Taehyung çalıştığı binadan, büyük şehir kütüphanesinden çıktıktan sonra anında dışarı adım attığına pişman olmuş, hızla içeriye geri girmişti. Bunun sebebi ise, dışarıda etrafı kasıp kavuran koca fırtınadan, yağmur yüklü karanlık bulutlardan ve insanları su içinde bırakmaya ant içmiş arabalardan başkası değildi.
Taehyung binanın yakında kapanacağını biliyordu. Elbette ki içeride kalmaya devam etmesi imkansızdı. Biraz sonra içerideki son kişi de binayı terk edecek, kapıları kilitledikten sonra ayrılacaktı.
Ancak fırtına Taehyung'un gözünü bir hayli korkutmuştu.
Genç adamın altına sığınabileceği bir şemsiyesi ya da bir arabası yoktu. Evine ulaşmak için metro istasyonuna kadar yürümek, metrodan sonra da ufak bir minibüs bulmak zorundaydı. Çünkü evi kocaman bir tepenin yamacındaydı ve bu hiçbir duruma yardımcı olmuyordu.
Derin bir nefes aldıktan ve kendi kendine motivasyon vermek için mırıldandığı bir iki kelimeden sonra tekrar geniş kapıyı aralamış, içeriye su girmediğinden emin olmak için hızla kapıyı arkasından kapatmıştı.
Yağmur hakkında onu korkutan bir şeyler olmuştu hep. Bulutlar gökyüzünü hızla kaplar, gündüzü geceye çevirirdi. Rüzgarın ürkütücü uğultusu, pencerelerdeki boşluklardan, kapı aralıklarından içeriye süzülür, Taehyung'u korkuturdu. Hele o gök gürültüsü yok muydu? Sanki dünya ortadan ikiye çatlıyormuşcasına, kulakları sağır eden o gök gürültüsü...
Taehyung koşmaya başladı.
Belki mantıksız bir sebeptendi, yine de koşuyordu işte. O, hızla kaldırımda koşarken, üzerine bastığı su birikintilerini önemsemiyor, ıslanan pantolon paçalarını görmezden geliyordu. Tek istediği bir an önce kapalı bir alana varmaktı.
Ve öyle hızlı koşmuştu ki kısa bir süre içinde metro istasyonundaydı. Nefesi boğazında tıkanıp kalmış, kalbi hızlı hızlı atmaya koyulmuştu. Ağzından alıp verdiği seri nefesler arasında telefonunun ekranına bakarak saatin altı buçuğa geldiğini gördü. Boynundaki atkısı adeta kendisini boğuyordu, o yüzden Taehyung hızlıca atkısını çıkarıp çantasına tıkmıştı. Yağmurdan sırılsıklam olmuş saçlarıyla bir yavru köpeğe benziyordu.
"Taehyung?"
Genç adam arkasını döndüğünde karşısında en az kendisi kadar sırılsıklam olmuş Hoseok ile karşılaştı. Adamın üzerinde her zaman görmeye alışkın olduğu montu yoktu. Şaşırtıcı bir şekilde sadece uzun kollu bir tişört -suyu çıkmış bir haldeydi- ile orada öylece dikiliyordu. Dudakları soğuktan morarmış, saçları yüzüne yapışmıştı.
"Hoseok?" Taehyung hızlı bir şekilde az önce çantasına tıktığı atkıyı çıkardı.
"Dışarıda fırtına var. Montun nerede?" Taehyung atkısını diğer adamın boynuna doladı.
Hoseok omuz silkti.
"Acilen kaçmam gerekiyordu."
"Ne? Nereden?"
"İşten. Bak, bunu sonra konuşabilir miyiz?" Hoseok mor dudaklarını hafifçe bükerek genç adama baktı. Solgun gözüküyor olmasına rağmen bir şekilde hala parlıyordu.
"Hoseok, bu şekilde eve gitmene imkan yok. Üstünün başının haline bak. Gel benimle." Taehyung hızla kendisinden büyük olan adamın koluna yapışarak tuvalete doğru ilerledi. Adamı bir nevi arkasından sürüklemiş olsa da Hoseok onu durdurmak gibi bir girişimde bulunmamıştı.
İki adam tuvalete girdiklerinde içeride kendilerinden başka kimse yoktu.
"Üstündekini çıkar." Taehyung konuştu. Hoseok ona kaşlarını kaldırarak baktı.
"Bu kadar çabuk ilerlemek istediğini bilmiyordum?"
"Ne? Neden bahsettiğini bilmiyorum. Çıkar üstünü." Taehyung, yanaklarında toplanan kanın kendini belli ettiğini bildiğinden başını öne eğdi. Ancak Hoseok, aynadaki yansımadan adamın yüzünü hala görebiliyordu.
Hoseok üzerindeki siyah uzun kollu tişörtü çıkardığında soğuktan kızarmış gövdesi kendini göstermişti. Taehyung, adamın ne kadar fit olduğu konusunda hayranlığa kapılmıştı ancak bir yandan da soğuktan pespembe olduğunu fark ederek endişelenmeden edememişti.
"Cidden eve böyle gitmeyi mi düşünüyordun? İnanamıyorum. İyi ki karşılaştık." Taehyung hızlı hızlı mırıldanırken üzerindekileri çıkarmaya koyuldu.
On dakika içinde Hoseok onlarca kez Taehyung'un teklifini reddetmiş, ancak sonunda ona uymak zorunda kalmıştı.
Ve iki adam tuvaletten çıktıklarında Hoseok'un üzerinde Taehyung'un atleti ve montu, Taehyung'un üzerinde ise sadece kazağı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Morning Train | 뷔홉
Fanfiction❝Az önce fotoğrafımı mı çektin?❞ 。 Her sabah paylaşılan bir tren, kahve içerken hep dilini yakan Taehyung'u ve kruvasan yerken yanaklarına çikolata bulaştıran Hoseok'u bir araya getirir. ㅡKTH&JHS