on iki

1.4K 260 47
                                    




"Görüşürüz!" Taehyung, kitaplarla dolu binayı terk eden son asistandı, her akşam olduğu gibi. Çıkarken patronuna seslenmiş, atkısını hızlıca boynuna sarmalamıştı.

Islak asfalt yol, genç adamın ağır botları altında kalmış, erkenden kararmış gökyüzündeki yıldızların uzak ışıklarını üzerindeki su birikintilerinden yansıtmıştı genç çocuğun gözlerine. Taehyung derin bir nefes aldığında havanın birden ne kadar serinlediğini düşünmeye koyuldu.

Metro istasyonuna ilerlerken soğuktan uyuşmaya başlamış olan eliyle cebindeki telefonunu çıkardı. Yeni mesaj yoktu.

Hızlı hızlı atlıyordu sokakları. Daha sonra bir adam gördü gözünün ucuyla. Yolun karşısında, tek başına bir bankta oturmuş, yeri seyrediyordu. Taehyung ve adamın arasında meşgul bir yol, gelip geçen arabalar, susmak bilmeyen kornalar vardı. Taehyung yine de yabancının kalbinin kırıldığını durduğu yerden duyabiliyordu.

Ne yapsaydı ki? Hayatından, akşamından o tanımadığı adama bir parça mı ayırsaydı?

Taehyung tam da bunu yapmak üzere yaya geçidinin önünde bitivermişti kırmızı ışığın yanmasını beklerken. Neden kendisi de bilmiyordu oysa. Belki de adamın hiçbir derdi yoktu. Belki de sarhoşun tekiydi.

Ama Taehyung için yirmi dakika sonraki metroyu yakalamanın mahsuru yoktu.

İlk erkek arkadaşının ondan ayrıldığı akşamı düşünmeden edemedi yalnız adamın yönüne yürürken. Ne gidecek bir yeri, ne de konuşabileceği biri vardı. Ve öylece televizyon izlemişti bütün akşam, ya da izlediğine ikna etmişti kendini. Ev, kocaman sessizliği ile yutuvermişti çocuğu. Zavallı hissetmişti Taehyung.

Zavallı ve yalnız.

Ve şimdi o bankta oturan adama baktığında onun yüzünde o tanıdık kaybolmuşluğu görebiliyordu. Evet, Taehyung için adamın yanına gitmek sadece daha farklı bir saatte metroya binmesine sebep olacaktı. O adam için ise, kelimelere dökülmeyecek bir destek olabilirdi bu.

Taehyung, dışa dönük, utanmaz bir adam olduğundan buna benzer durumlarda kendini hiç garip hissetmezdi.

"Hey." Taehyung konuştu. "Oturabilir miyim?"

Adam gözlerini yerden çekerek bu etkileşimden hoşlanmadığını açıkça ifade eden bir edayla Taehyung'a bakmış olsa da başını salladı.

Ve böylece iki adam bankı paylaştılar.

"Kötü bir gün geçiriyorsun." Taehyung adama bakarak konuştu. Adam yorgun gözüküyordu. Taehyung, adamın uykusuzluktan mı yoksa ağladığından mı yorgun gözüktüğünden emin olamadı.

"Sana ne ki bundan?"

"Hiç."

Kısa bir sessizlik düştü aralarına.

"Yabancılarla konuşmak daha kolaydır." Taehyung ekledi.

"Söylediğin gibi. Bana ne ki bundan? Benim için bir şey ifade etmeyecek anlattıkların. İşte tam da o yüzden endişelenmeden anlatabilirsin ya."

"Söylesene, hiç aldatıldın mı?" Adam gözlerinden taşan öfke ile konuştuğunda Taehyung'un tüyleri ürpermişti. Adam kırgın olmasına kırgındı ancak kırılan her bir parçası ile önüne geleni kesmeye hazır duruyordu.

"Hayır." Taehyung mırıldandı. Terk edilmişti ancak hiç aldatılmamıştı.

"O halde anlatacak bir şey yok. Anlatsam da anlamazsın. Başkalarının işine burnunu sokmasan iyi olur." Adam hızlıca banktan kalkarak uzaklaştığında Taehyung adamın arkasından bakarak gülümsedi.

"Zavallı ve yalnız." Boşluğa fısıldadı Taehyung.

Metroya girerken indiği altmış dört merdivenin her birinde daha da ağırlaşmıştı omuzları. Belki de hava anında karardığındandı, belki de kireç rengi bulutlar gökyüzünü sarıverdiğindendi... Belki de tıpkı o adam gibi kalbi kırık ancak yardım almaktan korkan milyonlarca insan olduğunu hatırlamaktı Taehyung'u derinden üzen.

Genç adam gözlerini düne kıyasla daha az kalabalık olan istasyonda gezdirdiğinde gördüğü tanıdık yüzün üzerine var gücüyle koşmaya başlamış, ağır çantasının sırtını kırarcasına arkasında zıplamasına aldırış etmemişti.

Uzaktan fark etmemiş olacaktı.

Hoseok ağlıyordu.

Bütün suratı kıpkırmızı olmuş, kirpikleri gözyaşlarından birbirine yapışmıştı.

"H-Hoseok?" Taehyung çantasını yere, ayağının dibine bıraktıktan sonra dikkatli bir şekilde adama yaklaştı.

Hoseok, hoşlandığı çocuğa döndüğünde ağladığını gizleyemeyecek kadar yorgundu. Ve o yüzden sadece yüzünü genç adamın omzuna gömerek sessizce ağlamaya devam etti.

Taehyung, omzunda ağlayan adamın beline korumacı bir edayla kolunu atmış, biraz sonra kendisini de ağlarken bulmuştu.

Ve iki adam, kaçırdıkları trenin soğuk rüzgarı ve gürültüsü eşliğinde istasyonun ortasında tek bir vücut olmuş, sarsılan omuzlarını birbiriyle paylaşmışlardı.

Morning Train | 뷔홉Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin