Taehyung dün sabah yaşadığı rezillikten sonra, kruvasanlı adamla karşılaşmamak için işine geç kalmayı bile göze almıştı. Normalde bindiği treni bilerek 'kaçırmış', on dakika sonra gelen trene binmişti. Dün olduğundan biraz daha kalabalıktı ve neredeyse tutunacak bir yer bulamamıştı. Kalabalık, ufak alanı kötü bir manada sıcak hale getirmişti ve Taehyung bir an önce çalıştığı tanıdık dükkana adım atarak üzerindeki monttan kurtulmak istedi.
Etrafına hafifçe göz gezdirdiğinde dünkü adamın yokluğu ufak bir rahatlık hissi getirmişti. Taehyung bu rahatlık hissi ile kahvesinden kocaman bir yudum almış ve her zamanki gibi dilini yaktığından yüzünü ekşitmişti.
Hareket etmeyi bekleyen trenin kapısındaki camdan dışarısını, metro istasyonunu, gelip geçen insanları seyrediyordu. Herkesin büyük bir karmaşa içinde oradan oraya hızla ilerlemesini seyretmek onu gereksiz bir gerginliğe sürüklemişti. İnsanlar çoğu zaman günlük hayatın beraberinde getirdiği kaos yüzünden ufak güzellikleri fark etmiyorlardı bile. Ancak Taehyung, metro istasyonunun köşesindeki saksıda durmakta olan çiçeğin bu olmadık havada tomurcuklandığını fark etmişti.
Yine de trene yetişmek için var gücüyle koşan kruvasanlı adamı görmemişti ama.
Adam trene adımını attığı an hızlıca bir yere tutunmuş ve nefesini toparlamaya çalışmıştı. Kendisi henüz Taehyung'u fark etmemişti ancak Taehyung çoktan utanç içinde kıpkırmızı olarak gözlerini yere dikmişti bile.
Taehyung, adam tarafından fark edilmediği için mutlu hissederek paltosunun cebindeki kulaklığını çıkarma girişiminde bulundu. Kulaklığı her zaman olduğu gibi kocaman bir düğüm haline gelmişti. Duraklardan birinde durdukları saniye Taehyung bu değerli zamanı iyi kullanarak kulaklığını karmaşa içinden kurtamaya çalıştı.
Ve tren bir anda hareket etti. Dengesini kaybederek az önce tutunduğu direkten bir iki adım geriye ilerleyen Taehyung refleks olarak önünde durmakta olan adamın omzuna sıkıca tutunmuş ve kendini düşmekten kurtarmıştı. Ancak düşseydi daha iyi olacağını düşünmekten de kendini geri tutamamıştı. Çünkü adam kulaklıklarından birini çıkartarak kendisine tutunan genç adamın yüzüne şaşkın bir ifadeyle baktı.
"Ah, sen dün fotoğrafımı çeken çocuksun."
Adam gülümsediğinde Taehyung bacaklarının adeta spagetti parçalarına dönüştüklerini hissetmişti. Çünkü gülümsemesi sadece dudaklarında kalmamış, önce gözlerine daha sonra tüm yüzüne yayılmıştı. Adamın gülümsemesi, Taehyung'a her sabah açan parlak güneşi anımsattı.
"Yanlışlıkla oldu. Özür dilerim." Başını hızlıca öne eğerek konuştu Taehyung. Çünkü kötü bir yalancıydı.
"Sorun değil. Bu arada, fotoğraf hala duruyorsa görmek isterim."
"Duruyor." Taehyung kocaman gülümsemesinin üzerine telefonunu cebinden çıkarttığında ne kadar büyük bir pot kırdığını fark etti.
'Metroda yanlışlıkla bir adamın fotoğrafını çektin ve daha sonra da o fotoğrafı silmedin.' Taehyung düşündü.
Ancak çok geçti. Çünkü Taehyung çoktan adama fotoğrafı gösteriyordu bile.
"Çok komik çıkmışım." Adam telefona dikkatli bir biçimde baktıktan sonra kocaman bir kahkaha attı. Taehyung adamın gülüşünün bulaşıcı olduğuna yemin edebilirdi.
"Bunu bana bir şekilde yollayabilir misin?"
Taehyung, fotoğrafın o kadar iyi olmadığını düşündü. Biraz titremişti ve flaş yüzünden ışıklandırması oldukça kötüydü. Neden böyle bir fotoğrafı geri istemişti ki?
"Ah, tabii?"
"Güzel. O zaman sana numaramı vereyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morning Train | 뷔홉
Fanfiction❝Az önce fotoğrafımı mı çektin?❞ 。 Her sabah paylaşılan bir tren, kahve içerken hep dilini yakan Taehyung'u ve kruvasan yerken yanaklarına çikolata bulaştıran Hoseok'u bir araya getirir. ㅡKTH&JHS