Marinette bir hayran değildi.
Hayranlar aşık olmaz, bağımlı olurlar.
Marinette kızaran yanaklarıyla posterlerden birine elini attı. Çıkarmaya yeltendiğinde diğer el onu durdurmuştu.
- Çıkarma. Kalsınlar.
Daha da kızardı. Kendini yüzükoyun bir şekilde yatağa atıp üstüne bir de yastığını kafasına bastırdı. Ölmek istiyordu. Yerin dibine girip yüzyıllarca oradan çıkmamak...
Hafifçe güldü Adrien. Yanında kalan minik boşluğa oturdu. "Utanmana gerek yok. Sadece şaşırdım o kadar." dedi rahatlatmak amaçlı. Bilmiyordu ki daha da batırdığını.
Uzun bir süre tepki alamayınca konuyu değiştirmek istedi.
- Beni neden çağırdın? Kötü bir şey mi oldu yoksa?
Kafasından yastığı çekti. Yüzü pembe ve kırmızının elli farklı tonuna bürünmüştü. Hafifçe gülümsemesine engel olamadı Adrien. Çok şirin durduğunu kimse inkar edemezdi.
- A-aslında yanlışlıkla sana atmıştım. Alya'yı tanıyorsun değil mi şu benim en yakın arkadaşım olan. Ona atacaktım işte.
Adrien gülmeye başladı. Heyecandan saçmaladığını biliyordu ama buna alışamamıştı hala. "Peki peki. İyi olmuş ben de sıkılıyordum." diyerek gerginliği azaltmaya çalıştı.
Artık bir şeyden kesin emindi. Marinette'inki basit bir saplantı değildi. Onu gerçekten seviyor olmalıydı.
Çünkü saplantılı birinin yapacağı şey yastığın altına -sanki hiç görünmüyormuş gibi- saklanmak olmazdı. Onun yanına daha da yanaşır, her fırsatta yakın olurdu. Ama Mari öyle değildi. O saftı. Saf bir sevgi barındırıyordu içinde.
Adrien o an anladı ki aradığı mucize gerçekten de oydu.
Biliyordu, kalbi hala Uğur Böceği'ndeydi. Bu saf melekle gönlünü eğlendirmesi ona kötülük katar mıydı peki?
Onu bırakıp giden sevdiğini unutabilir miydi? Marinette onu unutturabilir miydi?
Öğrenmenin tek yolu vardı. Denemek.
Onunla birlikte olmayı denemeye karar vermişti. Sevmiyordu, öyleymiş gibi yapacaktı.
Adrien bir p*ç değildi. Sadece Marinette bunları düşünmesine yol açmıştı.
Marinette'te onu kendine çeken bir şeyler vardı.
Bunun nedeni onun Uğur Böceği olmasıydı fakat bunu kendisi bilmiyordu.
İkisi de olacaklardan habersiz yatağın üzerinde oturuyor, gözleri buluştukça Marinette derin mavilikleri başka yöne kaçırıyordu.
Bu şekilde yaklaşık bir saat geçti. Sessizliği bozan ise Marinette olmuştu.
- B-bir şeyler yapmak ister misin? diye sordu ürkek sesiyle. Adrien gülümseyip başını olumlu anlamda sallamıştı.
Mari bir dakikalık düşünme sürecinin ardından ikisinin de çok sevdiği oyunu açtı. Adrien'la oynamayı seviyordu.
Adrien arkadan söylendi. "Kazandığını biliyorsun. Beni ezmek için mi açtın?" diye dalga geçer gibi bir sesle. Marinette gülüp kolu ona uzattı.
Sabah, şafak sökene kadar birlikte eğlendiler. Marinette kendini cennette gibi hissediyordu.
"Kara Kedi miydi bana uğursuzluk getiren?" diye düşünmeden edemedi. Bunca zamandır uzaktan izlediği, posterleriyle öpüştüğü oğlan gecenin köründe ona gelmiş -ki bu bir rastlantı sonucuydu- ve birlikte sabaha kadar eğlenmişlerdi.
Bilmiyordu ki Kara Kedi'nin yanında oturan sarışının ta kendisi olduğunu.
Adrien saate baktı. Uyanma vakti yaklaşmıştı ve evde olmadığını anlarlarsa işi biterdi.
- Ben artık gitmeliyim.
Şaşkın bakışlar onu buldu. "Neden? Okul hemen yanımızda zaten." dedi. Nefes verdi Adrien.
- Babam biraz katı biridir. Evden gizlice çıktığımı öğrenmemeli. derken ayaklanmıştı çoktan.
Marinette daha fazla ısrar etmedi. Sabahın getirdiği soğukluk sevdiğini etkilemesin diye boynuna en sevdiği atkısını doladı.
Bu Adrien'ın ondan aldığı ikinci atkıydı ama o bundan habersizdi. Gülümsedi ve evdekileri uyandırmamak adına yavaş adımlarla evi terk etti.
Kara Kedi'ye dönüştü yine. O nefret ettiği kişiliğine. Ona acı veren aptal kılığa büründü.
Çok geçmeden odasının açık olan penceresinden içeri sızdı. Kimse gittiğini anlamamıştı. Yeni uyanmış süsü verdi kendine. Ardından bütün gece boyunca soğumuş olan odadan ayrıldı.
- Herkese günaydın! diye bağırdı her gün yaptığı gibi.
Yine her zamanki gibi cevap veren olmamıştı.
Onun hayatı da böyleydi. İlgiye, sevgiye muhtaçtı. Belki de Marinette'e yapacağı kötülüğü içten içe istemesinin sebebi buydu. Ondan alacağı sevgiye ihtiyacı vardı.
Şu an tek düşündüğü yemekti ve büyük masanın başucuna oturdu. Yemeği çoktan hazırdı.
Bir parça camembert her günkü gibi tabağının yanına bırakılmıştı. Onu gizlice ceketinden içeri soktu ve yok oluşunun seslerini işitti. "Aç hayvan." diye geçirdi içinden.
Yemeğini yedikten ve çantasını aldıktan sonra okula gitmek için çıktı.
Saate baktı ve erken olduğunu gördü. Şoförüne yürümek istediğini ilettikten sonra okula yavaş adımlarla yürümeye başladı.
Dışarıdan bakan herkes onun depresyonun pençesine yakalanmış minik bir fare olduğunu anlayabilirdi.
Boynundaki atkıyı biraz daha sıkılaştırdı. Hava gerçekten de soğuktu.
Okula vardığında sormadan Mari'nin yanına yerleşti. Heyecandan nefes bile alamayan bedenin yanına.
Kendini gerçekten şanslı hisseden Marinette, Tanrı'ya bininci kez şükrediyordu.
İki isteği de aynı anda gerçekleşmişti.
Adrien'a kavuşmak, kavuşurken arkada düşünmesi gereken Kara Kedi'den kurtulmak.
O gün onu kimse üzemezdi.
Üzecek miydi?
Şansın ardından yine uğursuzluk mu gelecekti?
Olabildiğince uzun tutmaya çalıştım.
Umarım yetmiştir dskfjhdfs
Hikayede değişen ama aynı tutmaya çalıştığım şeyleri fark etmişsinizdir.
Yeni halini seviyor musunuz merak ediyorum sdfjhdf
Oy vermeyi unutmayın böcüklerim ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynı Kişi | Miraculous
Fanfiction❝Aynı kişiyi sevmek tuhaf...❞ | Yeni haliyle devam ediyor.