bu bölümde gebermen dileğiyle _NaJaeMin_
***
İki yakın arkadaş gözlerini aynı anda açtı. Yataklarında yatıyorlardı. İkisi de uyandıklarında nefes nefeseydi. Sanki kabustan uyanmışlar gibi.
Jeno doğruldu ve bir süre karanlık odada zar zor belli olan kapıya baktı.
Aralıktı.
Jeno bunu garipsedi. Normalde kaçmasınlar diye gece kilitli tutulurlardı.
"Hey, Jaemin," diye fısıldadı ranzanın yukarısında olan Jeno. Jaemin de gözleri tamamen açık duvara bakıyordu.
"Efendim?" Fısıltısı odada yankılandı çocuğun. Yattığı yerden doğrulup oturdu. Ve o da gördü.
"Kapı açık." Jeno ne yapacağını bilemez bir şekilde fısıldadı. "Jaemin, sonunda kaçabiliriz."
Jaemin ne diyeceğini bilmiyordu. Kaşlarını hafifçe çattı.
"Jeno, biz buraya nasıl geldik?"
Jeno da hatırlamıyordu. Fakat takılmadı. "Kimin umurunda?" Hızla ranzanın merdivenlerinden indi. Çıplak ayaklarıyla soğuk zeminde ilerleyerek kırık dolaba ilerledi ve çantasına eşyalarını doldurmaya başladı. "Buradan hemen gidelim."
Jaemin de ayağa kalktı. Ters giden bir şeyler vardı.
O da çantasını topladı. İkisinin de kalbi gümbür gümbür atıyordu. Sessizce hazırlandılar. Ses çıkarmamak için ayakkabılarını ellerine aldılar.
Tam odadan çıkacakken Jaemin Jeno'yu durdurdu. "Ya yakalanırsak? Ya bizi ayırırlarsa? Jeno, tek başıma burada dayanamam."
Jeno gülümsedi ve karanlık odada çocuğa sıkıca sarıldı. Jaemin de ona sarıldı.
"Seni benden ayırmalarına izin vermeyeceğim Jaemin. Asla."
Kollarını sıkılaştırdı. Jaemin korkuyordu. İçinde çok kötü bir his vardı ve o his giderek büyüyordu.
Ayrıldılar ve beraber odadan çıktılar.
Karanlık koridor olması gerektiğinden daha sessizdi. Diğer odalarda kalan çocuklar uyuyor olmalıydı. Jaemin hala kapının neden açık olduğunu merak ediyordu.
En son kaçmaya kalktıklarında ikisini de o kadar feci dövmüşlerdi ki Jaemin'in sağ kolu kırılmış, sırtı morarıklarla kaplanmıştı.
Jeno koridor bittiğinde dikkatlice etrafa bakındı ve sessiz adımlarla merdivenlerden inmeye başladı. Jaemin de onu takip etti.
"Kimse yok," dedi Jeno kaşlarını hafifçe çatarak. "Neden kimse yok?"
"Bilmiyorum," dedi Jaemin. Alt kata inip büyük salona girdiler.
Gerçekten de kimse yoktu. Koltuklar boştu. Resepsiyonda olması gereken yaşlı kadın yoktu. Onları döven adamlar yoktu.
Sanki yer yarılmış içine girmişlerdi.
"Jeno, bence geri dönmeliyiz-"
Jeno çoktan çıkış kapısına doğru ilerliyordu. Jaemin durması için bağırmak istedi. Kalbi küt küt atıyordu. Bunlar gerçek olamazdı. Bir şeyler dönüyordu.
Bir şeyler vardı. Sanki herkes onlardan kapıyı açmalarını bekliyormuş gibiydi. Sonra ise ortaya çıkacaklardı.
Jaemin dehşeti hissetti.
"Jeno-"
Fakat Jeno çoktan kapıyı açmıştı.
Çocuğun aniden boğazına saplanan bıçak ensesinden çıktı. Kanlar duvarları boyarken Jeno boğularak sesler çıkartıyordu. Birkaç saniye içinde bedeni yere devrildi.
"JENO!"
Jaemin haykırdığında bir bıçak daha geldi. Bu sefer de onun boğazına saplandı. Kelimeleri dizili kalırken ne olduğunu anlamadan atar damarı yırtıldı. Etini yaran metal bıçak ensesini yırtarak çıktı. Kırmızı yoğun kan her yere fışkırırken çocuk birkaç saniye acı içinde ızdırap çekti.
Sonra ise bilinci kapandı. Ve bedeni uzun sonsuzluğa düştü.
***
Bu kitap da bitecek az kaldı bu son ölümlü bölümdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANTROPOFOBI
أدب الهواة❝ geyik geldiğinde, ölüm peşinde. ❞ ⋟Bir grup dost. Birinin ölümü ile peşi sıra gelen talihsizlikler ve doğaüstü olaylar. Birbirine tutunan eller, bir hayatta kalış mücadelesi. Ve ölen bedenler. © dububaozi • nct • gizem + gerilim...