Platon'un Öğrencisi Olarak Aristoteles

1.6K 8 1
                                    

İlk Çağ Yunan Felsefesinin yetiştirdiği en önemli iki filozoftan birisi Platon olacak ise hiç şüphe yok ki bunlardan ikincisi de Aristoteles olmak durumundadır.Yunan Felsefesinin önemli öğrencileri de zaten birbirleriyle sürekli olarak bir bağlantı halindeydiler Sokarates Platon'u yetiştirdi Platon da Aristoteles'i,Aristoteles'in meşhur öğrencisine de ileride özenle değineceğim.

Aristoteles de tıpkı hocası gibi varlıklı ve aristokrat bir aileden gelmeydi,babası Nikomakhos Makedonya Kralının baş hekimi olarak görev yapıyordu bu sebepten ötürüdür ki Aristoteles henüz çocuk yaşlarındayken bile şaşalı saraylarda bol bol vakit geçirme imkanına sahipti.18 yaşına bastığında doğduğu topraklardan(Trakya.Stageiros)ayrılarak Atina'da Platon'un ünlü Akademisine kayıt oldu ve 20 yıl sürecek bir eğitim gördü.Felsefenin yanında diğer pek çok ilimle de yakından ilgiliydi babasının bir doktor olmasından mütevellit biyolojide gayet başarılıydı bunun yanında fizik,zooloji,astronomi,mantık ve siyaset gibi alanlarda çalışmalar yaptı ve pek çok eser bıraktı.

Tıpkı Platon'da olduğu gibi onun öğrencisi Aristoteles de tek seferde anlatılamayacak kadar detaylı bir kişiliğe sahiptir.Bu sebepten ötürüdür Aristoteles'i de bölerek tane tane anlatmak istiyorum,yani onun felsefesini izah etmeye hemen bu sayfada başlamaktansa bu sayfada onun felsefesine yalnızca bir kapı açmak istiyorum.

Çokça tekrarladığım gibi onun hocası Platon'dur lakin ikisi arasındaki görüş ayrılıkları da bir hayli fazladır şüphesiz bunların en başında da Aristoteles'in mutlak olan idealar hakkındaki eleştirileri gelmektedir bunun yanında Aristoteles idealara bir alternatif olarak bir amaca sahip olan ve şeyin özü olan form kavramını öne sürmüştür.Form diye nitelediğimiz bu şey Aristoteles'in metafiziğinde ve ontolojisinde geniş bir yer tutar bu sebepten ötürü bu konuya hak ettiği saygıyı ilerki bölümlerde göstereceğiz.

Teolojisi de tıpkı Platon'da da olduğu gibi çok etkin bir yapıya sahip olmakla birlikte ileride pek çok üniversitenin başlı başına müfredatını oluşturmuştur bu sebeptendir ki orta çağın büyük bir bölümünde üniversiteler Aristoteles'in öğretisini benimsemiş ve üniversitelerin Aristoteles'e olan bu bağlılıkları skolastik dönem olarak adlandırılmıştır.Onun öğretilerine vurulan büyük darbeler de genellikle ünlü astronomlar tarafından gelmiştir bunların arasında Galileo'nun ve diğer gök bilimiyle uğraşan fizikçilerin çalışmaları baş rolü oynar.Descartes ile başlayan modern felsefeyle birlikte de Aristoteles'in çağı deyim yerindeyse son bulmuştur.

Babasının Makedonya Kralının başhekimi olduğunu zaten biliyoruz,İÖ 343 yılında ise sarayın ihtiyaçlarından birini karşılamak üzere bizzat Kral Philippos tarafından saraya çağrılır ve tahtın varisi genç İskender'in hocası olması istenilir.

Lakin bunlara rağmen ikisi arasında pek de bir bilgi alışverişi olup olmadığı halen bir tartışma konusudur.Kimi kesim İskender'in hocasına büyük bir saygı duyduğunu savunurken diğer kesim ise genç kralın hocasına pek de saygı beslemediğini söylemekte ve henüz 13 yaşında olan İskender'i kibirli bir kişi olarak tasvir etmektedir ikisi arasındaki ayrılıksa İskender'in 16 yaşına basması ve babası tarafından reşit olarak kabul edilmesiyle son bulur.

20 yıl kadar bir süre Akademide eğitim gördükten sonra hocası Platon ölür(İÖ 347)ve Akademinin koltuğu boş kalır Aristoteles her ne kadar bu konuma kendisini yakıştırmış olsa da koltuk Platon'un yeğeni Speusippos'a nasip olur bu olayın Aristoteles'in Akademiden ayrılmasına sebebiyet verdiği savunulur,bundan yıllar sonra ise hemen Akademinin karşısına Akademinin dört katı büyüklüğünde olan kendi okulunu kurdu ve başarılı pek çok hocayı da buraya çağırdı kendisi de burada dersler verdi.

Biraz sexist bir yanı da vardır.Kadınları anlaşılması güç ve erkeklerden aşağı bir kademede olarak görüyor ve yönetime katılmalarına da karşı çıkıyordu.Cinsel ilişki sonucu meydana gelecek olan çocuklarda ruhun(form)babadan maddenin ise anneden geldiğini savunuyordu yani öz babadan gelmekteydi.

Ölümü ise trajiktir.Büyük İskender'in ölümünün hemen arından halk Aristoteles'i dinsizlikle suçlamış ve evinin önünde onu öldürmek isteyen yığınla insan toplanmıştır.Sokrates'in aksine Aristoteles ölümü kabullenmek yerine kaçmayı tercih etmiş ve bu gün bildiğimiz adıyla Eğriboz'a kaçmıştır.Ömrünün son yıllarında ise kansere yakalanmış ve zakkum bitkisinin kökünü kaynatarak kendisine bir ilaç yaptı lakin bilmediği bir şey vardı ki zakkum bitkisi zehirliydi,işte bu şekilde hayata gözlerini yumdu.

Bu gün bizler onun ölümüne sebebiyet veren zakkum kökünü ''zıkkımın kökü'' olarak kullanıyoruz.

İlk Çağ Felsefesi TarihiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin