~FAHİŞE’NİN OĞLU~
**8.BÖLÜM**
<<Baekhyun’un Ağzından;>>
Bugün okuldayken,kaç gündür saygı çerçevesi içinde(!) sövdüğüm en yakın arkadaşın olacak insan,yani Luhan geldi.
Ona biraz fazla bağırdım,ama hak etti.Nasıl bu kadar sorumsuz davranabilir? Eun Hye annem-aslında gerçek annem değil ama bana bir anne gibi davrandığı için bir gün ona yanlışlıkla anne demiştim,o da öyle seslenebileceğimi söylemişti- o kadar hastayken…
Biliyordum,kesin bir şey olmuştu.Çünkü Luhan,hasta annesine ilaç götürmeyecek kadar şerefsiz bir insan değil.
Bugün ona bağırırken fark ettim ki Luhan,4-5 gün önceki Luhan değil.
O … sanki ölmüş,içinde ruhu yokmuş gibiydi.
Hem yanındaki o at hırsızı da neydi öyle?Luhan’ı çekiştirip duruyordu.
Yoksa Luhan’ın öyle olmasının sebebi o herif miydi?
Bir de bana artistlik yapıyor.Hah! Bana… Koskoca Byun Baekhyun’a…
Bulduğum masa saatini,içimde ki ‘’Sen kimsin ulan,Dümbük’’ bağırışlarıyla beraber ona fırlattım.
Fırlattım…Fırlattım tabii ama götün reflexleri iyiymiş.Kenara kaçmasıyla fırlattığım saat birinin kafaya…
Korkuyla kafasına saati yiyen kişinin yanına gittiğimde ise şok oldum.
Bu sapığın burada ne işi vardı? Yoksa beni mi takip ediyordu?
Hem…Hem,Luhan’ın böyle bir sapıkla ne işi var?
Ben aklımda ki düşüncelerle boğuşurken,pansuman yapmam gerektiğini söylediğinde ise mecburen kabul ettim.
Çünkü şikayet etmeye falan kalkarsa,bursum düşerdi ve eğitim hayatım ‘Cort’ olurdu.
Bütün aksilikler beni bulduğundan, İlk yardım çantasını getirirken takıldım ve çantayı yere düşürdüm.
İçindekileri,eğilip topladım.Arkamı döndüğümde onun hayranlıkla,sapıkça ve sırıtarak kıçımı izlediğini gördüm.
Tanrım! İzlediği yetmiyormuş gibi bir de dürtüp slikon mu? Diye soruyor.
Yeter artık! Daha fazla katlanamayıp kafasına,elimde tuttuğum merhemi fırlattım.Saçma sapan konuşacağına kendisi yapsın.
Tam döndüm gidiyordum ki telefonum çalmaya başladı.Yine kiracım…
Bu ay kira paramı Eun Hye annemin ilaç parasına yatırdığım için –Luhan sağolsun- kendi kirama para kalmadı.
Ama ev sahibinin de kıç kadar,kıytırık bir çatı katından istediği para da yani…
Adama yalvarsam da telefonu suratıma kapattı ve evi yarına kadar boşaltmamı istiyor.
Telefonu kapatıp,daha doğrusu adam suratıma kapattıktan sonra arkamı döndüm.Bunun yine ne işi vardı burada?
Ona bu soruyu sorduğumda,konuyla alakasız söylediği şeye resmen kıçımla güldüm.
Bak,bak,bak…onun evine taşınıp onunla kalacakmışım,bir sapıkla…
Tam ağzının payını verdim gidiyordum ki Luhan’ı giderken gördüm.
Ona nereye gittiğini sorduğumda,sadece bir ‘’Bitti’’ cevabını almıştım.Ne yani cidden okulu bıraktı mı?
Ancak yüzündeki ifade resmen istemediğinin kanıtıydı.Neler oluyor?Düşünürken aklıma gelen fikirle yanımdaki kepçeye döndüm.
Bu yaşıma kadar ayağıma gelen tüm fırsatları değerlendirerek hayatta kalabilmiştim.Şimdi kıçı kırık bir sapıktan korkacak değilim.
Ona teklifinin geçerli olup olmadığını sorduğumda,şebek gibi olan suratına tezatlık oluşturacak kadar gür olan sesiyle,bütün okulda yankılanacak bir şekilde ‘’Yeeaah,Maaan!’’ diye bağırdı.
Salak,sadece sordum,sanki ‘’Kabul ediyorum’’ dedim.Eğer böyle bağırmaya devam ederse,bütün okul başımıza toplanacaktı.Uzun uğraşlar sonucu onu susturmayı başarmıştım.
Evet,şu anda yine ayağıma gelen bir fırsatı değerlendiriyorum.Koskoca Byun Baekhyun ondan mı korkacak?
Yanlış bir hareketinde,önce penisini baltayla koparır sonra da kolye diye boynuna asarım.
Hem Luhan’a ne olduğunu öğrenmem lazım ve bunu da Luhan’a yakın olarak yapabilirim.
Evet,Sherlock Baekhyun iş başında.Hadi bakalım…
<<Kris’in Ağzından;>>
Bugün çok yoruldum.Hemen eve gitmek istiyorum.Arabaya binip eve sürmeye başladım.Neredeyse direksiyon başında uyuyacağım.
İşkenceden farksız geçen yoldan sonra,sonunda evime gelmeyi başardım.
Umarım yemeği hazırlamıştır.Bugün onunla bile uğraşamayacak kadar yorgunum.Okulu için ne çok yalvardı bugün…Çokta umurumda…
Arabamı park ettikten sonra yavaşça eve yürüdüm.Kapının kilidini açıp tam içeri girdim ki…
Tanıdık koku,tanıdık küçük beden…
Tanrı aşkına ne yapıyor bu? Boynuma sarılması normal mi? Yoksa aklını mı kaçırdı?
Boynuma atlayıp sıkı sıkı sarıldığında kalbim deli gibi atmaya başladı.
Sarılıyor ama yine de ağlıyordu.Afallayıp kollarımı beline doğru götürüyorken duyduğum şeyle şoka uğradım,aynı zamanda da sinirlendim.
‘’W-Wufan…’’ fısıldamıştı.
Onu kendimde uzaklaştırdım.Benim bilekliğimin onun elinde ne işi vardı? Çaresizce açıklama yapmak için çırpınmaya başladı.
‘’W-Wufan,b-biliyorum sensin…B-beni hatırlamadın’’ ağlıyor ama kendi uydurduğu şeye kendi inanarak göz yaşları arasında gülümsüyordu da.
‘’N-ne?’’ afallayarak ve suratımı buruşturarak sorduğumda bileğinde ki kendi bilekliğini arayarak ‘’Bak…Nerede? Aah!Buldum,b-bak…B-bilekliğim de burada.Beni tanımadım değil mi? Ç-çünkü ben b-büyüdüm ve değiştim.D-değiştiğim için beni tanıyamadın ve o…o k-kötü şeyleri y-yaptın değil mi?’’ çaresizce bana anlatmaya çalışıyordu.
Ben bir şey diyemeden tekrar kollarını boynuma sararak sımsıkı sarıldı.Sarılırken konuşuyordu.
‘’A-ama,bak b-benim,Luhan ya da Bambi…Y-yalvarırım artık b-bana öyle davranma,bir d-daha o k-kötü şeyleri yapma,yalvarırım Wufan.Ç-çok…çok canım acıyor’’ benim konuşmama izin vermeden ve nefes almadan yalvarıyordu.Hem de gerçek adımla…
‘’Y-yapmayacaksın değil mi?Ç-çünkü bu benim,Luhan’ım.*hıgk* O-o ş-şey çok acıtıyor Wufan.*hıgk*S-sanki…sanki iç organlarım p-parçalanıyor gibi,ç-çok acıtıyor.*hıgk* H-her gün kanamam oluyor,canım acıyor Wufan.*hıgk* W-Wufan…b-bir şeyler s-söyl-…’’
Onu sertçe ittim ve yere düşmesine sebep oldum. ‘’B-bir daha bana Wufan dersen,seni geberene kadar sikerim,anladın mı sürtük?!’’ dediğim şeyle gözleri büyümüş,şok olmuştu.
‘’W-Wufan…Neler *hıgk* s-söylüyorsun.O-onları b-beni tanımadığın için yaptın…A-ama bak benim,yemin ederim’’ hala kendi inandığı şeylere beni de inandırmaya çalışırken bağırdım.
‘’Kim olduğunu çok iyi biliyorum.Papağan gibi tekrarlayıp durma!’’ söylediğim şeyle neredeyse gözleri fırlayacaktı,ağzı ise şaşkınlık ve hayal kırıklığıyla açılmıştı.
‘’A-ama…N-neden?’’ inanamazmışçasına sorgularken iyice sinirlendiğimi hissediyordum.
‘’Neden mi? Neden mi istiyorsun?Nedeni,senin sürtük annen yüzünden annemin gözümün önünde intihar edip ölmesi…Eğer siz olmasaydınız bunların hiç birini yaşamazdım!’’ ben öfkemi kusarken o ise düştüğü yerden kalkmamış,konuşmaya çalışıyordu.
‘’N-ne?A-annen…o…p-peki b-benim a-annem?’’ alakayı çözmeye çalışıyordu.
‘’8 yaşında…Annemle dışarı çıkmıştım.Amacım,sen evde uyurken ben sana doğum günün için hediye almaktı,Tssh! Saçmalığa bak…Kumbaramı evde unuttuğum için annemi zorla eve dönmek için ikna ettim.Eve geldik…A-ancak…’’ pür dikkat,ağlayarak beni dinliyordu.
Bense konuşurken boğazımda oluşan yumrudan kurtulmak için duraksayıp,yutkundum.Defalarca yutkunmama rağmen neden geçmiyor?Biliyorum konuşursam siktiğimin,laf dinlemeyen göz yaşları akacaktı.Yine de zorla devam ettim.
‘’Ancak…yatak odasına girdiğimde…İki çıplak beden vardı.Benim annemin odasında,benim annemin yatağında ve benim annemin kocası yani babamla başka bir kadın,Senin sürtük annen…Yaptıkları yeterince açıktı değil mi ha?Babam kaçıp gitti.Anan ve sende…1 yıl sonra…siz gittikten 1 yıl sonra,annem kendini öldürdü.Hem de benimle saklambaç oynarken…O olaydan sonra herkes bir şekilde hayatına devam etti ama ben…ben daha 9 yaşındayken omuzlarıma yükledikleri sorumluluklar…Benim hayatımı mahvettiniz,şimdi anladın mı nedenini ha?’’ sinirle söylediğim şeylerden sonra o kafasını iki yana sallamaya başladı.
İnanmıyormuş gibi bir hali vardı. ‘’H-hayır,y-yalan *hıgk* y-yalan söylüyorsun.B-benim annem…o…ö-öyle biri d-değil’’ inkar ediyordu.Benim küçücük çocukken yüzleştiğim gerçekleri o şimdi inkar ediyor ve bu beni iyice sinirlendiriyordu.
‘’İster inkar at,ister başka bir şey.Hatta istersen kıçını yırt ama öyle…’’ sinirle söyledim.
‘’Şimdi masayı hazırla!’’ emredip yukarı çıktım.
Üstümü değiştirirken ağlamaya başladım.Neden aklıma iki de bir boynuma sarılıp ‘’Canım çok acıyor’’ dediği zaman sahnelenip duruyor?
Telefonum çalmaya başladı.Yaşlarımı silip derin bir nefes alarak cevapladım.
‘’A-alo?’’ arayan Chanyeol’du. ‘’Dostum hazırlanın,yarın gidiyoruz.Hafta sonunu geçireceğimiz bir tatil ayarladııım.Bu arada anlattığım popo,artık benim evimde kalacak.Yarın onu evinden alacağım,o da gelecek.Adı Baekhyun ve Luhan’ın en yakın arkadaşıymış dostum,inanabiliyor musun?’’ Chanyeol heyecanla anlatırken daha fazla dayanamadım. ‘’Ne zaman? Ve Nerede?’’ tatil yerini soruyordum.
‘’Aah! Dostum,okulda…Han Luhanie’nin kaydını dondurur-…’’ sanki onu soruyordum.
‘’Tatil yerinden bahsediyorum,Chanyeol’’ söylediğimde hayal kırıklığına uğramış gibi cevapladı.
‘’Aaah!*Ahahaha* o mu?Yarın sabah Jongin’lerle sizin evin orada olup,beraber gideceğiz’’dediğinde düz bir sesle ‘’ Tamam,kapatıyorum’’ deyip kapattım.
<<Luhan’ın Ağzından;>>
O beni biliyordu…Ben olduğumu,Luhan olduğumu,başından beri biliyordu…
Küçükken bana kıyamazdı,ama şimdi…Şimdi bilerek canımı yakıyordu ve bundan zevk alıyordu.
O iğrençliği yaparken bile,onun Wufan olduğunu öğrendiğimdeki kadar yanmadı canım…
Bana bunu neden yapıyor?Uydurduğu saçmalıklarla benim ne ilgim var?Herkesin işlediği günahının bedelini bana ödetiyordu…Annesinin,babasının,olmadığını biliyorum ama yine de annemin…Herkesin günahını benden çıkartıyordu.
Peki ya babam? Babam da bizi bu yüzden mi terk etmişti,o zamanlar?
Ben düşünürken geldi ve yemek masasına oturdu.Hiçbir şey demeden tabakları almak için dolabı açtım.
Biraz fazla yukarıdaydı.Bu yüzden yetişebilmek için uzanabildiğim kadar uzandım ama yinede yetişemedim.Parmaklarımın ucuna yükseldiğimde,onun beni izlediğini biliyordum.
Tabağı parmaklarımın ucuyla biraz dışarı doğru ittirdim.Ancak ittirmemle kafama düşüp parçalanması bir olmuştu.Bense hem acıyla hem reflexle yere düştüm.
Acımdan ağlıyorken onun sadece ‘’Beceriksiz’’ dediğini duymuştum.Kalkıp kendine tabak alıp geri yerine oturdu.
O yemeye başladıktan bir süre sonra bende oturmuştum.Yemiyor,sadece anlamaya çalışırcasına ona bakıyordum.
Ne kadar da yakışıklı olmuştu öyle? Ne kadar güçlü? Ve…ve ne kadar acımasız?
Ona bakarken söyledim. ‘’S-sen…o olamazsın’’ gözlerimin dolmasına tabii ki engel olamadım.
‘’Ne?’’ umursamazca sordu.
‘’Sen,Wufan değilsin…Olamazsın…O zaman bana kıyamazdın…Beni ağlattığı için o şişman çocuğu bile dövmüşt-…’’ lafımı tamamlayamadan masaya vurarak kalkması bir oldu.
‘’YETER!Bana bir daha Wufan deme! Sen kimsin ki bana gerçek adımla hitap ediyordun?Bana sadece en yakınlarım öyle seslenebilir.Hem böyle konuşma cesaretin nereden geliyor? Benim kim olduğumu öğrendiğin için yumuşayacağımı sanma…Yine beni sinirlendirdiğin zaman cezalandıracağım seni…Ve eğer bir kelime daha edersen,emin ol sabaha kadar cezanı çekeceksin!’’diye bağırıp yukarı çıktı.
Hazmedemediğim,kabullenemediğim şeyler için masada oturmuş yine ve yine ağlıyordum.
Biraz sakinleştikten sonra kalkıp masayı temizledim.İşim bittikten sonra ise koltuğa gidip yattım.
Yaralarım hala dursa da yürüyüşüm biraz daha düzelmişti.Beni ittirip yere düşürdüğüne arkamdaki sızı ise anlatamayacağım türdendi.
O odada uyuyamazdım.Çünkü aynı şekilde duruyordu.O günden beri…
Koltuk rahatsız olsa da sığabilmiştim ve gözlerimi kapattım.Gözlerimi bir daha açmak istemeyerek ki her istediğim gibi bunun da gerçekleşmeyeceğini bilerek kendimi uykunun kabuslarla dolu,korkulu kollarına bıraktım.
<<Yazar’ın Ağzından;>>
Kris gece boyunca aklına gelen Luhan’ın görüntüsüyle uyuyamamıştı.Sabaha karşı tam biraz dalmıştı ki telefonu çaldı.Uykulu bir şekilde cevapladı.
‘’UYANNNIIIINN!!’’ diye böğüren Chanyeol’un sesiyle neredeyse yataktan düşüyordu.
Kalkıp Chanyeol’e söverek aşağı indi.Su içmek için mutfağa giderken koltukta kıvrılmış uyuyan küçük bedeni görünce yönünü değiştirdi.
Koltuğun önüne gelip sehpanın kenarına oturdu ve karşısında,huzursuzca uyuyan Luhan’ı izlemeye başladı.
Çocuk uyurken kaşlarını çatmıştı ve soğuk terler döküp,Kris’in anlamadığı bir şeyler sayıklıyordu.
Kris’in şu an ona karşı hissettiği şey neydi?Acıma…Aşk…Nefret…
Bunları bilmiyordu ama intikam duygusunu çok iyi biliyordu.
Çocuğu izlerken suratına düşen saç tutamını gördü.Küçük olan suratına düşen saç tutamıyla birlikte gıdıklanmış ve suratını buruşturmuştu.
Kris reflex olarak uzanıp saçını arkaya doğru itti.Ancak iterken Luhan’da aynı anda saçı çekmek için harekete geçince Kris’in elini tuttu.
Kris,Luhan’ın ani hareketiyle korkup elini çekmeye çalıştı.Fakat çocuk tuttuğu eli daha çok sıkıp,uyurken gülümsedi ve Kris’in elini öptü.
Sonra da bir bebeğin annesine muhtaç olduğu gibi kendi elinden daha büyük olan eli çekip yanağının altına koydu.
‘’Anne’’ fısıldadı ve yanağının altındaki ele sevimli bir hareketle yanağını sürterek uyumaya devam etti.
Kris’in elini annesinin eli sanmıştı.
Çocuk uyurken gözünden bir damla yaş akıp Kris’in eline damlamıştı.Küçük olan hala rüya ya da kabus görüyor,bir yandan da sayıklıyordu.
‘’Anne…S-seni…ö-özledim…ç-çok özledim…K-kurtar beni…Anne’’ çocuk sayıklarken,Kris bir anda elini yanağının altından çekince korkup,sıçrayarak uyandı.
Karşısında Kris’i görünce daha çok korkup ‘’B-ben özür d-dilerim…Yemin ederim b-bir daha sende sonra k-kalkmayacağım…L-lütfen b-beni cezalandırma y-yalvarırım *hıgk*’’ sonunda ağzından bir hıçkırık kaçırarak söyledi.
Kris ise arkasını dönüp yürümeye başladı.Bir,iki adım anca atmıştı ki duraksadı ve ‘’Birazdan yola çıkacağız.Üstlerini topla.Hafta sonu tatili…Ona göre üst baş al!’’ emredip gitti ve kendi üstlerini toparlamaya başladı.
* * * * * * * * * * * * * * * * * *
Jongin ve Kyungsoo akşam Chanyeol’den tatil haberini almıştı.
Kyungsoo bir çocuk gibi sevinip mutlu olurken,Jongin ise onu izleyip heyecanlı çocuğun yaptığı sevimli hareketlere çaktırmadan gülüyordu.
‘’J-Jongin,b-ben ne giyeceğim?’’ sorup cevabını beklemeden devam etti.
‘’Ben yüzme bilmiyorum,ya boğulursam…Güneş kremlerimde yok…Gideceğimiz yerde balık var mıdır? Beni ısırır mı ki? Ya kanarsa da kanı durduramazsak,en iyisi ilk yardım çantası alalım…Simit ve kollukta alalım…Birde …ımm…Aah! Çok heyecanlıyım,ilk defa tatile gideceğim…yardım et Jonginie…Kafam karıştı’’ çocuk saçma sapan yaptığı kuruntularla sonda söylediği şeyi fark edememişti.
Jongin oturduğu yerden heyecanla dikeldi.Kyungsoo’nun ağzından kendi adını ‘’Jongin’’ diye resmi ya da ‘’J-Jongin’’ diye kekeleyerek,korkak bir şekilde değil de ‘’Jonginie’’ diye samimi bir şekilde duymak kalbinin feci bir şekilde atmasına sebep olmuştu.
‘’N-ne dedin?’’ Jongin sırıtmayla karışık heyecanlı bir şekilde sordu.
Kyungsoo ise anlamamış bir ifadeyle ona baktı.’Yanlış bir şey mi söyledim ki?’ kendi kendine düşünürken ‘’K-kafam karıştı dedim?’’ sorar gibi bir ifadeyle ona baktı.
‘’Ondan önce’’ Jongin sordu.
‘’Yardım et Jonginie…’’ hala anlayamamıştı.
‘’Bir daha söyle’’Jongin hayranlıkla anlamamış çocuğu izliyordu. ‘’Tekrar’’ Jongin anlamayan Kyungsoo’yla fırsattan istifade,tekrar tekrar söyletiyordu.
‘’Jonginie,Jonginie,Jongine,Jongi-…Ahh!’’ Kyungsoo papağan gibi tekrar ederken sonunda anlamıştı.’’J-Jongin b-ben özür dilerim,f-farkında değildim,h-heyecandan oldu,b-bilerek olmadı’’ çocuk utançla kafasını eğdi.
Jongin allerini havada iki yana sallayarak ‘’Hayır,hayır.Bu…Bu çok hoşuma gitti Kyunsoo.Lütfen öyle seslenmeye devam et…Kyungiee…ya da Soo’’ Jongin göz kırptı.
Çocuk kızarmaya başlıyorken Jongin devam etti. ‘’Kyungie,anlıyorum ilk defa gidiyorsun,bu yüzden heyecanlısın ama biraz mantıklı düşün.Survivor adasına gitmeyeceğiz,hafta sonunu geçireceğimiz bir tatil yerine gideceğiz.Yüzmeyi de ben sana öğretebilirim.Şu an sadece mayo ve krem vb. sorunumuz var.Onun içinde…hadi alışverişe çıkalım’’ teklif ettiğinde Kyundsoo heyecanlanarak el çırptı ve kafa salladı.
‘’A-ama ben slip falan g-giymem’’ çocuk utanarak söylediğinde Jongin yarı ciddi yarı alayla ‘’Ne?Dalga mı geçiyorsun?Ne slipi? Seni ben denize,çarşafa sarıp sokmayı düşünüyorum’’ ayağa kalkarken duraksadı. ‘’Aah!Bu arada bu ilk tatile çıkışın…Bütün ilklerini benle yaşayacaksın gibi duruyor çok iyi değil mi?’’ bunları söylerken Kyungsoo’nun burnunun dibine kadar girmişti.
Kyungsoo utanıp aceleyle kalkarak, ‘’H-hadi g-gidelim…J-Jonginie’’ söyledi ve ayakkabılarını giyip Jongin’i bekledi.Jongin’de ayakkabısını giydikten sonra evden çıktılar.
Kyungsoo için heyecanlı geçen yoldan sonra arabayı park edip AVM’nin içine girdiler.
‘’Öne mayo alalım’’ Jongin söyleyip Kyungsoo’yu bir mağazaya soktu.
Mağaza görevlisi Kyungsoo’ya bulduğu bütün slip mayoları verirken,Kyungsoo bir şey diyemiyor sadece çaresiz gözlerle Jongin’e bakarak onu kurtarmasını istiyordu.
‘’Hayır,bunu istiyoruz.Siz bunları kendi sevgilinize giydirin’’ Jongin,Kyungsoo’nun elindeki bütün slip mayoları alıp adama geri verdi.
Kyungsoo ve kendisine aynı renkte,aynı modelde bir mayo seçmişti.Denemeye gerek duymadan alıp çıktılar.
Diğer terlik,simit,havlu gibi şeyleri hallettikten sonra geriye sadece krem ve gözlük kalmıştı.
Onları almak için de bir mağazaya girdiler.Alışveriş yaparken aşırı eğleniyorlardı.
Kyungsoo bir kremi eline alıp kokladı.Koklamasıyla suratını buruşturması bir olmuştu. ‘’Iyyk!Bu ne? Bunu yaparken kokarcadan mı yardım almışlar? Ya da ceset de olabilir…’’Jongin kendi kendine konuşan çocuğu izleyip dudaklarını ısırıyordu.Yoksa çok büyük bir kahkaha atacaktı.
Jongin eline aldığı birkaç güneş gözlüğüyle Kyungsoo’ya yaklaştı. ‘’Kyungiee’’ seslenip kendine dönmesini sağladı.
Elindekileri tek tek denerken,bir tanesini taktığında dayanamamış kahkahayı basmıştı. ‘’*Ahahah* K-Kyungiee…T-tıpkı bir *ahahaha* sivrisineğe b-benzedin *ahahahh* ç-çok sevimli’’ çocuk duyduğu şeyle aynaya döndü.
Cidden suratı küçük olduğu için gözlük büyük gelmişti ve tıpkı bir sivrisineğe benzemişti.Kendi de kahkahalarla gülmeye başladı.
‘’*Ahahahah* G-gerçekten ö-öyle…Bilerek yaptın değil mi?*Pfftshahahah*A-ama ç-çok komik’’ çocuk laf arasında kızmaya çalıştı ama yapamadı.
Jongin onun güzelliğini seyrediyor ve şu anda o kalp dudakları öperek bitirmek istiyordu.Yavaşça Kyungsoo’ya yaklaştı.Burnunu öptü ve dudaklarının arasına aldı.
Kyungsoo,Jongin’in bu hareketiyle gülmeyi kesmiş,şaşkınlıkla ona bakıyordu.
‘’Bundan sonra ne zaman dudaklarını öpmek istesem bunu yapacağım Kyungiee…Alışsan iyi edersin’’ deyip küçük,fındık burnu öpmeye devam etti.
‘’Tabii sen isteyene kadar…Sonra o kalp dudaklarını resme sömüreceğime emin olabilirsin.’’ Çocuğu kendiyle raf arasına sıkıştırmıştı.
Bunları da söyledikten sonra geri çekildi.
Alışverişe devam ediyorlardı.Tam yine kahkaha atıyorlarken önlerine çıkan biri kadın,diğeri erkek çifti görünce Kyungsoo’nun yüzündeki gülümseme uçup gitmişti.
‘’K-Kyungsoo…’’ kadın şaşkınca söyledi.
Yanındaki adam ise duygusuz ve sert bir ifadeyle ‘’Tanrım!Onu oraya satarken en azından bir kadın alır diye umuyordum.Zengin bir ADAMA kapak atmış,işe yaramaz orospu,demek ki kıçını iyi kullanıyormuş.Gördün mü oğlunu ha? Ne kadar hayırlı bir evlat!’’ adam konuşurken Kyungsoo’nun gözleri dolmuştu ve titriyordu.
Jongin’in kolunu güç almak istermişçesine sıktı.
‘’Ne diyon la sen?Onunla nasıl öyle konuşursun,pezevenk orospu çocuğu!’’ Jongin tam yumruk atacaktı ki Kyungsoo’nun kolunu sıkıp geriye çektiğini hissedince onu kırmamak için durdu.
‘’O-oğlum…’’ kadın ona doğru bir adım atınca Kyungsoo ona tiksinerek bakarak bir adım geriye kaçtı.
‘’Hayır…Senin Kyungsoo adında bir oğlun vardı.Ama sen onu o iğrenç yere satmak,düşündüğün gün öldü’’ Kyungsoo öfkeyle konuştu.
Kadın yüzsüzce ve üzgün görünmeye çalışarak ‘’P-paraya ihtiyacımız vardı’’ söylediği şeyle Kyungsoo iyice sinirlendiğini hissederken,Jongin ise Kyungsoo tarafından tutulan koluyla olayı anlamaya çalışıyordu.
‘’P-para mı? Normalde insanlar paraya ihtiyaç duydukları zaman evini satar,arabasını satar…Onlar yoksa kalem,kağıt ya da mendil, herhangi lanet bir şeyi satar.Ama çocuğunu satmaz!’’Kyungsoo’nun titremeleri artmıştı.
‘’Gerekirse kendini satar,ama ç-çocuğuna kıyamaz!’’ göz yaşları akmaya başlamıştı ama suratındaki ifade nefretten başka bir şey değildi.
‘’Ve sen iğrenç üvey baba…Orospunun kızı erkeği yoktur,evet ama orospu,bir çok kişiyle uçkurunun düşkünlüğü için yatan senin gibi piçlere denir.Ben hiçbir zaman böyle bir şey yapmadım,ama sen?Sen annemle evlendikten sonra kaç kere onu aldattın?Kaç kişiyle yattın hatırlıyor musun?Sırf başkalarını beceriyorsun diye orospu değilsin mi sandın?Sen hayatımda gördüğüm en büyük orospusun!’’Kyungsoo içindekileri döküp rahatlayamamış olacak ki ağzına geleni söylemeye devam etti.
‘’Şimdi benim üzerimden kazandığınız paracıklarınızı bura gibi elit yerlerde harcayıp,millete hava atabilirsiniz.Ama umarım,o yediğiniz her lokma boğazınıza takılır ve kendi pisliğinizde boğulursunuz.Benim bundan sonra bir annem yok!’’
Kyungsoo,Jongin’i çekmeye çalışarak güçsüz bir sesle ‘’G-gidelim…Y-yalvarırım *hıgk*’’ Aldıkları her şeyi arabaya yerleştirdiler.
Eve gelince ise eve taşıdılar.Saat geç olmuştu.
Kyungsoo pijamasını giyip yatağına oturmuştu.
Jongin ışığı söndürmek için onun odasına girdi.Işığı tam kapatacaktı ki Kyungsoo’nun onun gitmemesini istediğini gösterecek şekilde,elini uzatmıştı.
Kyungsoo konuşmuyordu.Çünkü biliyordu ki ağzını açmaya kalksa bağıra bağıra ağlayacaktı.
Jongin üstünü değiştirmişti.Bu yüzden direkt onun yatağına oturdu.
Kyungsoo kendi tarafına yattı.Jongin ise arkasına yatıp,ona arkadan sımsıkı sarıldı.
Kyungsoo’nun göz yaşları sessizce akmaya başlamıştı.
Jongin dudaklarını onun kafasına bastırdı ve kokusunu içine çekerek öptü.
‘’Yalvarırım bir daha ağlama.Kalbim parçalanmış gibi, sanki her uzvum ayrı ayrı ateşte yanıyormuş gibi hissettim.Canım çok yandı…bir daha ağlama Kyungiee’’ onun kulağına fısıldarken gözleri dolmuştu.
Jongin’in söylediğinde Kyungsoo’nun ağzından hıçkırık kaçmıştı.
Kyungsoo arkasına döndü,şu anda yüz yüze bakıyorlardı.
Çocuk ona sarıldı ve kafasını onun boynuna gömüp seslice ağlamaya başladı.Jongin küçüğüne sıkıca sarıldı.
‘’K-kimsem yok J-Jonginiee…H-hiç kimsem y-yok *hıgk*’’ ağlarken söylediğinde Jongin onun kafasını okşuyordu.
Kyungsoo ise suratını onun boynundan bir saniyeliğine bile ayırmıyordu.
‘’Ssh…Ben varım Soo’’ Jongin söylediğinde,Kyungsoo devam etmeye çalıştı.
‘’B-bili-yorum *hıgk* s-sende beni b-bırakacak-sın *hıgk*’’ konuştuğunda Jongin inkar etti.
‘’Hayır,bebeğim…Seni asla bırakmayacağım’’ Jongin kısık sesle konuşuyordu.
‘’H-hiç…*hıgk* Hiç b-bırakma J-Jonginiee,y-yalvarı-rım…*hıgk* Canım ç-çok yanıyor.Söylersen g-geçer s-sandım,o-onlara *hıgk* içimden g-geçen h-her şeyi s-söyledim…A-ama n-neden *hıgk* neden h-hala canım y-yanıyor?E-eğer s-sende gidersen ö-ölürüm J-Jonginiee…B-bir tek s-sen varsın yanımda *hıgk*B-beni hiç bı-bırakma…’’ çocuk hıçkırıkları arasında konuşmaya çalışırken Jongin ölecek gibi hissediyordu.
Hangi ara bağlanmıştı bu kadar,bu sincaba?
Sanki kalbini sıkıyorlarmış ve nefes alamıyorlarmış gibi hissediyordu.
Kyungsoo’nun ise ağlamaları durmuş,sadece arada bir hıçkırıyordu.Hala yüzü Jongin’in boynunda gömülüydü.
Jongin onun kafasını okşamaya devam ederken sayıklamalar duydu.
‘’B-bırakma,b-beni…B-beni h-hiç b-bırak-ma…’’ çocuk uyurken sayıklıyordu.
Jongin ona daha sıkı sarılarak kafasını öptü ve söyledi.
‘’Söz veriyorum Kyungiee…Seni,sen istesen bile bırakmayacağım’’ fısıldadı ve Kyungsoo’nun güzel kokusunu içine çekerek uyuya kaldı.
**BÖLÜM SONU**
-Ceren ÖZDEMİR
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAHİŞE'NİN OĞLU
Fiksi PenggemarNeden bu iğrenç dünyada bütün acıları yaşamak zorundayım? Oradan bakınca çok mu güçlü görünüyorum? Ancak ben ölmek üzereyim tükeniyorum…