‘’CHANYEOL,BIRAAAAK!’’ Baekhyun ne kadar bağırsa da,Chanyeol kısa olanı kelepçeyle bağlamış bir şekilde yanına yatmış,bilgisayarıyla oynuyordu.
‘’CHANYEOL BAK,CİDDEN BİR ŞEY YAPMAYACAĞIM…AÇ ŞU LANET ŞEYİ!’’ Chanyeol,Baekhyun’un ısrarlı bağırışlarından dolayı ona baktı. ‘’Hiç inandırıcı değilsin,Baekie…Ayrıca biraz daha bağırırsan millet başka bir şey sanacak…Hayır ondan değil,benim kaba bir partner olduğumu düşünecekler’’ Chanyeol alayla cevapladı.
‘’CHANYEOL!’’ Baekhyun bağırdıktan sonra duraksayıp yutkunduktan sonra devam etti. ‘’B-bırak’’ Baekhyun başta bağırsa da bunu söylerken sesi zor duyulmuştu.
Gözlerinin dolduğunu ve ağlamak üzere olduğunu anlayınca yan dönerek, Chanyeol’u arkasında bıraktı.Chanyeol ise daha ne olduğunu anlayamadan onun hıçkırık sesiyle donup kaldı.
Ağlıyor olamazdı değil mi?Yoksa kelepçe mi acıtmıştı?
Chanyeol yatakta doğrulup,Baekhyun’u tutarak kendine çevirdi.Her zaman fevri davranan küçük,şimdi karşısında savunmasızca ağlıyordu.Chanyeol onun akmaya devam eden gözyaşlarını görünce kalbinin alev aldığını hissetti.
Baekhyun’un küçük suratını ellerinin arasına alıp,kendine bakmasını sağladı. ‘’B-Baekie?’’ Chanyeol endişeyle söylediğinde,Baekhyun sanki onun kendisini ağlarken görmesini istemiyormuş gibi kafasını öbür tarafa çevirdi ve tekrar arkasını döndü.
‘’B-Bırak’’ kafasını çevirirken sadece bunu demişti.Ne bir tekme,ne de bir bağırma…
Chanyeol onu omuzlarından tutup,yavaş bir şekilde tekrar kendine çevirdi. ‘’Byun Baekhyun…’’ Chanyeol tekrar söylediğinde Baekhyun daha fazla tutamazmış gibi kafasını eğerek seslice ağlamaya başladı.
Kendini tekrar konuşmaya hazır hissedince de kafasını kaldırıp Chanyeol’e bakarak,hıçkırıklarının arasında konuştu.
‘’T-Tanrım…S-senin o i-iğrenç arkadaşın *hıgk* benim k-kardeşim gibi g-gördüğüm sürekli…*hıgk*…sürekli k-korumaya çalıştığım L-Luhan’a… T-Tanrım,ne hale g-gelmiş..O böyle d-değildi…Onu –hıgk* n-ne hale getirmiş ve ben…b-bense elim k-kolum kelepçelenmiş b-bir şekilde *hıgk* h-hiçbir şey y-yapamıyorum…Lanet olsun,HİÇ BİR ŞEY YAPAMIYORUM!’’ sonda bağırsa da ağlaması iyice şiddetlenmişti.
Chanyeol ona sarılıp,kafasını göğsüne yaslayınca,küçük olan sanki bunu bekliyormuş gibi ağlaması iyice artmıştı.
‘’Şşt…G-geçecek Baekhyun…Bunu,kelepçeyi açacağım ama sakin olacağına söz ver’’ Chanyeol onu kendinden uzaklaştırarak,suratına baktı.Baekhyun’un burnu ve gözleri kızarmıştı ve sürekli tatlı bir şekilde burnunu çekiyordu.
Kızarık gözleriyle Chanyeol’e baktı ve kafa salladı.Chanyeol onun 5 yaşında bir çocuk gibi olan görüntüsüne gülümseyerek yatağın altına sakladığı anahtarı çıkarttı.
‘’Oha…Utanmasaymışsın anahtarı kıçına sokup orada saklayacakmışsın’’ Baekhyun rahatsız edici yaşlardan kurtulmak istercesine gözlerini kırpıştırdı.Chanyeol ise onu tınlamayarak kilidi açtı.
‘’B-beni ona götürür müsün? B-burayı p-pek bilmiyorum,k-karanlıkta bulamam’’ Chanyeol kafa sallayarak ayağa kalktı ve Baekhyun’u tutarak onu odadan çıkarttı.
<<Baekhyun’un Ağzından;>>
Sonunda açmıştı.Burayı pek bilmediğimden ve karanlıktan dolayı beni Chanyeol,Luhan’ın yanına götürüyordu.Bir odanın önünde durduk.Derin bir nefes alıp kapıyı çalınca içerden gelen yavaş adımların sesini duydum.
Kapı açıldı,ancak açan Kyungsoo’ydu. ‘’Onu Jongin ve Kyungsoo’nun odasına yatırdım’’ Chanyeol açıklama yapar gibi konuşunca,kafamı sallamakla yetindim.
İçeriye yavaş adımlarla girdim.Bu Luhan’ı uyandırmamak için değil,daha çok göreceğim şeyden fazlasıyla korktuğum ve zaman kazanmak içindi.Önümü odayı biraz olsun aydınlatan kırmızı gece lambası sayesinde görebiliyordum.
Yatağa baktığımda içinde kıvrılmış minik bedeni gördüm.Kyungsoo’da yanında yatıyor olmalıydı ki yatağın diğer tarafı da dağınıktı.Kyungsoo’ya baktığımda gözlerinin nemli ve kıpkırmızı olduğunu gördüm.
Luhan’a daha fazla yaklaştığımda onun hıçkırıp titrediğini fark ettim.Yatağın ucuna gelip ucuna oturduğumda,Luhan iyice büzülerek top haline geldi.
‘’İ-İstersen…y-yanına yatabilirsin’’ Kyungsoo çekingence söylediğinde kafamı sallayarak Luhan’ın yanına uzandım.Chanyeol ise gelip üstümü örtü.Bazen bu çocuğa haksızlık ettiğimi düşünüyorum.
Kyungsoo yatağın diğer tarafına oturdu.Luhan ise belime sarılıp titremesi biraz azaldığında,bir kolumu büküp başımın altına alarak biraz doğruldum.Diğer elimle saçlarını okşamaya başladım.
‘’Anne’’ bana doğru yaklaşıp ağzından çıkan kelimeyle daha fazla göz yaşlarımı tutamadım.Kafasını göğsüme yasladım ve bildiğim bir ninniyi yavaşça söylemeye başladım.Titremesi ben ninni söyleyip,saçlarını okşadıkça azalıyordu.
Tanrım!Ne hale gelmişti böyle… Önceden yüzünden gülücükler eksik olmayan ve herkese yardım etmeye çalışan çocuk gitmiş,yerine ise o canavarın yarattığı,bakılmaya,sevilmeye ve bir su damlası kadar bile olsa şefkate muhtaç olan,kendine bile yardım edemeyen bu çocuk gelmişti.
Çok geçmeden Kyungsoo’nun da yatağa girip yattığını gördüm.Bir taraftan da o sarılmıştı.Biraz sonra Luhan’ın titremeleri ve acı dolu inlemeleri durmuştu.
Ancak,bizim sevgimiz yeter miydi ki onu tekrar yaşatmaya…Bu kadar acı çekmişken,bu kadar acı çekiyorken…
<<Yazar’ın Ağzından;>>
Chanyeol,koltuğa oturmuş onları izlerken kapının çalmasıyla ayağa kalktı.Açtığında,karşısında saçı başı dağılmış ve henüz sinirini atamadığı belli olan Jongin’i gördü.
Jongin onu görünce şaşırmıştı,tam ağzını açacaktı ki Chanyeol’un sus işareti yapmasıyla konuşmaktan vazgeçti. ‘’Şşt.Sessiz ol’’ Chanyeol fısıldayarak uyardığında Jongin kafa sallayıp içeri girdi.
Gördüğü manzarayla içi ısınsa da siniri hala geçmemişti ve geçmeyecektide.Baekhyun ve Kyungsoo,Luhan’ı ortalarına almışlardı.Her ikisi de ona sıkıca sarılmışlardı ve uyuyorlardı.Onları tanımlayan tek bir kelime vardı o da ‘masum’du.
Chanyeol,Jongin’in yanına geldi. ‘’Ne oldu?’’ sorduğunda ise Jongin omuz silkti. ‘’Bir bok anlasam…’’ verdiği cevapla Chanyeol kafasını sallayıp yatakta uyuyan üç küçüğe baktı. ‘’İnlemeleri daha demin sustu.Diğerleri de çok korktu.’’ Söyleyip ekledi. ‘’Onlar sana emanet,ben yanda,odadayım.Biliyorsun yarın araba kullanacağız’’
Jongin kafa salladı ve Chanyeol’un gidişini izledi.Kapının kapanma sesiyle,Kyungsoo huzursuzca kıpırdandı.Gözünü yavaşça araladığında koltukta oturmuş onları izleyen Jongin’i gördü.
Yatakta doğrulup Jongin’in olduğu tarafa bakarak,daha net görebilmek için gözlerini kıstı. ‘’J-Jonginie…S-sen misin?’’ fısıldadı. Jongin de aynı şekilde fısıldayarak onayladığında,yavaşça yatakta doğruldu ve Luhan’ı rahatsız etmemeye dikkat ederek yere indi.
Uykudan uyanmanın verdiği sersemlikle,dengesizce ve paytak paytak yürüdü.Jongin’in önüne gelince durdu ve ona baktı.Gözleri dolup ağlamaya başlayınca,büyüğün boynuna sarılıp yüzünü boynuna gömdü.
Jongin onun beline sarıldığındaysa hıçkırıklarının arasında konuşmaya çalıştı. ‘’J-Jonginie…O ç-çok kötü *hıgk* uykusunda s-sürekli ağladı ve b-bağırdı…s-sürekli…*hıgk*…B-ben bile k-korktuysan o *hıgk* k-kim bilir ne kadar k-korkuyordur…’’ Jongin onun saçlarını okşayarak,küçüğü sakinleştirmeye çalıştı.
Jongin,Luhan’ın huzursuzlandığını görünce Kyungsoo’yu kendinden uzaklaştırıp yüzüne bakarak konuştu. ‘’Kyungie…Şimdi onun yanına git tamam mı? Yanında olmadığını anlayınca daha çok korkar ve sende korkma,her şey düzelecek…Güven bana’’ söyledikten sonra dudaklarını onun dudaklarıyla birleştirerek küçük bir öpücük kondurduktan sonra geri çekildi.
Zaten öğlen olan olaydan dolayı hala utanan çocuk şimdi bir domates kadar kızarmıştı. ‘Tanrım…Bu durumda bile bu kadar tatlı olmayı nasıl başarıyor?’ Jongin düşünürken,kırmızı çocuk arkasını dönüp,yavaş ve sessiz adımlarla yatağa yürüdü.
Tekrar Jongin’e dönüp sordu. ‘’S-Sen?’’ Jongin ise yine fısıldayarak cevaplamıştı. ‘’Ben bakarım başımın çaresine,sen yat’’ söyledikten sonra onun yattığına emin oldu ve çocuk uykuya dalana kadar onu seyretti.
Kyungsoo tekrar uykuya dalınca kendisi de bacaklarını çekerek koltuğa uzandı.Rahatsız ve küçük koltukta rahatsızca kıpırdandı.Sırtüstü yatıp ayaklarını koltuğun kenarından sarkıttıktan sonra tavanı izlemeye ve düşünmeye başladı.
‘Ne oldu sana Wufan? Peki sen bu kadar eziyet görmeye sebebiyet verecek ne yapmış olabilirsin,Luhan? Wufan…O sana ne yapmış olabilir ki bu kadar acımasızsın?’
Biliyordu ki bir şeyler olmuştu.Çünkü sahilden ayrılmadan önce Kris’in bütün haykırışlarını,bütün gözyaşlarını görmüştü. ‘Ne intikamından bahsediyorsun?’ Jongin kendi kendine sorup,mantıklı bir cevap ararken duyduğu sesle doğruldu.
‘’W-Wufan… Ben istemedim’’ Luhan yine sayıklıyordu.Jongin biraz daha durup,onu dinledi.Kris,Chanyeol ve Jongin’den başka kimsenin ona ‘Wufan’ diye seslenmesine izin vermezdi ki.Bu çocuk nereden biliyordu.Peki neyi istememişti?
Jongin biraz daha düşünürse delireceğine ikna olduktan sonra daha fazla düşünmemeye çalışarak gözlerini yumdu.
<<Kris’in Ağzından;>>
İçimde resmen alevler yanıyor,kendimi durduramıyorum.Ondan nefret ediyorum.
Herkes onu seçiyor.Jongin,Chanyeol ve hatta Tanrı bile…Eğer Tanrı onu seçmemiş olsaydı,bu kadar acıyı bana çektirmez ve böyle bir canavara dönüşmemi keyifle izlemezdi.
Luhan’ın babası bir gemiciydi ve yılan yarısından fazlasını ailesinden uzak denizlerde geçiriyordu.Seferden her dönüşünde ona kucak dolusu oyuncak ve bir kutuda nereye gittiyse oranın denizinden bir kavanoz su getirirdi.
Luhan ise o suyu gördükçe heveslenip ‘’Bende babam gibi gemici olacağım’’ deyip,babasının üniformasını giyerek evde dolaşırdı.Ben ise bu yüzden babasından nefret ederdim.Çünkü sanırdım ki Luhan gemici olursa ayrı kalırız ve o bizi ayırmak için böyle yapıyor…
Şimdi düşünüyorum da aramızda dağlar kadar fark varmış ki hala var.O hayal kurup gemici olmayı isterken benim ise seçme lüksüm yoktu.Hatta hayal dahi etmeme iznim yoktu.Çünkü Wufan doğduğunda kaderi babasından kalan şirketin başına geçmesi olarak zorla yazılmıştı.Ben istemesem bile,tek varis olarak…
Onun babası Luhan’ı görünce koşup sarılır ve birlikte saatlerce oyun oynayıp yorgun düştükten sonra yine birlikte uyuyakalırlardı.Hem de babası sırtüstü yatarken,Luhan ise yüzüstü,babasının göbeğinde,başını göğsüne yaslamış bir şekilde uyurlardı.
Benim babam ise…Luhan ve babasını kıskanıp ne zaman onunla oyun oynamak istesem bana bakma gereği bile duymadan o klişe iş adamı sözünü yapıştırırdı. ‘’İşlerim var,seninle şimdi uğraşamam…Hem senin işin gücün yok mu ne oyunu?’’ sanki başka zaman benimle uğraşır gibi,sanki o yaşta önemli işim olabilirmiş gibi…
Bütün iş adamları böyle miydi? Çocuğunun psikolojisini,kalbini düşünmeden aynı,klişe ama bir o kadar yıkıcı sözler söylerler miydi?
Bir keresinde,yine Luhan’ı kıskanıp,karanlıktan korktuğum yalanını söyleyerek babamın yanında yatmak istediğimi söylemiştim.Normal babalar çocuklarını kollarında uyuturken benimkisi ise beni azarlayarak,büyüdüğümü söyleyip odadan kovmuştu.
Ben bu sözlerle büyümemiştim.Ben 9 yaşında büyüdüm.Çünkü büyümek zorundaydım.Ben koca şirketin tek varisiydim.Bu yüzden ben istemesem de 9 yaşındayken zorla büyüdüm.Sanki bir işten bahsediyormuş gibi…
Luhan’ın babası sefere çıkmadan önce gelip koca geminin gitmesini beklerdik.Luhan ağlarken bense içimden bir an önce gitmesini dilerdim.Çünkü o zaman Luhan boynumda sakinleşir,sadece benimle oynar ve sadece benimle uyurdu.Annesinin zorla içirmek için getirdiği bir biberon sıcak sütün yarısını,annesinden gizli bir şekilde sadece bana içirebilirdi,babasına değil.
Şimdi ise onunla babasını uğurlamak için baktığımız,o zaman gayet güzel görünen deniz şimdi bütün korkunçluğuyla bana bakıyordu.
Kapkara,korkunç ve tek başıma…
Aklıma onunla ilgili düşünceler geldikçe ağlamam artıyordu.Düşünüp ağlarken,yatığım kumların üstünde,tekrar sızdığımı hissedebiliyordum.
\\\ FLASHBACK ///
Luhan’ın öğlen uykusu saati gelince Kris’i de zorla tutarak yanına yatırmıştı. ‘’Biy gün kedişin biyi ayaca çıkmış sonya oydan ‘DOYİNG’ diye düşmüş ve popoşu açılmış *hihihihi* ‘’ bunun gibi saçma ama onlara dünyanın en komik hikayesi gibi gelen şeylere gülerken içerden gelen sesle,Luhan uyumuş numarası yapmaya başladı.
‘’Luhaaan…Bebeğim sütünü getiriyorum’’ Luhan uyumuş numarası yaparken,annesi gelip,gördüğü manzarayla gözlerini devirdi.
‘’Luhan,uyumadığını biliyorum.Bu hafta aynı şeyi 5 kere yaptın tatlım’’ kadın yatağın başında durup söyledi,ancak küçükte hiçbir kıpırtı yoktu.
‘’Tamam,o zaman yanımda getirdiğim pamuk şekeri de kedilere vereyim de onlar yesin,zaten onlar Luhan’dan daha tatlı’’ kadın söylediğinde Luhan hemen fırlayarak yatakta debelendi.
‘’Hayıy,men,men,mana vey…Anne men daha tatlıyım,mana vey lütpeeen’’ Luhan dolmuş gözleriyle yalvarırken,annesinin elinde sadece bir biberon dolusu süt olduğunu görünce yatakta ayağa kalktı.
Ayağa kalktığı halde annesinin boyuna ulaşamamıştı ve kadını çevirerek pamuk şeker arıyordu. ‘’Hani,neyde?’’ annesi cevap vermeden konuşmaya devam etti. ‘’Bat anne,bu hapta aynı çeyi 5 tane yaptın…Hem de mana,tatlış Luhanie’ye’’ çocuk sağ elinin işaret parmağını kaldırıp sallayarak tehdit edercesine konuştuğunda annesi gülümseyerek küçüğü öptü.
‘’Şu an yanımda yok ama sütünü içip,güzelce uyuyup uyandıktan sonra söz,istediğini vereceğim,tamam mı? Hem sütünü içip uyumazsan,kediler senden daha tatlı ve büyük olup seni döverler’’ çocuk gözlerindeki parıltıyla kafa sallayıp biberonu aldı.
Annesi onu kucağına alıp Kris’in yanına yatırdı.İkisinin de üstünü örtüp,birer öpücük kondurduktan sonra odadan çıktı.
Luhan iki eliyle biberonu tutmuş,yatarak sütünü içerken annesinin odadan çıktığını görünce hemen doğrulup,oturur pozisyona geldi. ‘’Wufan,munun yayışını içey mişin?’’ Kris teklif karşısında olumsuzca başını salladı.
‘’Hadi,lüpten,biyazcık iç,sonya men işçem,hem de bu şefey uyumucam,çenimle oğun oğnucam’’ teklif artınca,Kris sütü alıp içmeye başladı.Yarısını içip Luhan’a geri verdiğinde Luahan uzanıp mutlulukla onun yanağını öptü.
Biberonu geri alıp,Kris’in yanına yattı.Bir eliyle biberonu tutup,dudaklarını büzerek sütünü içiyor,bir eliyle de Kris’in kulak memesiyle oynuyordu.Kris sabırsızca onun sütünü bitirmesini ve beraber oyun oynamayı bekliyordu.
‘’Luhan…Luhan’’ Kris seslendi,ama cevap alamadı.Kafasını çevirdiğinde Luhan’ın ağzında biberonla uyuyakaldığını görüp somurttu. ‘’Hep aynı şeyi yapıyorsun’’ suratı asık bir şekilde söyledikten sonra onu izlemeye başladı ve çok geçmeden o da uyuyakaldı.
\\\ END OF FLASHBACK ///
Sabah olup,rahatsız güneş ışıkları artınca,Jongin söylenerek gözünü açtı. ‘’Ahh!Tanrım,daha rahatsız ve küçük bir koltuk bulamamışlar mı?Tahtadan olsa ahh! Bu kadar tutulmazdım’’ belini ve boynunu ovalarken,yatakta uyuyan küçüklerin hala uyumaya devam ettiğini görüp sustu.
Kapının yavaşça tıklandığını duyunca kalkıp kapıyı açtı.Gelenin Chanyeol olduğunu görünce kenara çekilerek,içeri girmesini sağladı. ‘’Dostum,çok geç kalmadan çıkalım…Oo hoo! Bunlar hala kış uykusunda’’ deyip yatağa doğru yürümeye başladı.
Jongin, ‘’Ben duşa giriyorum,sonra çıkarız’’ dediğinde kafa sallayarak yatakta ki üçlüden,Baekhyun ve Kyungsoo’yu uyandırmaya başladı.
Baekhyun’un kulağına eğilip fısıldaı. ‘’Bekiee…Bebeğim uuyaan…Baekie…Rüyanda ne görüyorsun Baekie,ben çok güzel şeyler gördüm…Bebeğiiiim’’ sırıtarak,kışkırtıcı bir ses tonuyla fısıldamaya devam edince,Baekhyun huzursuzca kıpırdanıp,gözlerini birkaç kırpıştırmanın ardından açtı.
‘’Baekieee…Bebeğiiim…’’ Baekhyun duyduğu sözlerle bilinçsizce cevapladı. ‘’Hmm?’’ Chanyeol daha çok gülerek devam etti. ‘’B-beğiiim,kalkma vaktiii…Aaa hadi ama aşk yuvamıza geç kalacağız…’’ Baekhyun sırıtarak gülümseyip,kapalı gözleriyle kafa salladı.
‘’Hıı hı…Evet,bizim aşk yuvamız’’ Chanyeol sırıtarak,önünde kıvrılan Baekhyun’un poposunu daha fazla dayanamayarak avuçlayınca,Baekhyun sıçrayarak uyandı. ‘’HOŞT ULAN!HAYVA-MMPH…’’ daha fazla bağırmaması için Chanyeol,Baekhyun’un ağzını elleriyle kapatmak zorunda kalmıştı.
Baekhyun sakinleşince onu bırakarak söyledi. ‘’Günaydın bebeğiiim…’’ iğneleyici bir ses tonuyla söyleyip,göz kırparken Kyungsoo’nun tarafına doğru geçti. ‘’Tanrım… o sen miydin? Ben de diyorum Adriana Korece nasıl konuşuyor?’’ Baekhyun somurtup cevapladığında Chanyeol konuştu.
‘’Adriana Lima’dan daha seksi olduğuma bahse girebilirim,Baekie’’ dediğinde Baekhyun alaylı bir şekilde güldü. ‘’Pffts…Sen mi?Pabucumun seksisi’’ gülmeye devam ederken Chanyeol’un burnunun dibinde bitmesi sonucu kalakalmıştı.
‘’Çok biliyormuş gibi konuşuyorsun,Baekie.Denemeden bilemezsin.Yan oda boş,istersen gösterebilirim.Sen ve bu küçük,tatlı şey ne kadar dayanabilirsiniz bilemem ama karar verirsiniz artık’’ söylerken ‘şey’ dediği kısımda Baekhyun’nun penisini gösterince,Baekhyun yutkunup,telaşla eline vurdu.
Chanyeol sırıtarak geri çekildi. ‘’Ahh!Tanrım,şimdiden yutkunmaya başladıysan…’’ konuşmasına devam edemeden Kyungsoo’nun sesiyle sustu. ‘’G-günaydın’’ Kyungsoo utangaç bir şekilde söylediğinde diğer ikisi de aynı şekilde cevapladılar.
Jongin ise duştan çıkmıştı.Son kontrollerini de yaptıktan sonra Jongin,Kris’i sahilde sızıp kaldığı yerden alıp gelmişti.
Luhan,Baekhyun ve Chanyeol ikilisinin arabasındaydı.Kris ise araba kullanamayacağından,Jongin ve Kyungsoo’nun arabasındaydı.Zaten öbür arabada olsaydı Baekhyun tarafından şu ana kadar 1500 parçaya ayrılmış olacaktı.
Yolculukta Kyungsoo,Kris’ten korktuğu için çok konuşmuyor,hatta uyumayıp,arada bir yavaşça onu kolaçan ediyordu.Luhan ise diğer arabada sessizce oturuyordu. ‘’Annemi çok özledim.Baekhyun beni anneme götürür müsün?’’ sorduğunda,Baekhyun gülümseyerek kafa salladı ve ardından konuştu.
‘’Önce eve gidelim,zaten akşam oldu.Yarın sabah söz…’’ Luhan kafa sallayıp camdan dışarıyı seyretmeye devam etti.
Bütün sıkıcılığıyla herkesi bunaltan yol,sonunda bitmişti.Kris kendi evindeyken,Luhan ise Chanyeol ve Baekhyun’un evindeydi.Herkes çok yorgun olduğu için birbirlerinin suratını bile göremeden herkes uyumuştu.
Sabah olduğunda birlikte Baekhyun’un hazırladığı kahvaltıyı yaparlarken Baekhyun’un telefonu çaldı.Tanımadığı bir numaraydı,ama yine de fazla düşünmeden açtı.
‘’Alo…NE!...NE DİYORSUNUZ?’’ Baekhyun ayağa fırlayıp,gözlerinden dökülmeye başlamak üzere olan yaşlarla konuşurken,Chanyeol ve Luhan endişeyle ona baktılar.
‘’N-ne zaman’’ Baekhyun daha fazla dinleyemeyip telefonu düşürdüğünde Chanyeol telefonu alıp kulağına dayadı. ‘’Alo’’ Chanyeol sadece dinliyor,hiçbir şey yapmıyordu.Gözleri ise dehşetle açılarak,kocamandı.
Luhan içini saran korkuyla konuştu. ‘’B-Baekhyun…N-ne oldu?’’ Baekhyun ona dehşetle bakan gözleriyle söyleyecek bir şey bulmaya çalışıyordu. ‘’L-Luhan…’’ boğazında oluşan yumrudan kurtulmak için yutkunup ağzını açtı,ama konuşamadı.
‘’NELER OLUYOR BAEKHYUN?’’ Baekhyun ona bakıp tekrar konuşmaya çalıştı.
‘’B-Ben…L-Luhan…’’ ama konuşamıyordu.Sesi çıkmıyordu,nasıl söyleyecekti…
**BÖLÜM SONU**
-Ceren ÖZDEMİR
Y/N:Biliyorsunuz ki Soma Faciası ve EXO-Kris olaylarından dolayı hepimiz çok zor zamanlar yaşıyoruz.EXO’yu ve Kris’i desteklemeye devam edelim.Lütfen kendinizi çok fazla harap etmeyin.Kendinize ve EXO’ya iyi bakın.Çünkü nasıl EXO birse,EXOtics lerde bir…Bu yüzden birbirimize destek olalım…WE ARE ONE,WE ARE EXO…WE ARE ONE,WE ARE EXOTİCS…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAHİŞE'NİN OĞLU
FanfictionNeden bu iğrenç dünyada bütün acıları yaşamak zorundayım? Oradan bakınca çok mu güçlü görünüyorum? Ancak ben ölmek üzereyim tükeniyorum…