Luhan,sabahın ilk ışıklarında zorla gözlerini araladı. ''N-Neredeyim?'' kendi kendine mırıldandı.
Burası her neresi ise Tao'nun sinir bozucu seslenmelerinden ve Kris'in bitmek bilmeyen,iğrenç tacizlerinden,tecavüzlerinden kat be kat daha iyiydi.
Kendi isteğiyle uyanmak...Böyle uyanmayalı uzun zman olmuştu.Tabi hiç uyanmasaydı daha iyi olurdu.Ama diğerine göre bu kesinlikle daha iyiydi.
Gözünü açtığıdan beri etrafı bulanık görüyordu.Midesini bulandıran o bulanıklığı gidermek için gözlerini kırpıştırdı.
Bulanıklık biraz olsun gittiğinde hafifçe doğrulmaya çalışarak üstündekileri ve kolundaki acıyı kontrol etti.
Üzerinde hastane pijamaları vardı.Kolundaki acının sebebi ise yeterince korkunç görünen ve hareket ettikçe canını acıtan serumdu.
'Ne oldu?Neden buradayım?' diye düşünürken,buraya gelmeden önce yaşadığı şeyler bir bir aklında canlandı.
Yine kurtulmuştu demek...Daha doğrusu yine kaybetmişti...
Yine tanrı onu duymamış,duymazlıktan gelmişti.Hiçbir zaman duymadığı kalp çığlıklarını yine duymak istememişti.
Düşünmeye devam ederken,odada hiç kimsenin olmadığını fark etti. ''Kimse var mı?'' boş görünen odaya doğru seslendiğinde hiçbir cevap alamadı.
''Wu-...K-Kris?'' söylemek üzere olduğu isimden vazgeçip,onun diğer ismiyle seslendiğinde korkuyla yutkundu.
Eğer cevap verirse ne diyecekti? 'Eğer yoksan kaçmaya çalışacaktım' mı?Korkuyla düşünürken,odada kendi yüksek kalp atışlarından başka sesolmadığını fark etti.İçindeki rahatlamayla derin bir nefes aldı.
Beyazın gereksiz bir şekilde fazla olduğu bu odada boğuluyormuş gibi hissetti.İşte bu da Tanrı'nın eğlencelerinden biri olmalıydı.
O kadar beyazın içinde bir tek kendisi siyahtı.
Bir tek kendisi kirli ve zifiri karanlık...
Yavaşça yeterince rahat ama bir o kadar ürkütücü gözüken yatakta doğruldu.Midesi yıkanmış olmalıydı.Çünkü midesini çok boş hissediyordu ve bulanıyordu.Gereksiz yere üşümesi de ayrı bir belirtiydi.
Başını kolundaki,hareket ettikçe canını yakan seruma çevirdi.Güçsüz koluyla serumu tutup,gözlerini sıkıca kapatarak,yavaşça çekti.
Ne kadar acele etmeye çalışsada başı döndüğü ve midesi bulandığı için,bu pek mümkün olmuyordu.
Yatakta oturup etrafa göz gezdirdi.Buraya gelmeden önce,zaten üzerinde Kris'in pijamaları olduğundan değiştirmesine gerek yoktu.Ayakkabısı ise buraya kucakta geldiği için yoktu.
Yatağın yanında,yerde duran büyük hastane terliğini giydi.Yavaşça ayağa kalkıp baş dönmesinin geçmesi için bekledikten sonra yürümeye çalıştı.Ancak küçük ve sarsak adımlar atabiliyor,sık sık da sendeliyordu.
Baş dönmesi zaten yeterince yürümesini zorlaştırırken bir de bu kocaman terlikler eklenmişti.
Zorla yürüyerek kapıya ulaştı.Yavaşça kapıyı araladıktan sonra tedbirli hareketlerle kafasını dışarı uzattı ve Kris gözüküyor mu diye etrafı kolaçan etti.Etrafta,ona bakıp,küfür eden,taciz eden birini görmeyince küçük adımlarla dışarı çıktı.
Koridorda fazla hemşire veya doktor yoktu.Bu yüzden şanslıydı.Tabi ki bu lafın gelişiydi. 'Şans' kelimesi Luhan'ın hayatına tamamen zıt bir kelimeydi.
Ayağına büyük gelen terliklerle,sendeleyerek hızla yürümeye çalışırken arada bir arkasına dönüp kolaçan etmeyi de ihmal etmiyordu.
Zor bela zemin kata gelmişti.Son merdiven basamağını inip,tam çıkış kapısına doğru yürüyecekti ki danışmadaki görevlilerle konuşan Kris'i gördü.Elindeki kağıtlar Luhan'la ilgili belgeler olmalıydı.
''Efendim,hala gözetim altında olduğunuz için buralarda gezmemelisiniz.Lütfen yatağınıza dönün!'' hemşire Luhan'ın yanına gelip biraz fazla yüksek sesle söyleyince Luhan'ın eli ayağı birbirine dolanarak kadını susturmaya çalıştı.
''T-tamam.L-Lütfen sessiz olun'' Luhan kadına yalvarır gibi bakıyordu. ''Luhan bey!Lütfen...'' kadın lafını tamamlayamadan,Luhan korkudan dolan gözleriyle kadına yalvarmaya devam etti. ''Yalvarırım.S-Sessiz olun!'' yalvaran bakışlarını kadından çekip Kris'e çevirdiğinde o korkunç,delici gözlerle karşılaştı.
''Luhan!'' Kris normal ses tonunda söylemişti.Ancak ikisi de bunun altında yatan duyguları,tehditleri biliyorlardı.
Luhan'ın gözleri korkuyla açıldı.Ama hayır!Bu seferbaşarmalıydı.Kris,Luhan'a yeterince uzak olan danışmanlık masasından Luhan'a doğru bir adım atınca küçük olan,bütün enerji kırıntılarını toplayıp,sendeleyerek ve elinden geldiğince,hızla koşmaya başladı.Tabi ki Kris'te peşinden koşmaya başladı.
Çocuk korkuyla,nefes nefese koşarken boğazını tıkayıp nefes almasını zorlaştıran yumrudan kurtulmak için yutkunmaya başladı.
Yutkunması hiçbir işe yaramayınca,ağzını açıp derin nefesler almaya çalıştı.Ancak bu da sadece yüksek sesle hıçkırmasından başka bir işe yaramamıştı.
Kapıya ulaşıp zorla açtı.Kris ise önünde zorla koşan küçüğe fazlasıyla yakındı.
Çocuk,kendini dışarı atıp bütün gücüyle koşmaya devam ederken onun ikazlarını duyuyordu. ''Luhan dur!Sana dur dedim!'' çocuk dikkate almadan koşarken beline sarılan kollarla Kris tarafından durduruldu.
''Nereye gittiğini sanıyorsun,Bambi?'' korkutucu bir sesle sorarken kollarının arasındaki küçük nefes nefese titriyordu.Dolan gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı bile.
Etraftaki insanlar onlara bakarken Kris yapmacık bir şekilde güldü ve daha fazla dikkat çekmemek için çocuğun ince belindeki kollarını sıkılaştırıp beyaz boynunu öptü. ''Bebeğim hadi ama,yapma böyle'' Kris'in yaptığı şeyle Luhan titrediğini hissetti.
Aynı rüyasındaki gibiydi şu anki durumları.Kris onun boynunu koklarken küçüğün ağzından Kris'in kollarındaki,minik bedenini sarsacak şekilde bir hıçkırık kaçtı. ''B-Bırak *hıgk* b-beni...'' çocuğun fısıltı gibi çıkan sesini,hemen ardından yüksek sesli bir hıçkırık takip etmişti.
Kris onu kolundan tutup,yavaşça kendine doğru çevirdi.Küçüğün kafasını kendi göğsüne bastırarak sarılmaya devam ederken,kafasını eğip,çocuğun kulağına fısıldadı.
''Bunu yapmamalıydın,Xi Luhan!'' çocuk duyduğu tehditle büyüğün kollarının arasında iyice pısmıştı.
Önündeki koca adamın tişörtünü sıkıp kafasını göğsüne,iyice yasladı ve titreyerek hıçkırdı.
Sanki su anda ona sığınıyormuş gibiydi.
Sanki bütün o kötü sözleri,tehditleri Kris yapıyormuş ama o Wufan'a sığınıyormuş gibi...
''N-Neden *hıgk*...Neden y-yapıyorsun? Hiçbir ş-şeyim kalmadı.Hiç kimsem yok.B-bir tek ben kaldım kaybolamayan.N-Neden *hıgk* ölmeme izin vermedin?'' çocuk hıçkırıklarının arasında fısıldayarak konuştu.
Sesi,kafası Kris'in gözğsüne dayalı olduğu için boğuk çıkıyordu. ''Hadi bebeğim.Yemek saati'' Kris onu duymamış gibi yaparak rolüne devam etti.Hala insanlar onlara bakıyordu.
Kris,küçüğü kucağına aldı.Luhan korkuyla sıkı bir şekilde onun boynuna sarıldı.Kris,ne kadar sinirli olursa olsun bu hareket onu mutlu etmiş hatta küçük olsa da gülümsemesine bile sebep olmuştu.
Çocuk hala onun boynunda hıçkırıyor ve titriyordu.Odaya girdiklerinde,Kris yürüyüp kucağındaki minik figürü yatağına yatırdı. ''Neyse ki serumun bitmiş!'' soğuk sesle söyleyip,Luhan'ın üstünü örttü.
''Üşüyüp,hasta falan olayım deme sakın.İki de bir senin peşinde dolanamam!'' söyledğinde Luhan yaşlı gözleriyle ona baktı.
''Ölmeme izin ver!'' çocuk sadece bunu söylemişti.Kris onu duymamış gibi yaparak,bu fikrin korkunçluğuyla,kekeleyerek konuştu. ''T-Tao çok k-korktu'' küçük olanın duyduğu şeyle gözleri irileşti.
''Hem y-yapıp hem korkuyor mu? O...o z-zaten biliyordu'' lafını tamamlar tamamlamaz Kris'in ani tepkisiyle korkmuştu.
''Ne?!'' sorduğunda çocuk cevapladı. ''S-sen gelmeden önce b-bana sordu'' küçüğün dediği şeyle Kris'in kan eynine sıçramıştı. ''S-Saçmalama! Neden böyle bir şey yapsın?Seni neden öldürmek istesin?'' Kris şok olmuştu ve bir açıklama ararken küçük olan soğukça cevapladı.
''Sanki senin yaptıklarından çok farklı!'' Luhan'ın cesurca dediği şeyden sonra Kris hızla ona doğru dönüp,yatakta yatan çocuğa doğru ilerledi.Çocuğun üstüne eğilip,aralarında birkaç santim kalınca durdu ve nefesini küçüğün boynuna vererek konuştu.
''Ne dedin sen?!'' korkutucu sesiyle sorduğunda Luhan kendini yatağa bastırdı.Korkudan titreyerek dolan gözleriyle konuşmaya çalışt. ''B-ben...ben...'' bir şey uydurmaya çalışırken kapının açılma sesiyle Kris üzerinden kalkıp o tarafa baktı.
''Yemek vakti'' güler yüzlü bir hemşire söylediğinde Luhan rahatlamayla birlikte iç geçirdi.Hemşire Luhan'ın yatağının yanına geldi ve yatağın yanına bükülmüş olan yemek masasını açtı.Yemekleri üstüne koyup gülümseyerek konuştu. ''Afiyet olsun'' hemşire dışarı çıktığında Kris küçüğe baktı.
Hala korktuğu,sürekli gözlerini kaçırmasından ve titremesinden belli oluyordu.Çocuk yavaşça doğruldu ve eline aldığı kaşıkla yemekleri yemeye başladı.İlk lokmasını ağzına atar atmaz suratını buruşturması bir olmuştu.
Kronik hastane yemekleri...Tuzsuz ve tatsız...
Luhan hiçbir zama hastane yemeklerini sevmemişti.Zaten kim severdi ki?
Kris,her lokmasında yüzünü tatlı bir şekilde buruşturan ve neredeyse kusacak şekilde yemeği yemeye çalışan Luhan'ı izlerken onun hiç değişmediğini fark ederek eskiyi hatırladı.
\\\\ FLASHBACK ////
Luhan,alerji olayından sonra hastanede kalıyordu.Küçük,yatağında sıkılarak yatarken kapı açılmış ve içeri Kris girmişti.Yanındaki sandalyeye oturdu.
''Wufaaaan.Men şok şıkıldım'' çocuk dudaklarını büzerek konuştu. ''İyileşmen için yatman gerekiyormuş,Luhan'' Kris de aynı üzgünlükle söylediğinde Luhan cevapladı.
''Annemley,tacuybu islemleyi için gitmisley'' Kris kaşlayını kaldırarak sordu. ''Tacurbu?'' çocuk omuz silkerek yanıtladı.
''Mende milmiyoyum ki.Tacuybu diye biyi vaymıs.Gitmek için ondan isin alcaklaymıs'' duyduğu şeyle Kris sesli bir şekilde kahkaha attı. ''Ahahaha Taburcudan mı bahsediyorsun?'' sorduğunda Luhan şaşkınlıkla dözlerini aralayıp ona baktı.
''Yoksa sen tanıyoy muşun?Aykadaşın mı?Peki menden daha mı tatlı?'' çocuk kıskançlıkla ard arda sorular yöneltirken Kris gülüp cevap verdi. ''Ahahahah hayır tanımıyorum.Arkadaşım değil ve senden daha tatlı değil.Kimse senden tatlı değil'' büyük olan söyleyince Luhan başını eğerek kızardı.
''Geyçekten mi?Mambi mile mi?'' parmakalrıyla oynarken umutla büyüüğüne baktı. ''Bambi bile senden daha tatlı değil'' çocuk kıkırdayıp,tatlı bir şekilde kızarmaya devam ediyordu.
Luhan küçük poposunu hareket ettirerek büyük yatakta yana kaydı. ''Wufan yanıma gelşene'' çocuk söylediğinde büyük olan ona itaat ederek yatağa çıktı ve küçüğün yanına yattı.
''Miliyoy muşun...Men denis möceği yemisim.Möcek menim kaynımı,yani midemi yemis'' çocuk çok ilginç bir şey anlatıyormuş gibi gözlerini açıp,kaşlarını kaldırarak konuşuyordu.
''Acama naşıl yemis ki? Kemiymis mi ki Wufan?'' çocuk kendi uydurup,kendi inandığı şeyleri Kris'e soruyordu.Ancak o arada hemşire gelip yemeği getirmişti.
Bir biberon süt ve yeterince tatsız olan lapa...
Kris eğer yediren bir olmazsa Luhan'ın yemeyeceğini bildiği için eline aldığı kaşıkla çocuğun ağzına lapa verdi.Çocuk suratını buruşturdu ve yutmamak için direndi.
Konuşmak için mecburen ağzındaki lapayı yuttu ve konuştu.''Wufan...İçimdeki möcek ölsün diye mi möyle çiykin yemekler veyiyoylay?'' küçük masumca sorduğunda büyük olan hiçbir doğruluğu olmayan şeyi cevapladı.
''Evet.Eğer yemezsen böcek senin poponu da yiyecekmiş'' çocuk kendi uydurduğu şeye kıkırdadı.
''NEE! Wufan ya menim Miki mi de yeyse?'' çocuk dudağın büzüp dolan gözlerini ovuşturarak ağlamaya başlamıştı. ''Hem makşana,möcek midemi yediği için kolumdan mana yemek veyiyoylay'' ağlarken kolundaki serumu gösteriyordu ve oradan kendine yemek verildiğini sanıyordu.
''Ağlama,Luhan.Sadece şakaydı.Hem artık böcek yok ki'' Luhan ağlamasını durdurup ona baktı. ''Yine kandıyık mı yapıyoşun?'' sorduğu sorunun cevabını beklemeden heyecannla biberonu alıp,içindeki sütü içmeye başladı.
Tek dikişle bitirmeye çalıştığı süt,o küçük ağzı ve midesiyle biraz uzun sürede bitimişti.Zar zor sütü bitirdiğinde neşeyle gülümsedi.
''Simdi olduuu!'' küçük olan,ıslak dudklarını yalayarak bağırdı.Kris onu şaşkınca izlemeye devam ederken sordu. ''Ne?...Ne oldu?'' bu soruyla Luhan kıkırdayarak Kris'i kendine doğru çekti.
Onun kulağına yaklaşarak sevimli bir şekilde fısıldadı. ''Simdi men munu iştim ya...Möcek kaynımın içinde moğulmustuy.Aytık popomu da Mikimi de yiyemes'' mutlulukla el çırpaya devam başldı.
Çocuk kıkırdayarak el çırpmaya devam ederken,Kris çocuğun hayal dünyasının ne kadar geniş olduğunu fark edip,şaşkın bir şekilde ona bakmaya devam etti.
\\\\ END OF FLASHBACK ////
Kris,Luhan'ı izlerken aklına gelen anılarla gülümsediğini anca fark etmişti ve boğazını temizleyerek eski haline döndü.
Çocuk zorla yemeğini bitirdiğinde kapı açıldı.Luhan içeri giren jongin ve Kyungsoo'ya sevinse de gözü Baekhyun'u arıyordu.
Kyungsoo elindeki çiçekleri sehpanın üzerine koyup,Kris'ten çekinerek Jongin'in yanna oturdu.
Jongin,Luhan'ın kimi aradığını fark edip konuşmaya başladı. '' Geçmiş olsun,Luhan.Umarım şimdi daha iyisindir.'' söyledikten sonra Luhan yavaşça gülümseyerek kafa salladı.
Jongin gülümsemeye karşılık verdi ve konuşmaya devam etti. ''Bu arada Baekhyun'un haberi var.Ama üniversite onları staj için Afrika'ya göndermiş.Chanyeol'le beraber Afrika'dalar.Senin için çok endişelendi.'' Jongin anlattığında Luhan tekrar kafasını sallayıp,buruk bir şekilde gülümsedi.
Baekhyun bir yetimhanede çalışmak istediği için Sosyal Hizmetler Bölümü'nde okuyordu.Yardıma en çok muhtaç olan çocukların başında Afrika geldiği için okulları staj için orayı seçmişti.
Kris,hoşnutsuz bir şekilde koltukta kıpırdanırken,Jongin konuşmaa başladı. ''Wufan,yarın bizde toplanıyoruz.Zaten Baekhyun ve Chanyeol yerın sabah burada olacakları için sorun yok'' Jongin söylediğinde Kris,anlamamış bir ifadeyle ona baktı.
''Tamam da niye?'' Jıngin gözlerini devirerek,bıkkınlıkla nefes verdi. ''Kendi doğum gününden haberin yok,Wufan!'' Jongin azarlar gibi söylediğinde Kris,şaşkınlıkla gözlerini araladı. ''Ahh! Doğru.Unutmuşum'' Kris umursmazlıkla söyledikten sonra tepkisini görmek için Luhan'a baktı.
Ancak çocuk hiçbir tepki vermiyor ve kafasını eğmiş, kucağındaki ellerine bakıyordu.
~~~~~~~~
Saatler böylece geçmişti.Luhan hastaneden taburcu olmak için hazırlanıyordu.Kyungsoo ise ona yardım ediyordu.
Bugün kaçma olayı sayılmazsa pek bir şey olmamıştı.
Peki ya yarın? Yarının garntisi var mıydı?
Yoksa bu fırtına öncesi sessizlik miydi?
(Y/N:Böyle de havalı bitiririm işte asdfghjkasd :P)
**BÖLÜM SONU**
-Ceren ÖZDEMİR
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAHİŞE'NİN OĞLU
FanfictionNeden bu iğrenç dünyada bütün acıları yaşamak zorundayım? Oradan bakınca çok mu güçlü görünüyorum? Ancak ben ölmek üzereyim tükeniyorum…