Tren oldukça boştu. Normale kıyasla öyle boştu ki Taehyung bir saniyeliğine yanlış trene bindiğini bile düşünmüştü. Monitöre bakarak doğru trene bindiğini doğruladıktan sonra omzunu silkerek kapıya yakın koltuklardan birine oturuvermişti. Belki saçmaydı, belki Taehyung çok çabuk heyecanlanan bir insandı ancak yine de kruvasanlı adamın trene binmesini bekliyordu.
Sabah öyle zor uyanmıştı ki evden çıkarken ayakkabılarının bağcıklarını bağlamayı bile unutmuştu. Kahvaltı yapmaya fırsatı olmasa da, her sabah termosunu dolduracak kadar kahve yapmaya zamanı olurdu. Olmasa bile kahve için her zaman vakit ayırabilirdi.
Taehyung eğilerek bağcıklarını bağlamaya koyulduğunda görüş alanına giren bir çift botu görür görmez başını yukarı kaldırdı ve beklediği kişiyi gördü.
Adam yavaşça Taehyung'un karşısındaki koltuğa oturmuş, elindeki ufak kese kağıdını kucağına bırakmıştı. Başındaki beresi ve boynundaki atkısı, en az Taehyung kadar üşüyen bir insan olduğunu gösteriyordu. Gözleri yine uykulu bir edayla yarı açık haldeydi ve adam her an uykuya dalacakmış gibi duruyordu.
Neredeyse bütün tren boşken neden Taehyung'un karşısına oturmuştu ki? Taehyung garip hissetti. Bir şey söyleseydi garip mi olurdu? Yoksa sessiz kalsaydı daha mı garip karşılanırdı? Dün akşam adamın verdiği numaraya hiçbir şey söylemeden fotoğrafı atmıştı. Geri cevap olarak ufak bir gülümseyen emoji almıştı üstelik. Ancak bu konuşmaları gerektiği anlamına mı geliyordu?
Taehyung pek düşünmeden iletişim kuran insanlara işte tam bu yüzden imreniyordu. Kendisini en ufak sosyal girişim üzerinde dakikalarca düşünüyor, düşündükçe konuşma isteği kaçıyordu. Her ne kadar konuşkan ve neşeli biri olsa da yabancılar etrafında istemeden de olsa gergindi.
Garipliği bastırmak için telefonunu cebinden çıkartarak mesajlarına göz gezdirdi.
Hoseok?
Dün, fotoğrafı yolladığı numaranın bir adı yoktu. Sadece kendisine verilen numarayı görüyordu. Ancak bugün numaranın hemen altında ufak punto ile 'Hoseok' yazılı olduğunu görmek mümkündü. Bu tek şey ifade ediyordu. Adam, Taehyung'un numarasını telefonuna kaydetmişti.
Bunun üzerine Taehyung kendinde konuşacak cesareti bulmuştu.
"Günaydın!" Ufak bir gülümseme ile konuşarak elleri arasında tuttuğu termosundan yayılan sıcaklığın uykusunu getirdiğini düşündü.
"Günaydın!" Hoseok başını telefonundan kaldırarak o meşhur gülümsemesiyle Taehyung'a baktı.
"Fotoğraf için tekrar teşekkürler. Profil resmim yaptım." Hoseok güldü. Taehyung bu adam hakkında çikolatalı kruvasan sevmesi ve ara sıra geç kalması dışında hiçbir şey bilmiyordu, ancak yine de profil fotoğrafının onun kişiliğine uyduğunu düşünmüştü.
"Bir işe yaradığına sevindim." Taehyung kahvesinden bir yudum aldı. Şaşırtıcı bir şekilde bu kez dilini yakmamıştı. Kahvesi her zaman olduğundan biraz daha soğuktu. Belki de suyun kaynamasını bile beklemeden kahvesini yaptığındandı.
"Şey..."
"...dudağında çikolata var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morning Train | 뷔홉
Fanfiction❝Az önce fotoğrafımı mı çektin?❞ 。 Her sabah paylaşılan bir tren, kahve içerken hep dilini yakan Taehyung'u ve kruvasan yerken yanaklarına çikolata bulaştıran Hoseok'u bir araya getirir. ㅡKTH&JHS