<<Yazar’ın Ağzından;>>
Jongin,Kyungsoo’yu sakinleştirip,onu izleyerek uyuya kalmıştı.Belki de hayatında uyuduğu en güzel,en rahat uykuydu.Tabii bir de sabahın köründe gözünü delen güneş ışınları olmasaydı daha iyi olurdu.
Jongin,bedeninin alt tarafının daha sıcak olduğunu hissediyordu.İlk başta,yorgan toplanmıştır diye düşünse de hissettiği kıpırtıyla gözlerini açtı.
Vücudunun alt tarafında bir ağırlık vardı.
Yana dönerek Kyungsoo’ya bakmak istedi ama çocuk yerinde yoktu. ‘’Kyungsoo?’’ yeni uyandığından oluşan uykulu sesiyle sordu.
Bacaklarını hareket ettirmeye çalışınca,o tanıdık,sıcak kıpırtı yine oluştu. ‘’Bu da ne?’’ Jongin anlamayan gözlerle yorganı kaldırınca gördüğü manzarayla,içi bir sürü kalpli baloncukla dolmuş ve hepsi aynı anda patlamış gibi bir kıpırtıyla doldu.
Dün ona sarılmak için çekingence ve utangaç bir şekilde izin alan çocuk şimdi yorganın içine girmişti.
Hayır,sorun yorganın altında olması değildi.
Sorun,Jongin’in bacakları yana doğru açılmış ve sincap çocuk bir top gibi büzüşüp arasına girmişti.Bacaklarını toplamış,Jongin’in küçük arkadaşına(!) bitişik bir şekilde duruyor,üst bedeni ise Jongin’in üyesinin üstünden karnına doğru uzanmış ve kafası karnında yan dönmüş,kollarını ise iki yana doğru açarak,sanki kaçacakmış gibi beline sarılmıştı.
Jongin hareket etmeye çalıştıkça sincap, yapmasını istemiyormuş gibi huzursuzca kıpırdanarak büzdüğü dudaklarını yalayıp şapırdatıyordu.
Jongin önünde duran masum ve kendine göre minik bebeğe kıkırdadı.
Ancak onu oradan çıkarmalıydı.Çünkü bebek kıpırdadıkça Jongin’in küçük arkadaşına sürtünüyordu.Sonuçta o da erkekti ve sincabı korkutma şu sıralar istediği en son şeydi.
Jongin gülümsemesini bastırmaya çalışarak,dudağını büzerek uyuyan küçüğüne seslendi. ‘’Kyungsoo’’ cevap alamayınca seslenmeye devam etti.
Seslenmeye devam ediyordu ancak 5 dakikadır çocuktan,huzursuzca kıpırdanmalar ve çıkardığı homurtulardan başka bir çıt sesi daha alamıyordu.
Jongin aklına gelen fikirle gülümsedi ve yastığının yanında duran oyuncak köpeği eline alarak kuyruğunu küçüğün sevimli suratında gezdirmeye başladı.
Çocuk birkaç kere yüzündeki gıdıklayıcı şeyi kovmak istermişçesine yüzünü ovaladı.Ancak Jongin onun suratını hayranlıkla izleyerek yapmaya devam ediyordu.
‘Tanrım!Bu çocuk çok sevimli…Şuna bak,tıpkı bir bebek gi-… ooh! Hayır,hayır olamaz!’ düşünürken çocuğun,gıdıklanmaktan rahatsız olup kafasını önüne çevirip elleriyle yanlarını kapatarak,suratını Jongin’in karnına saklamak istemesiyle büyük olanın gözleri korkuyla açıldı.
‘T-tanrım…O ş-şu anda kasıklarımın tam ortasında duruyor ve…ve ağzı penisimin biraz üstünde..A-aah! Nefesi çok sıcak ve o b-benim penisime doğru nefes alıyor…ımmh!’ çocuk dehşete kapılarak aklında 200 kere inledikten sonra kafasını iki yana salladı. ‘H-hayır,Jongin…O-onu k-korkutamazsın’
Kendi kazdığı kuyuya kendi düşmüştü.Hemen buradan kalkmalıydı.Yoksa sonucu hiçte iyi olmayacaktı.Zaten dün çocuğu dün zor susturmuştu.
Çocuğun uykusu ağır olduğu için Jongin onu kucağına almaya karar verdi.
Şu ana yeterince zor durumda olan Jongin yatakta doğruldu,biraz yatık bir şekilde durarak oturur pozisyona geldi.
Çocuğun koltuk altlarından tutup yavaşça kaldırdı.O gerçekten hafifti.Jongin onun ne kadar hafif olduğunu düşünürken çocuk hala uyuyordu.
Ancak çocuğun bir anda yere basmaya çalışması sonucu Jongin acıyla inledi. ‘’Aah!’’ küçük olan farkında olmadan büyüğünün penisine basmıştı.
Jongin onu yerine yatırdı.Kendisi ise iki büklüm olmuştu.Bir eli penisinde diğer eli ise herhangi bir ‘’Acıyooooor!’’ haykırmasına karşı ağzındaydı.
O yatakta acıyla kıvranırken arkasından gelen sesle normal davranmaya çalıştı.
‘’J-Jongin’’ çocuk uykulu sesiyle seslenirken yatakta oturmuş ve dudaklarını büzerek gözlerini ovuşturuyordu. ‘’Uyandın mı?Hiç fark etmedim’’ dedi.
Jongin acısını fark ettirmemeye çalışarak ‘’E-evet,fark ettim’’ Jongin ona dönünce Kyungsoo’nun gözleri şaşkınlıkla iki katına çıktı ve büyük bir kahkaha patlatarak Jongin’in aklında ‘Acaba deli mi?’ diye soru işaretlerine neden oldu.
Jongin o konuşana kadar onun mükemmel gülüşünü hayranlıkla seyretti ve ‘O-onun dudakları gülerken kalp oluyor,o kocaman sevimli gözleri ise çizgi gibi oluyor…O ç-çok tatlı’ diye düşünmekten kendini alamadı.
Ancak bu hayranlığı çocuk konuşunca yerini şaşkınlığa bırakmıştı. ‘’Ahahahah J-Jongin s-sen ahahah altına mı iş-işedin? Ahahaha’’ çocuk kahkaha atıp konuşmaya çalışırken konuşmaya çalışıyordu.
Jongin kafasını eğip üstüne baktı.Tamam gülerken çok tatlı olabilirdi ama şu söyledikleri saçmalıktan başka bir şey değildi.
Kyungsoo’nun yattığı yer,Kyungsoo terlediği için ıslanmıştı.Çocuk kendi eseriyle ‘’Çiş yapmış’’ diye dalga geçerken Jongin ona inanamayan gözlerle baktı.
‘’Hee!Evet,altıma işedim.O yüzden sadece üstüm ıslak yatakta bir şey yok…Tanrı aşkına,Kyungsoo.Şimdi gözünün niye o kadar büyük olduğunu anladım.Sanırım imalatta senin beyinden malzeme çalıp göze eklemişler.Sence şu söylediklerinin mantıklı bir yanı var mı?Kaç yaşındasın?’’ Jongin sinirlenip hararetle söylediğinde Kyungsoo kafasını eğerek gülmesini kesmişti.
‘’Tamam,neden bu kadar sinirlendin ki?Hem ne o zaman o ısla-…Aman tanrım!J-Jonngin y-yoksa…yoksa s-sen…’’ çocuk korkuyla ona bakarken Jongin neyi kastettiğini anlayarak lafını kesmişti.
‘’S-saçmalama,Kyungsoo.Sana aklından saçma düşünceleri çıkarmanı söylemiştim.Bana sarılırken terlemişsin ve üstüm ıslanmış hepsi bu.Hem insanlar 3 damacana bo-…n-neyse’’ son anda söylemekten vazgeçerek onun daha fazla korkmasını engellemek için açıklama yaptı.
Kyungsoo ‘’O-ohh!B-ben özür d-dilerim’’ çocuk mahcup bir ifadeyle kafasını eğerek söyledi.
Jongin ise gergin ortamı dağıtmak için ‘’N-neyse…Hadi yatağı toplayalım’’ beceriksizle konuştuğunda mahcupluğuyla kızaran çocuk kafa sallamakla yetindi.
O konuşmadan 5 dakika sonra beraber yatak düzeltmeye çalışıyorlardı.
Jongin yatağın ayak tarafına oturmuş yorganın uçlarından tutmuş,Kyungsoo ise yatak başlığına dayanarak ayakta duruyordu.
Jongin’in karşısında boyu kısa kalıp yorgan büyük geldiği için ayakta dururken,kollarını kaldırmış,yorganı sallayarak havalandırmaya çalışıyordu.Ancak bir taraftan Jongin aşağıdan çektiği,bir taraftan da yorgan ağır geldiği için öne savrulup duruyor ve bu da ayakta durmasını zorlaştırıyordu.
Kyungsoo aklına gelen soruyu Jongin’e sorma gereği duyarak konuşmaya başladı.
‘’J-Jongin,beni buraya getirdin ama bana bir şeyi hiç sormadın’’ diye tereddütle söyledi.Jongin sincabın ne sorduğunu anlamayarak ‘’Neyi sormadım?’’ merakla sordu.
‘’Benim,birini sevip sevmediğimi ya da sevgilim olup olmadığını’’ söylediği şeyle Jongin sinirlendiğini hissederek havalandırmak için yavaşça çırptığı yorganı,istemsiz olarak sertçe çırptı.
Zaten zorla ayakta duran Kyungsoo,bu sert çırpışla dengesini kaybederek,büyük olanın üstüne doğru düştü.
Çarpma korkusuyla sımsıkı kapattığı gözlerini,hissettiği yumuşaklık ve sıcaklık ile yavaşça araladı.Araladığında ise görüş alanına giren bir çift göz olmuştu.
Kyungsoo gözlerini şaşkınlıkla araladı.Çünkü şu anda Jongin’in dudakları Kyungsoo’nun çenesinde,Kyungsoo’nun dudakları ise Jongin’in burnundaydı.
Kyungsoo,Jongin’in tam üstünde yatıyor,Jongin ise düşerken tuttuğu Kyungsoo’nun ince beline sarılmış bir halde duruyorlardı.
Dışarıdan gören biri onları,aşk tazeleyen aşık bir çift sanabilirdi.
Kyungsoo utanarak dudaklarını Jongin’in burnundan ayırdı.Kalkmak için hamle yaptığında ise Jongin’in ellerini belinden çekmediğini ve gözlerinin içine baktığını fark etti.
‘’J-Jongin…’’ huzursuz bir şekilde kıpırdanıp büyüğüne seslenirken da ne olduğunu anlamadan yer değiştirmişlerdi.Jongin onu çevirerek yatağa sabitleyip,üste çıkmıştı.
Kyungsoo korkuyla ona bakarken Jongin ona en karizmatik ve en keskin bakışlarıyla bakıyordu.
Altında,şaşkınlıktan tekerlek büyüklüğüne gelen gözleriyle,zorla yutkunmaya çalışan Kyungsoo’nun tam gözlerinin içine bakıyordu.Kyungsoo ise ‘O-o çok y-yakışıklı’ gibi olan düşünceleriyle cebelleşiyordu.
Jongin’in dudakları ve Kyungsoo’nun dudakları arasında santimler vardı.
Jongin,içinden deli gibi ‘yok’ diye cevaplamasını istediği soruyu sorarak küçüğünün gözlerinin içine bakmaya devam etti. ‘’Bir kere soracağım,Do Kyungsoo.Sevdiğin ya da sevgilin var mı?’’ keskin bir sesle sormuştu.
Kyungsoo donmuş kalmıştı.Ama bu donma korkudan değildi ve kalbi duracakmış gibi atıyordu.Bu kadar çarpıntının arasında konuşamamış,açık ağzıyla şaşkınca ve hipnoz olmuş gibi başını iki yana sallayabilmişti.Hala ne yaptığını bilmiyordu.
Jongin,karşısında şaşkınlıktan dilini yutmuş çocuğun baş hareketini gördüğünde rahatladığını hissediyordu.
‘’Do Kyungsoo,sana,senin rızan olmadan dokunmayacağıma söz vermiştim değil mi?’’ Jongin sorduğunda küçük olan korkuyla gözlerini genişletti.Yoksa vaz mı geçmişti?
Korkuyla kekeledi. ‘’J-Jongin…’’ gerisini getiremeden Jongin konuşmaya devam etti. ‘’Sana onun için garanti verdim,korkmana gerek yok.Ama…’’ Jongin kısa bir süre duraksadı.Kyungsoo’nun dolgun,kırmızı ve şaşkınlıkla aralanmış dudaklarına gözü takıldı.
Öpülesi dudaklara bakarken yutkunup,geri Kyungsoo’nun gözlerinin içine bakarak devam etti. ‘’Ama,sana aşık olmama konusunda garanti veremem.Tabii senin de bana aşık olmaman konusunda…’’ deyip Kyungsoo’ya doğru yavaşça yaklaştı.
Kyungsoo hareket edemiyordu.Kalbinde havai fişekler patlıyor ve bu onu hem heyecanlandırıyor hem de korkutuyordu.
Kyungsoo,esmer olanın altında put gibi dururken hissettiği dudaklarla gözleri daha da büyüdü.
Jongin ona yaklaşıp,yaklaşıp minik burnunu öpmüştü.Şu anda o dudakları öpmeyi her şeyden çok istiyordu ama onu korkutmak istemiyordu.
Minik burnu öpüp kafasını kaldırarak tekrar gözlerine baktı ve devam etti. ‘’Ve biliyor musun Kyungsoo?...O zaman bundan daha fazlasını kendin isteyeceksin’’ eğilip tekrar burnunu öptü.
3-4 defa onun burnunu sanki dudaklarını öpüyormuş gibi öptükten sonra üzerinden kalktı.
Çocuk ise kımıldayamıyor,şok olmuş,ağzı açık ve gözleri kocaman olmuş bir şekilde yatmaya devam ediyordu.
Jongin onun bu halini gördükten sonra kıkırdadı. ‘’Şimdi,kahvaltı zamanı’’ deyip çocuğun vereceği tepkiye baktı.
Ancak çocuk hala bıraktığı gibi yatıyordu.Kocaman gözlerini tavana dikmiş bir şekilde duruyor ve hiç kımıldamıyordu.
Jongin tekrar kıkırdadı ve ‘’Hadi…Aşağıdayım ben’’ diyerek çıktı.
<<Kyungsoo’nun Ağzından;>>
K-kalbim neden böyle?Şu anda aslında korkmam gerekmiyor muydu?
Ama şu an içimde,tanımlayamadığım bir his var.Kalbim üstünden atlı geçmiş gibi gümbür gümbür.
Yoksa korkudan mı öyle ki?Gerçi kim olsa o derece kalbi atardı.Sonuçta b-biz yakındık,çok yakındık,fazlasıyla…
Neden öyle bir şey yaptı?Nasıl bu kadar emin konuşabilir?Nereden bilecek öyle bir şey olacağını?Hem o kadar yakına gelmese olmaz mıydı?
Şu anda korkumdan yataktan kalkamıyor,bıraktığı gibi duruyordum.Hayır,ondan korkmuyorum.
Kalkarsam ve kalbimin sesini duyarsa diye korkuyorum.Bana seslenip dururken ise onu bir uğultu gibi duyuyorum.
DO KYUNSOO.DERHAL KENDİNE GEL!!!
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
<<Luhan’ın Ağzından;>>
Dünden beri bana hiç dokunmadı.Üzüldüğümden değil ama korkuyorum.Çünkü bu fırtına öncesi sessizlikti.
Kahvaltıyı yaptıktan sonra Chanyeol geldi.Evet,beni bitirdiği yetmiyormuş gibi,bugün birde geleceğimi,hayallerimi bitirecekti.
Ben ona ne yaptım ki?Bir insan neden tanımadığı birine bu kadar işkence yapar?
Peki annem?Hasta bir kadının böyle bir adama ne kadar zararı olmuş olabilir?
Düşünürken,onun iğrenç sesiyle yerimde sıçradım. ‘’Bende geliyorum,kaydını dondurup oradan işe geçeceğim’’ deyip Chanyeol’e kafasıyla kapıyı gösterdi.
Son kez şansımı denedim. ‘’L-lütfen y-yapma’’ bana baktı ve sinirle konuştu. ‘’Seni becerirken bile bu kadar yalvarmadın.Ne o okulda seni tatmin eden birileri mi var?Hem dua et sadece donduruyorum,ama eğer biraz daha konuşursan tamamen sildireceğim’’ kafamı korkuyla eğdim.
Söylediği şeyle vücudum kasıldı ve midem bulandı.Yaptığı yetmiyormuş gibi bir insan bununla nasıl gurur duyabilirdi? Ondan iğreniyorum.
Her yerim hala yara bere içinde,bu yüzden üstümü kapatabildiğim kadar kapattım.Baekhyun’u göreceğim için bir yanım sevinse de diğer yanım umarım yürüyüşümden bir şey anlamaz diye korkuyordu.
Dışarı çıkıp arabaya bindik.O ve ben bir arabada,Chanyeol ise diğer arabadaydı.
Kafamı,o araba kullanırken ona çevirdiğimde gözlerinin yaralı bileklerimde olduğunu fark ettim.Benim ona baktığımı fark edince kafasını cama doğru çevirdi.
Onun gözüne sokmak istercesine ona doğru döndüm.Bilerek bana bakmadığının farkındayım ama nedenini bilmiyorum.
‘’Neden?*hıgk*Niye yapıyorsun?’’ gözümden sıcak yaşlar dökülürken güçsüz sesimle sordum.
‘’Bir nedeni mi olmalı? Sen sürtüksün,ben seni paramla aldım,canım istedi ve yaptım.Sana hesap mı vereceğim?’’ benim güçsüz çıkan sesime karşın onun ki o kadar gür çıkmıştı ki…Mide bulandırıcı ve tiksinç.
Her hareketinden,her sözünden hatta nefes alışından bile tiksiniyorum.
Hiçbir şey söylemeden kendi tarafıma döndüm.Zaten daha ne diyebilirim ki?
Camdan dışarıyı seyrederken annemi düşünüyordum.Acaba nasıldı?Beni çok merak etmiştir.Ben hiç evden uzak kalmamıştım ki.İstesem de kalamazdım.Onun bana ihtiyacı var.
Ama şimdi…Kim bakıyordur ona?Kim yemeklerini yapıp yedirdikten sonra,ilaçlarını içiriyordur.Olmayan ilaçlarını…O gün ilaçları almak için dışarıdaydım ama sonuç…
Geldiğimizi anca el freninin sesiyle anladım.Yapmak istemiyorum,annemin hayallerine o kadar yaklaşmışken yakıp yıkmak istemiyorum.
Gerçi hiç birini istememiştim.Her zaman ki gibi,bu hayatta istediğim hiçbir şeyin olmadığı gibi bunlarda olmamıştı.
Titrek bacaklarımla arabadan indim.Yavaş adımlarla yürümeye başladım.Üniversitenin bahçesindeki ağaçların arasında yürüyorduk.
Chanyeol arkada kalmıştı. ‘’Dostum,iki dakikaya geliyorum.Siz gidin’’ seslendi.O ise kafa sallayıp kolumdaki elini sıkılaştırdı.
<<Yazar’ın Ağzından>>
Küçük olan okul binasının içine adımını attığında,onunla aynı boyda olan bir çocuk ona doğru koşup,resmen haykırmıştı.
‘’L-Luhaaan…Seni göt deliği nerelerdeydin kaç gündür ha? Annenden haberin var mı?Ya da seni ne kadar merak ettiğimizle ilgili en ufak bir fikrin var mı?’’ çocuk önünde durmuş bağırırken,Luhan daha fazla dayanamayarak güçsüz sesiyle konuşmaya çalışarak,karşısında bağıran çocuğun boynuna sarılmıştı.
‘’B-Baek*hıgk*Baekh-hyun…’’ boynuna sımsıkı sarılmış,hıçkırarak ve küçük bedei sarsılıp,titreyerek ağlıyordu.
Bu sarılma bir çok duygu besliyordu. ‘Özlem’, ‘Acı’ , ‘Çaresizlik’ ve daha bir çoğu…
Luhan karşısındaki çocuğa sarılırken resmen ‘’Kurtar beni’’ dermiş gibiydi.Her şeyden,herkesten kaçarak,saklanmak istermiş gibi…
Kris nedenini bilmediği bir şekilde Baekhyun denilen çocuğu kıskanmış ve sinirlenmişti.
Luhan sayıklarmış gibi adını söyleyip duruyordu,sanki anlatacakmış ama anlatamıyormuş,anlatamazmış gibiydi. ‘’B-Baekhyun…’’ Baekhyun şok olmuş ve anaç bie şekilde onu sarmalamış ve gözleri dolmuştu.
‘’N-ne oldu sana b-bebeğim?’’ yumuşak ses tonuyla sormuştu.
Luhan ise hiçbir şey diyemiyordu.Zaten başına gelenleri anlatmak için ne diyecek,nasıl anlatacaktı. ‘’B-ben *hıgk* o-okulu bı-bıraka*hıgk*cağı-ım’’ zorla söyledi.
Baekhyun onu kendinden uzaklaştırdı. ‘’N-ne?Ne saçmalıyorsun sen?Her ne bokuma karıştıysan,annenin son dileğinden daha mı önemli ha?Ne karıştırıyorsun Xi Luhan?’’ küçük çocuk sinirle bağırırken,Luhan bir şey diyemedi.
Kris ise araya girmiş ve ‘’Bu kadar yeter,atarlı ergen!Buraya senin bağırışını dinlemeye gelmedik!’’ deyip Luhan’ı sürüklemeye başlarken Baekhyun yanında duran danışma masasından bulduğu masa saatini alıp fırlattı.
‘’Sen kimsin be!’’ fırlatırken bağırmıştı.Ancak Kris, ani reflex ile kenara çekilince olan,daha adımını yeni içeri atan Chanyeol’e olmuştu.
‘’AAAAĞĞHH!’’ Chanyeol acıyla bağırıp gözünü tutarken,Baekhyun korkuyla ona doğru koştu.
‘’A-ah! Af edersiniz.Bilerek olmadı’’ özür dilerken Chanyeol duyduğu sesle kafasını kaldırdı.
‘’P-Popoo’’
‘’S-Sapıık’’
İki aynı anda söylerken Kris,Luhan’ı götürmüştü bile.
‘’S-senin ne işin var burada?’’ küçük olan şaşkınca sorduğunda Chanyeol,Kris ve Luhan’ın gittiği tarafı göstererek ‘’B-ben…onlarla beraberim’’ dedi.
Kaşını gösterip ‘’Buna pansuman yapman gerek’’ dediğinde Baekhyun sinirle ‘’Off!Senden kurtuluş yok mu?’’ sinirle söylendi.
Chanyeol yerde duran masa saatini göstererek ‘’Pardon ama bunu kafama fırlatan sendin!’’ dedi.
‘’Off tamam,geç şöyle…’’ Baekhyun Chanyeol’u oturtup kendide ilk yardım çantasını getirmeye gitti.
Ancak getirirken takılıp yere düşürdüğü için Chanyeol’e arkasını dönüp eğilerek toplamaya başladı.Toplayıp arkasını döndüğünde Chanyeol’un bir şeye bakarak sırıttığını gördü.Gözleriyle Chanyeol’un gözlerini takip edince yolun sonunda kendi poposunu gördü.
Elindeki merhemle onun kafasına vururken ‘’Yah!Seni bok kafalı sapık.Nereye baktığını sanıyorsun?’’ sinirle söylediğinde,Chanyeol hayranlıkla ‘’Gerçekten onun slikon olmadığına emin misin?’’ diyerek parmağıyla poposuna bastırdı.
‘’Seni öküz kıçı.Siktir git,kendin yap.Yapmıyorum!’’ merhemi kafasıa fırlatıp yürümeye başladı.
Ancak Chanyeol onu takip ediyordu.Uzun olan onun telefonunun çaldığını görüp merakla kulak misafiri(!) oldu.
‘’Tamam…Biraz daha süre verseniz,bugün-yarın bulup getiririm kirayı…Anlıyorum ama zor durumdayım,biraz anlayış gös-…Alo…A-alo,Off!’’ çocuk sinirle saçlarını karıştırırken arkasına döndü ve Chanyeol’un eğilmiş kafasıyla burun buruna geldi.
‘’Senin hala ne işin var burada?’’ sorduğunda Chanyeol sırıtarak duyduğum kadarıyla kalacak bir yere ihtiyacın var…Benim evimde kalsana hem büyük,hem rahat’’ sorduğunda Baekhyun ona inanamayan gözlerle baktı.
‘’N-ne? Mal mısın sen be? Tanımadığım etmediğim hem de sapık birinin evinde ne işim var?’’ deyip gitmek için yürüdüğünde onlara doğru gelen Luhan’ı ve yanında adını bilmediği çocuğu gördü.
‘’Hey Luhan,nereye?’’ sordu.Luhan bitmiş bir sesle omuz silkerek ‘’B-bitti,Baekhyun.Her şey b-bitti’’ söyledi.
Kris onu tekrar sürüklerken Baekhyun, ‘’Luhan bekle…Luhan’’ bağırıyordu.
Baekhyun bu arada aklına gelen fikirle Chanyeol’e dönerek ‘’Hey sapık…Teklifin hala geçerli mi?’’ diye sorduğunda Chanyeol, ‘’YEEEAAHH MAAAAAAN!!!’’ diye bütün okulda yankılanacak bir şekilde,yumruğunu havaya kaldırarak bağırdı.
Baekhyun,Chanyeol’u susturmak için uğraşırken Kris,Luhan’ı arabaya oturtup kendide bindi.Eve doğru sürmeye başladı.
Eve geldiklerinde Luhan’ı indirip eve soktu.Ayakkabılarını çıkarmadan ‘’Ben işe gidiyorum.Geldiğimde,her yer pırıl pırıl olsun sürtük!’’ emredip tekrar evden çıktığında Luhan,olduğu yere dizlerinin üstüne çöktü.
İşte,her şey bitmişti.
Kaç saat öyle oturduğunu bilmiyordu ama neredeyse hava kararmıştı.Bu yüzden hemen kalkıp etrafı toparlamaya başladı.
Kris’in odasına geldiğinde ise duraksayıp içeri girdi.Toplanacak çok bir şey yoktu.Sadece birkaç gömlek koltuğun üzerindeydi.Tabii bir de parfüm ve kremlerin olduğu aynalı masa…
Oraya doğru gitti ve masanın üzerini toplamaya başladı.
Bulduğu saati çekmeceyi açıp içine yerleştirdi.Ancak çekmeceyi kapatmadan önce gözüne bir şey çarptı.
Kalbini yerinden çıkaran bir şey…
Titreyen elleriyle gözüne çarpan şeyi aldı.
Elindeki şeye bakarken neredeyse gözleri yerinden fırlayıp ,kalbi kasılmaktan duracaktı.
Titreyen elindeki bilekliğe bakarken ise ağzından sadece tek bir şey çıkmıştı .
‘’W-Wufan…’’
***BÖLÜM SONU***
-Ceren ÖZDEEMİR
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAHİŞE'NİN OĞLU
FanficNeden bu iğrenç dünyada bütün acıları yaşamak zorundayım? Oradan bakınca çok mu güçlü görünüyorum? Ancak ben ölmek üzereyim tükeniyorum…