DÜZENLENDİ✔️
🕸KEYİFLİ OKUMALAR🕸
BÖLÜM ON SEKİZ
HAFIZA
Bir yanlış kaç doğruyu götürürdü? Yanlışların gücü doğruları yerinden sarsacak kadarsa eğer yanlışı seçmek daha mantıklı değil miydi? İnsan her zaman mantıklı olanı yapmamalı demişti, Kurt. O zaman ne demek istediğini anlamamıştım. Şimdi anlıyordum.
Anlamak, büyümek gibiydi. Büyüdükçe küçülmeyi anladıkça aptallığı istiyordu insan. İnsan? Yüzümde aşağılayıcı bir gülümseme belirdi. Kendi düşüncelerimi aşağıladım. Hâlâ kendimi insan yerine koyuyor onlardan biriymiş gibi düşünüyordum. Bundan asla vazgeçemiyordum.
Hafıza dedikleri şey aslında bir kıskaçtı. Kaçınılmaz olan tek şeydi. Yaşadığın hiçbir şeyi unutamazdın unuttuğunu sansan da.
Esen kuru rüzgâr kızılımsı saçlarımı savurduğunda derin bir nefes aldım. Güneş daha yeni doğuyordu. Hava soğuk değildi ama sabahın verdiği serinlik doğaya yayılmıştı. Ağaçlar uykudan uyanıyor, kuşlar havalanıyor, gece hayvanları gün ışığından kaçıyorlardı.
Ormandan melodiyi andıran bir ses yükseliyordu ve buraya geldiğim günden beri bana huzur veren tek şey bu melodiydi. “Ne o pes mi ediyorsun?” diye sordu Akrep. Daldığım yerden gözlerimi ayırarak ona baktım.
Olayın üstünden birkaç gün geçmişti. O evde kalmak istemediğim için sürekli dışarıya çıkıyor, insani özelliklerim baskın olmadığı sürece de eve dönmüyordum ki bunların başında acıkmak ve uyumak vardı.
Bu gece uyku tutmamıştı ve sabah ışıkları doğmadan dışarı çıkmıştım. Ki ben evden dışarıya adımımı attığım an Akrep sanki ondan uzaklaştığımı fark ediyor gibi anında ardımdan gelmişti. Birkaç gündür kaçan kovalanır felsefesini gerçeğe aktarmış olsak da bugün artık bu şeye bir son vermemiz gerektiğini söylemiştim. O da bir şart koşmuştu. Eğer onu dövüşürken sırt üstü yere yatırabilsem beni takip etmeyi bırakacaktı.
Kaşlarımı çatarak ayaklarımı iyice yere sabitledim. Belki içimdeki gücü kullanamıyor olabilirdim ama dövüş konusunda kendime oldukça güveniyordum. Ne de olsa Kurt’tan yıllarca bunun eğitimini almıştım.
“Pes etmek mi?” Kafamı iki yana salladım. “Asla.” Hızlı bir şekilde üzerine doğru giderek bir saldırı gerçekleştirdim. Kaldırdığım yumruğumdan kolaylıkla kurtulmuş olsa da karnına atığım tekmemden kurtulamamıştı. Birkaç adım gülerek gerilediğinde kaşlarımı çattım. “Ne gülüyorsun be? Dövüşeceksen dövüş!”
Gülmeye devam ederken konuştu. “Sen buna dövüş mü diyorsun?”
“Sana ikidir geçiriyorum, farkındaysan.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERALTI MEZARLIĞI
Fantasía"Seçecek misin yoksa seçimin kendisi mi olacaksın?" Zaman bir yılan gibi kıvrılırken insanlığın arasına karışan siluetler doğruyu ve yanlışı şaşırır. İnsan daimdir ki kolayı göğüsler ve kötülüğe adım atar. Şeytanın hinliği kulakları çınlatır. Atılan...