Bölüm 10

66 8 11
                                    

Merhabalaar, elimden geldiğince uzun bir bölüm yazmaya çalıştım. Bölümde size ufak bir sürprizim var. İyi okumalarr :)

Hayat bazen olma ihtimalini düşündüğümüzde bile sinir krizlerine girdiğimiz şeyleri capcanlı çıkarır karşımıza. Selen'le Aras'ın bir geçmişi olduğunu tahmin etmek bile beni anlamlandıramadığım bir şekilde üzüyorken, karşımda sarılıyor bir şekilde oturmaları bir cama atılan ufak bir taşın çatlamasından sonra durmayıp aynı yere atılan taşla paramparça olması gibiydi. Gibi de değildi aslında tam olarak öyleydi. Neden böyle hissettiğimi bilmiyordum. Daha önce kimseye karşı böyle bir şeyde hissetmemiştim. Neydi bu duygunun adı? Kıskançlık. İşte bunu anlamıyordum. Daha tanışalı bir ay bile olmamış olan bir insana karşı böyle duygular hissetmem anlamsızdı.

Onlara bakmaya devam ediyorken Aras bir anda kendini geri çekerek Selen'i itti. Beni hala daha fark etmemişti. Sinirli bir şekilde Selen'e bir şeyler söylüyordu. Aramızdaki mesafeden dolayı ne konuştuklarını duyamıyordum. Sinirli bir şekilde etrafı incelerken gözlerimiz birbiriyle buluştu. Sadece bir an için bakışlarının yumuşadığını hissettim. Yanılmışta olabilirdim şu anda hiç bir şeyi net bir şekilde algılayamıyordum çünkü. Gözlerimiz birbiri üzerinde savaşını sürdürürken kafamı çevirerek Alya'ya döndüm.

"Yüz ifadeni bir görsen" dedi

"Ne var ki yüzümde"

"Daha önce seni hiç bu şekilde görmemiştim, bu şekilde üzgün yani. Kalkalım mı, istersen?" diye sorduğunda evet anlamında kafamı salladım. Alya garsonu çağırıp hesabı istedikten sonra yanımızdaki boş sandalyenin bir anda dolduğunu hissettim. Kafamı yana çevirdiğimde görmeyi beklediğim kişi kesinlikle Selen ve dalga geçer gibi gülen yüzü değildi.

"Merhaba tatlım" dedi sinir bozucu bir sırıtışla. Oturduğum yerde Selen'e dönerek sırtımı dikleştirdim ve tek kaşımı kaldırarak soru sorar bir ifadeyle ona bakmaya başladım.

"Aras'la aranızda bir şey olduğunu düşündüğümden seni ittim tatlım ve bu Aras'la aramı bozdu senin yüzünden. Şimdi de benimle konuşmak istemiyor, ona yaklaştığımda ters bir şekilde davranıyor. Az önce de izlediğin şekilde." deyip sırıtışına devam etti

"Masadan kalkarsan sevinirim" dedim oturuşumu bozmadan. Gülümsemesi yüzünde genişlerken;

"İlk önce bana gülümsemen gerekiyor çünkü Aras şu anda bizi izliyor ki özrümü kabul etmezsen benimle konuşmamaya devam edecekmiş yoksa çokta umrumda değilsin açıkcası" dediğinde arkama dönüp Aras'a baktığımda bizi izliyordu. Önüme döndüğüm sırada garson hesabı getirmişti. Hesabı alıp içine gerekli parayı koyup, ayağa kalktım. Alya'ya dönerek;

"Hadi gidelim burası boğmaya başladı" dedim Selen'i gösterek, çıkışa doğru yürümeye başladım. Selen ise masada oturmaya devam ediyordu. Aras kapıya yakın tarafta oturduğu için gidene kadar gözlerimi ondan ayırmamıştım. O da aynı şekilde bana bakıyordu. Kafeden dışarıya çıktığımızda Alya;

"Süpersin dostum" diyerek kahkaha atmaya başladı. Ben de her ne kadar içten olmasa da ona gülerek karşılık verdim. İçimdeki üzüntünün az da olsa gittiğini hissediyordum. Yanımıza yaklaşmakta olan taksiyi durdurup, içine yerleştik. Gülümsememiz kendi kendine dinmeye başladığında;

"Bu akşam da bizde kalmak ister misin?" dedim Alya'ya dönerek.

"İsterim tabi, kendimi evimdeymiş gibi hissediyorum sizde kalınca" dedi sakin bir ses tonuyla. Ailesinden uzakta yaşadığı için zor oluyordu. Onu hiç bir zaman anlayamayacaktım sanırım. Babam her ne kadar bizi terk etmiş olsa da annemin her ihtiyacım olduğunda, her zaman yanımda olacağını biliyordum. Annem benim evimdi, her şeyimdi, o yüzden hiç bir zaman evden uzak kalacağımı dahi düşünmek bile istemiyordum. Aklıma annem geldiği için onu aramaya karar verdim. Numarasını tuşlayıp, arama butonuna bastım. Telefon uzunca bir süre çaldı, çaldı ve çaldı. Tam kapatacağım sırada annemin sesini duydum.

Gölgedeki Ben #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin