesi için tıp okuyordu.Daha geçen hafta annesi ona ‘’Oğlum, çok çalış ve namusunla,şerefinle iyi bir doktor ol.Benim için çok geç ama başkaları için umut ol…Sen onların geleceği ol oğlum.’’demişti.

Annesi için tıp okuyordu.O,normalde hiçbir zaman tıp okumayı istememişti,sadece annesi içindi.Ama Kris,şimdi onun bütün çabalarını yok edeceğini söylüyordu.

Luhan bunları düşünüp sessizce ağlarken daha fazla yemek yiyemedi.

Kris ve Chanyeol de yemeğini bitirince masayı toplayarak odasına çıktı.Onların aşağıda ne yaptığını bilmiyordu.Ama kendisi en iyi yaptığı şeyi yapıyordu,yine ağlıyordu.Okulunu bırakmak istemiyordu.

Bunları düşünerek uyuya kalmıştı.Ne kadar uyuduğunu bilmiyordu ama Kris’in,gürültüyle kapıyı açmasıyla birlikte sıçrayarak uyandı.’’Aşağı in sürtük,hemen!’’ yine her zaman ki gibi emredip gitmişti.

Luhan ayağa kalktı,gözlerinin şiştiğini hissedebiliyordu.Zorla yürüyüp banyoya gitti ve yüzünü yıkayıp aşağı inmeye başladı.Yavaş yavaş yürüyebildiği için biraz uzun sürüyordu.

Merdivenleri teker teker inerken,Chanyeol ve Kris’ten başka iki kişide ayakkabılarını çıkarıp içeri doğru giriyordu.

Luhan aşağı inince onlara da çekingence,uzaktan baktı.Uzun ve esmer olan Luhan’ın önüne gelerek ‘’Merhaba,ben Jongin,Kim Jongin.Tanıştığıma memnun oldum’’ sıcak gülümsemesiyle selam verdi.

Luhan tereddütle kafasını kaldırıp ‘’B-bende memnun oldum.L-Luhan,y-yani adım’’ tamamladığında,Jongin onun bir şeylerden korktuğunu anlamıştı.Ama fazla üstüne düşmeyerek içeri geçti.

Luhan ayaklarına bakıyordu.Kendi ayaklarının önünde gelip duran bir çift küçük ayak gördü.Sonra tokalaşmak için uzatılan bir el… ‘’M-merhaba,ben Kyungsoo,Do Kyungsoo’’ küçük sincaba benzeyen çocuk çekingence ama yine de sıcak bir gülümsemeyle söylediğinde,Luhan kafasını kaldırıp ona baktı.

Onu,oradan hatırlıyordu.Ancak Luhan kafasını kaldırınca Kyungsoo’nun suratındaki gülümseme kaybolmuş,yerini dehşet almıştı.Çocuğun boynundaki yaraları görebiliyordu.Gözündeki şişler ise ne kadar fazla ağladığını gösteriyordu.

Luhan korkakça kendini tanıştırmaya başladı. ‘’L-luhan…T-tanış-…’’ lafını tamamlayamadan sincap çocuğun ona sarılmasıyla korkudan küçük çaplı bir kriz geçirmişti.

Bunu neden yaptığını bilmese de geçen gecelerden sonra oldukça güvenli gelmişti ve ağlama isteğiyle gözleri dolmuştu.

Kyungsoo’nun ise gözleri dolmuş ve yanaklarından akarak taşmaya başlamıştı bile.

Luhan’ın o halini görünce ne olduğunu anlamıştı.Evet kendisi de bu işler için alınmıştı ama tecavüz…Biliyordu kendisine de aynı şeyler olacaktı.Ama o çok kötü bir haldeydi.

Jongin Kyungsoo’yu evine getirdiğinden beri kılına bile dokunmamış,onu korkutmamak için resmen diken üstünde oturmuştu.

Kyungsoo Luhan’dan ayrılıp,yaşlı gözlerle ona baktı.Onu orada gördüğü zamanı hatırladı da…Şimdi ne hale gelmişti?

Ona bir şey söylemesi gerekiyordu ama ne? Bu halde ki birine ne söylenir,nasıl teselli edilirdi ki? Daha doğrusu böyle bir şey yapılabilir miydi ki?

Söyleyecek bir şey ararken onu kurtaran Jongin’in sesi olmuştu. ‘’Kyunsoo?’’ Kyungsoo,Jongin’in kendine seslendiğini duyunca hemen göz yaşlarını silip ‘’Geldiiim’’ diye bağırdı.

Luhan’a bir şey söyleyemeden gidip,Jongin ‘in yanına oturdu.Hep beraber biraz geyik yaptıktan sonra Chanyeol ‘’Hey Jongin,kampa veya tatile gideceğiz,sence hangisi?’’ diye sordu.Jongin omuz silkerek ‘’Fark etmez.İkisine de gideriz seçmek şart değil’’ diye cevap verdi.

Saat iyice geç olmuştu.Jongin yanına oturan Kyunsoo’nun hiç sesi çıkmayınca ona doğru döndü.

Sincap çocuğun gözlerinin kapandığını ve kafasının da öne doğru düştüğünü gördü.Bu çocuk hayatında gördüğü en masum insandı. ‘’Biz kalkıyoruz’’ deyip ayaklandı.

Ancak Kyungsoo hala oturduğu yerde uyumaya devam ediyordu.

Jongin,Kyungsoo’yu uyandırmaya kıyamadığı için onu gelin tarzında kucağına aldı.Kyungsoo başını onun göğsüne yaslamış ve uyku sersemi olmasına rağmen kollarını sıkmadan Jongin’in boynuna dolamıştı.

Jongin kapıya gelip Chanyeol’e dönerek ‘’Chanyeol şurada asılı olan ceketimi Kyungsoo’nun üstüne örtsene.Dışarı çıkınca üşümesin’’ deyip ayakkabılarını güçlükle giydi.Kyungsoo’nun ayakkabılarını da eline aldı.

Chanyeol ise söylenip duruyordu. ‘’Dostum evli çiftler gibisiniz ve benim kusasım geliyor’’ dedikten sonra Jongin onu umursamayarak ‘’Hadi görüşürüz’’ deyip çıktı.

Arabasına gelip,kucağında uyuyan sincabı yavaş ve dikkatli hareketlerle yerleştirip üstünü örttükten sonra kendide binip eve doğru sürmeye başladı.

Eve geldiklerinde Kyungsoo hala uyuyordu.Jongin onu yine kucağına aldı ve eve taşıdı.Kapıyı zorla açtıktan sonra içeri girdi ve ayağıyla kapıyı kapatıp,dirseğiyle de ışıklardan birini açtı.

Kyungsoo’yu üst katta ki odasına taşıdı ve yatağına yatırdı.Acaba üstünü değiştirse yanlış anlar mıydı ki?

Jongin ikilemde kalsa da sonunda değiştirmeye karar verdi.Kyungsoo’yu aldığı gün alışverişe gidip bir çok giysi almışlardı.Yine o gün aldıkları pijamayı dolaptan çıkarıp hazırladı.

Kyungsoo’nun yavaşça üstünü çıkardı.Bembeyaz teni görünce kalbi deli gibi atmaya başladı ve sıcakladığını hissetti.Ona çok bakmamaya çalışarak uyanmaması için yavaş hareketlerle üstünü giydirdikten sonra yine bin bir zahmetle altını da giydirdi.

Onu yatırıp üstünü örttü ve kendi odasına gitti.Yatağına yatıp uyumak için gözlerini kapatınca Kyungsoo’nun beyaz,pürüzsüz teni aklında canlanıyordu.

Kyungsoo’nun üstsüz halini aklından kovmaya çalışıp kendiyle cebelleşirken duyduğu hıçkırık sesiyle korkuyla Kyungsoo’nun odasına koştu.

Kapıyı açtığında,Kyungsoo’nun yatağın içine oturup,bacaklarını kendine çekerek ve hıçkıra hıçkıra ağladığını gördü.

Ne olmuştu?Jongin onu o halde görünce kalbi parçalanmış gibi hissetti.

Önce gece lambasını yaktı sonra da Kyungsoo’ya doğru gidip,karşısına oturarak ağlayan çocuğa sarıldı. ‘’K-Kyungsoo,ne oldu?’’ yoksa üstünü değiştirdiği için korkmuş ve bu yüzden mi ağlıyordu?

‘’Eğer üstünü d-değiştirdiğim içinse,b-ben özür dilerim,yemin ederim k-kötü bir niyetim yoktu’’ Kyungsoo cevaplayamıyordu.Sadece kafasını iki yana salladı.

Jongin onu kendinden uzaklaştırarak minik suratını elleri arasına aldı.Kalp şeklindeki büyük dudakları uyuduğu için şişmişti,olduğundan daha büyük ve çocuğu çok daha sevimli gösteriyordu.

‘’K-Kyungsoo? Bir şey mi oldu? B-ben mi bir şey yaptım?’’ anlayışla sormuştu.Kyungsoo sakinleşmiş ve ağlaması nerdeyse durmuştu.

Ama ne diyecekti ki? Luhan’ı öyle gördükten sonra çok etkilendim ve kabus gördüm.Kabusumda da sen bana tecavüz ederek zorla sahip oluyordun mu diyecekti?

Jongin bir daha ‘’B-ben mi bir şey yaptım?’’ diye sordu.Kyungsoo’ya komodinin üstündeki suyu vermek için kalkacaktı ki bir anda kolunu tutan küçük elle olduğu yerde kaldı.Kyungsoo’nun kafası eğikti.Sanki bir şey söyleyecekmişte söyleyemiyormuş gibiydi.

‘’Ş-şey b-ben…Jongin b-ben,beni neden aldığını biliyorum ama…B-bana biraz süre versen…Y-yani kendimi hazır hissetmem i-için.B-ben bugün Luhan’ı g-gördüm v-ve…*hıgk* o…*hıhk*….o t-tec-…’’ sonuna doğru ağlamaktan ve hıçkırmaktan konuşamasa da devam etmeye çalışıyordu.

Ancak konuşmasına devam edemeden Jongin’in ona sımsıkı sarılması lafını bölmüştü.’’Sana,sen istemedikçe asla dokunmam Kyungsoo’’ deyip göğsünde hıçkırarak ağlayan çocuğun sırtını sıvazladı.

Aradan 10 dakika geçmişti ama hala Jongin kucağındaki sincabın sırtını okşuyordu.Sincap ise ağlamayı kesmişti ve Jongin’in göğsünde tekrar uyuya kalmıştı.Önceden ağladığı için arada bir istemsiz olarak uykusunda hıçkırıyordu.

Hıçkırıkları tamamen bitene kadar göğsünde masumca uyuyan Kyungsoo’nun sırtını okşadı.Hıçkırıkları tamamen bitip odada ki tek sesin Kyungsoo’nun düzenli nefes alış verişleri olunca onu yavaşça yastığına geri yatırdı.

Kyungsoo’yu göğsünden çekmeyi hiç sevmemişti.Çünkü çocuğun sıcaklığı Jongin’i de ısıtmıştı ve onu çekince üşüdüğünü hissetti.

Kyungsoo’nun terleyip anlına yapışmış saçlarını eliyle geriye doğru atıp,çıplak kalan anlına bir öpücük kondurdu.Üstünü bir kez daha kontrol ettikten sonra gitmek için arkasını döndü.

Ancak onu bu sefer durduran sincabın kısık ve tereddütlü sesi olmuştu. ‘’J-Jongin…’’ Jongin ona seslendiğini duyunca Kyungsoo’ya baktı. ‘’B-bu gece b-benimle uyur musun?’’ bebek gibi sorduğunda Jongin gülümsedi.

‘’Ama horlamak yok’’ şakasına söylediğinde Kyungsoo ‘’Ben horlamam,sen kendine bak’’ deyip somurttuğunda Jongin tekrar güldü.

Kyungsoo yana kayıp ona yer açınca Jongin yanına girip üstlerini örttü. ‘’P-peki sarılab-bilir miyim?’’ küçük olan sorduğunda Jongin kafa sallamakla yetindi.

Kyungsoo yanaşıp,Jongin’e sarılarak kafasını göğsüne yasladı.İçinden ‘Çok rahat’ diye düşünürken kulağındaki sesle daha çok rahatladı.

‘’Kyungsoo,aklına kötü şeyler getirme ve sakın kendini kasıp,kuruntu yapma.Amacım öyle bir şey olsaydı şimdiye kadar neden bekleyeyim değil mi?Şimdi güzelce uyu ve böyle şeyler düşünme…İyi geceler’’ Jongin kulağına fısıldadı ve gece lambasını kapattı.

Sincap ona sarılırken onunda bir eli sincabın beline sarılmış diğer elide yine sincabın kafasının üstünden dolanmış sırtındaydı.

Kyungsoo,Jongin’in göğsünde uyurken,Jongin ise kendi kendine hangi ara bu kadar değiştiğini sorguluyordu.

Daha 4 gün öncesine kadar sadece zevk için önüne kim gelirse beceren biri değil miydi? Hangi ara bu kadar değişip olgunlaşmıştı?

Aslında zaten sürtük pazarına da o yüzden gitmişti.Ama orada Kyungsoo’yu görünce bütün düşünceleri uçup gitmişti.

Evet,sex düşkünü Kim Jong İn değişmişti ve bunu büyük gözlü,kalp dudaklı ve kafasında kurduğu şeyler yüzünden gecenin bir yarısı hıçkırıklarla ağlayan,sevimli sincap çocuk sağlamıştı.

*BÖLÜM SONU*

-Ceren ÖZDEMİR

FAHİŞE'NİN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin