<<Kris’in Ağzından;>>
Başından beri istediğim şey neydi? Onun ve ailesinin bana yaşattıklarının cezasını çektirmek,onun da benim yaşadığım acıyı çekmesini sağlamak değil miydi?İstediklerimi ‘zorla’ da olsa birer birer gerçekleştiriyordum.
Ama onu böyle görmek…Böyle bitmiş…Böyle perişan…
Mutlu olmam,sevinmem ve rahatlamam gerekirken içimdeki bu boşluk nedir böyle?Delirecek kadar boş ve hiç…Kollarıma yığıldığında hissettiğim şey…Açıklayacak bir kelime bulamıyordum…
Hala mezarlıkta boş boş dikiliyordum.O ise kucağımda baygın bir şekilde yatıyordu.
Hiçbir şey yapmadan o kadının mezarını seyrettim.Mezarın üzerinde serili olan montu alıp,kucağımda bilinçsizce titreyen Luhan’ın üstüne örttüm.Tekrar mezara baktım ve içimden geçen her şeyi söylemeye başladım.
‘’Şimdi mutlu musun?Eğer o iğrençlikleri yapmış olmasaydın beklide biz… O bu halde olmayacaktı.Ben bu halde olmayacaktım.Ya da annem ve o zamanlar diğer annem gibi gördüğüm sen… Bu iğrenç kuyuda bu sonsuz,karanlık çukurda olmayacaktın…’’ kucağımdaki Luhan’a baktım ve devam ettim.
‘’Oğluna yaptığına bak.O benim değil,senin on altı yıl önce yarattığın eserin…Şimdi sadece yat ve izle…Çekilen acıları,göz yaşlarını,mecburiyetlerini ve kalp kırıklıklarını…Babam ve sen herkesin hayatını mahvettiniz.Babam,benim ve annemin,sen ise onun ölüm fermanını imzaladınız.Hem de hiç acımadan.Sen saklanabileceğin en iyi yere saklandın.Peki o…o nasıl saklanacak çekeceği acılardan?Ya da ben nasıl saklanacağım?Küçücük,lanet bir çocukken,üstüme yüklediğiniz yüklerden nasıl kaçıp saklanacağım?’’ sözlerime,meydan okurcasına devam ettim.
‘’Dediğim gibi…Şimdi sadece o kuyu da yat ve kendi oğluna yazdığın kaderi izle…’’ Luhan,kucağımda bilinçsizce yatarken ben mezarla konuşuyordum.
Sanki duyacakmış gibi…
Sanki umurundaymış gibi…
<<Yazar’ın Ağzından;>>
Kris,kucağındaki çocukla mezarın başında dikilmiş,isyan ediyordu.Geçen onca yılın zehrini o kimsesiz toprak yığınına akıtıp,kurtulmak istiyordu.Sanki yapabilirmiş, bu lekeden sonsuza kadar kurtulabilirmiş gibi…
Diyecekleri bittikten sonra kucağında Luhan ile beraber arabaya yürümeye başladı.
Arabaya gelip zar zor açmıştı.Luhan’ı ön koltuğa oturtup,koltuğu yatırırken kendi kendine söyleniyordu.
‘’Geri zekalılar…Onu burada tek başına mı bırakmışlar?Aptal velet…Bana laf atmaya gelince kıç kadar boyuna bakmadan köpek gibi saldırır ama kendisi onu bu halde tek başına bırakıp gidiyor.Gerçi böylesi daha çok işime gelir.Çünkü;sanki onlara hesap vermek zorundaymışım gibi beni o sinir bozucu sorgularına çekemezler’’
Kendi kendine konuşurken Luhan’ın emniyet kemerini taktı.Arabanın etrafında dolaşarak kendi yerine geçti.Arabayı çalıştırıp kullanmaya başladığında bir yandan düşünüyordu.
Kimsesizler mezarlığı…Evet,işte şimdi herkes kendisine yakışan,laik olduğu yerdeydi.Luhan kendi yanında,o kadın ise ıssız ve neredeyse tanrının unuttuğu bir mezardaydı.
‘Herkes,hak ettiğini yaşar’ sözüne,bazen inanıyordu,bazen ise inanmıyordu.Mesela Luhan’ın annesinin yaptığı onca şeyden sonra,bu durumda olmasında,bu söze inanıyordu.Ama kendisi ve annesi ne yapmıştı ki bunları yaşamayı hak edecek?
Arabayı sürmeye devam ederken,kafasını çevirip Luhan’a baktı.Çocuk montuna sıkıca sarılmış,kaşlarını çatmış ve derin derin,sesli nefesler alarak yatıyordu.Arada bir ağzını hareket ettirip konuşmaya çalışıyor,ancak yapamıyor,sesi çıkmıyordu.Sonra da tekrar sessizce bir ölü gibi yatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAHİŞE'NİN OĞLU
FanfictionNeden bu iğrenç dünyada bütün acıları yaşamak zorundayım? Oradan bakınca çok mu güçlü görünüyorum? Ancak ben ölmek üzereyim tükeniyorum…