O dönemlerde Atina kültürel ve entelektüel olarak diğer kentlerden bir hayli öndeydi,rejim olarak Demokrasi vardı,yurttaşların oy kullanabilme hakkı ve verilen vergilerin nerede kullanıldığını sorgulayabilme hakkı vardı.Kadınlar ve köleler ise yurttaş olarak kabul edilmiyordu ve dolayısıyla bu haklardan muaf tutuluyorlardı.
Protagoras'ın İÖ 481 yılında doğduğu ve Demokritos ile hemşehri oldukları iddia edilir.Atina kentinin olağanüstü ayrıcalıklarının farkında olduğundan sık sık Atinayı ziyaret etti ve burada Sofistler cemiyetini kurdu,bu cemiyetin öğretilerini birazdan açıklayacağız.
Kendisi yine bu kentte tanrıları sorguladığı için dinsizlikten yargılanmış ve hakkında idam talebinde bulunulmuştur.İdam edilmemek için şehirden kaçmıştır lakin kaçarken boğulmuştur.Birazdan biraz daha kapsamlı olarak bahsedeceğiz ama kendisinin tanrılar hakkındaki görüşü şöyleydi:tanrıların varlığının asla kesin olarak bilinemeyeceğini savunuyordu çünkü insan aklı sınırlıydı ve ömrü de kısaydı,ama yine de bunar karşılık tanrılara inanmanın karlı olabileceğini düşünüyordu.
Sofistler hakkında da biraz konuştuktan sonra size Protagoras'ı daha ayrıntılı bir biçimde sunmak istiyorum.
Sofistler Protagoras tarafından kurulmuş bir cemiyettiler.Atina kentinin yerli halkına para karşılığında felsefe bilimini ve retorik sanatını öğretiyorlardı,hitabet konusunda çok başarılıydılar ve geçim kaynakları bu öğretmenlikten elde ettikleri paraydı bu sebepten ötürü Sokrates ve Platon tarafından bol bol eleştirildiler ve hatta dalga geçildiler.
Söylediğimiz gibi o dönemlerde Atina'da rejim olarak demokrasi vardı ve yasalara uymayan kişiler yargılanması için yine devlet tarafından seçilmiş olan hakimlerin karşısına çıkartılır ve savunmalarını sunmaları istenilirdi.Hakimin karşısındaki kişi savunmasını bir başkasına yazdırabilirdi ama günümüzde olduğu gibi bir avukatın kendisini temsil etmesini talep edemezdi.Bu durumda olan kişiler de sofistlerle iletişime geçer ve belli bir ücret karşılığında onlardan hitabet ve retorik öğrenirlerdi tabi bu sadece bir örnek,zengin aile çocukları sadece bilgelik için de felsefe ve retorik dersleri alabilirdi sonuçta bu dersleri alabilmek için yeter sebep paranın ödenmesiydi.Öyle ki sofistlere göre insan kazanan bir hayvandır.Bu tutumları onların aristokrat kesim tarafından sevilmelerine,fakirlerin ve kölelerin onlardan nefret etmelerine sebep olmuştur.Sokrates ve Platon da onları ahlaksızlıkla suçlamıştır.
Öğretileri ise genel hatlarıyla şöyleydi;
Sofistler insanın her şeyin ölçüsü olduğunu söylüyorlardı ve onlara göre hiçbir şey kesinlik belirtemezdi her şey göreceliydi,doğru ve yanlış diye bir şey yoktu aynı zamanda haklı ve haksız da,kuralları da kim güçlü ise o belirlerdi.Bir şeyi kanıtlamak imkansızdı çünkü kanıtın da kanıtlanması gerekirdi sonra diğer kanıtın da kanıtlanması sonra diğer kanıtın da kanıtlanması ve sonra o kanıtın da kanıtlanması gerektiğinden ve bu kanıtlama zinciri sonsuza kadar gideceğinden bir şeyin kanıtlanması imkansız olarak öğretilirdi.
Sofistlere genel hatlarıyla Protagoras yön verdi dediğimiz gibi cemiyetin kurucusu da zaten kendisiydi.Diyar diyar gezdi,bol bol insana retorik ve felsefe dersi verdi bundan dolayı ömrünün son zamanlarında çok parası olduğu rivayet edilir.
Protagoras Kendisi Leukippos'un öğrencilerindendi.Belli bir yaşa geldiğinde yeni şeyler öğrenmek için sıkça seyahatler yapmaya başladı Atinayı da iki kez ziyaret etti ve bu seyahatlerde öğrencilerinden bol bol para kazandı.
İnsan her şeyin ölçüsüdür diyordu ve her şeyin herkes için farklı olduğuna inanıyordu varlığın kişiden kişiye değiştiğini savundu.Bir kişi bir sebepten ötürü şeyleri sarı görüyorsa onun için her şey sarıdır boş yere ona aslında etrafındakilerin farklı renklere sahip olduğunu anlatmanın yararsız olduğunu söylüyordu.
Kuşkuculuğun önemli temsilcilerinden birisiydi,duyularımızın bizi yanıltıyor olabileceğine inanırdı.Her şey şüphe duyulmaya açıktı bu sebepten ötürü de hiç bir şey bilinemezdi,tıpkı az önceki örnekte de söylediğim gibi aslında insanın bedeninin kendisi de hataya sebebiyet veriyor olabilirdi belki de insanın gözleri aslında kare olan bir şeyi yuvarlak olarak görüyor olabilirdi.
Hiçbir şeyin bilinemeyeceğini savunduğundan bilime harcanan her kuruşu israf olarak görüyordu.Bu sebepten ötürü ileride çokça eleştirilmiştir.
Protagoras pek çok öğrenci yetiştirdi ama bunların arasından belki de en ünlüsü Gorgias olmuştur görüşleri hakkında ufak da olsa bir kaç şey karalamak istiyorum.
Gorgias Sofistlere yaraşır biçimde o da rölativizm akımını tam olarak benimsemiş hatta belki de biraz aşırıya bile kaçmıştı.
Esasen hiçbir şeyin olmadığını söylüyordu zaten olsa bile bunu bilemezdik eğer bilseydik bile kimseye anlatamazdık.Bunu bilemezdik çünkü bir şeyi bilebilmek sonsuz kanıt ister ve haliyle de insan bunu kanıtlayabilecek düzeyde değildir fakat biz bir insanın bir şekilde bunu kanıtladığını ve doğruya erişebildiğini varsayalım,bu halde de insan bunu kimseye anlatamayacaktır çünkü hangi dili kullanırsa kullansın hiçbir şekilde tam ve eksiksiz olarak aklındakini karşısındakine anlatamayacaktır çünkü dinleyen kişi anlatılanlara istemeden de olsa kendi yorumunu katmış olacaktır.
Gorgias bu öğretileriyle septisizm akımına öncülük etmiştir bu öğretiyi benimseyen septikler de hiçbir şeyin bilinemeyeceğini,hayatın boş ve anlamsız olduğunu,ahlak diye bir şeyin var olmadığını savunmuşlardır.
Hakikat hakkında önemli yazıları bulunan Platon bu sözlerinden ötürü onunla sıkça dalga geçmiş ve onu bir soytarı olarak göstermiştir.
Septisizm akımından sonra ahlaken çökmüş ve ruhlarını unutmuş olan insanlara da erdemli olmayı Sokrates hatırlatmıştır.Sürekli halka konuştuğu,onlara ruhlarını hatırlattığı ve onlara yunan tanrılarını kötülediğinden dolayı halk onu uyuşuk bir atı sürekli ısıran bir at sineğine benzetmiştir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İlk Çağ Felsefesi Tarihi
DiversosThales ile başlayarak İlk Çağ Felsefesi tarihinde önemli yer tutan filozoflara özellikle de Platon(Eflatun) ve Aristoteles 'e uzun uzun ve ayrıntılı olarak değinmeye ve anlatmaya çalışıyorum eğer ilginizi çekiyor,hoşlanıyor ve beğeniyorsanız lütfen...