HK Bölüm 2

8.4K 79 5
                                    

BÖLÜM PARÇASI: AEROSMİTH- DREAM ON

Perdenin açık kalan ufak bir kısmından içeri ışık giriyordu. Oysa ne kadar çok severdi gündüzleri. Güneşin altında süzülürdü yaz aylarında. Kimi zaman tek, kimi zaman arkadaşlarıyla. Hemen kalkıp o aralığı kapatıp kendini yeniden karanlığa gömdü.Kendine eziyet ediyordu. Yaşadığı korkunç olaylar için kendini suçluyor. Hatta evi bırak odasından çıktığı bile söylenemezdi.

Arkadaşları ne olduğunu duysalarda ona sormaya cesaretleri yoktu. Onun için üzülüyorlardı hatta birkez daha anlatıp daha kötü olmasını istemiyorlardı. Tek bir arkadaşı -2 yıllık ev arkadaşı-onu sürekli dinlemek istiyordu. Gerçek dostu o idi. Ama anlatmaya gücü yoktu.

Hergün yemek getiriyordu Elif'e. Bir iki çataldan fazla yemesede...

Utandığını ve kendinden nefret ettiğini söylemişti birgün, yemek tepsisini bırakırken. "Neden?" diye sormuştu Elif. Yüzünde acı bir gülümseme vardı;

"Seni bu hale getiren erkek yüzünden cinsiyetimden utanıyorum. Onun tehlikeli olduğunu bildiğim halde ondan uzak durman için ikna edemedim seni. Sözümü dinletemedim. Bu yüzden de kendimden nefret ediyorum" demişti Elif'e. 

Uzun zamandan beri ilk kez gözlerine bakmıştı Elif. Hiçbir cevap vermeden önüne dönmüştü sonra. Tuna'da çıkmıştı odadan. Her zaman Elif'in yemeğini kapıdan bırakıp çıkardı. Çünkü ona destek çıkmak istediği zamanlarda daha kötü oluyordu. Hiç unutmuyordu. Bir ay ortadan kaybolmasının ardından eve geldiğinde sarılmak istemişti ama onu itmiş ve sinir krizi geçirmişti.Tüm erkeklerden korkuyordu. Bende daha fazla acı çekmesini istemiyorum. O yüzden üzerine gitmiyordum. O yüzden uzak duruyorum. Her seferinde onu dinleyeceğini, yanında olduğunu söylüyordu ama hiçbir tepki vermiyordu Elif.

Ne isterse yapıyordu Tuna. Tüm eşyalarını simsiyah yapmasına bile göz yummuştu. Ama artık dayanamıyordu. Günden güne eriyip yok olmasına göz yummak çok zordu. Artık bişeyler yapması gerekiyordu.

Evimizden uzakta geçirdiği bir ay onu yıkan son rüzgardı. O bir ayda ne yaşadığını kimseye anlatmadı. Ama o çok güvendiği adamın anlattıklarına göre çok kötü şeyler yaşamış. Bir de marifetmiş gibi orda burda anlatıyordu. Bende etraftan anlattıklarını duyunca onu elimden kimse alamadı. Karşıma ilk çıktığı yer üniversitenin bahçesiydi. Koşup yumruğumu geçirmemle yere yığılmıştı. Ayağa kalktığında ağzı kan içindeydi. O kanı silmeden bana vurmak için elini kaldırdı. Elini kaldırmasıyla bana vurmasına fırsat vermeden bir yumruk daha geçirdim. Yine yere düşmüştü. En yakın arkadaşları dahil herkes sadece izliyordu. Kimse beni tutmaya çalışmıyordu yada o hayvanı korumaya. Herkes bunu hakettiğini düşünüyordü. Ben yeniden yumruğu geçirmek için ayağa kalkmasını bekliyordum ama kalkmıyordu. Acıyla yerde kıvranıyordu. Eğilip sırtüstü yatırmıştım. Üzerine çıktım.Suratına bir yumruk daha geçirmiştim sonra. Ardından bir tane daha. Sonra bir tane daha. Bir tane daha. Bir tane daha. "Dur" diye fısıldamıştı. Yakalarından tutup onu sarsarak bağırmıştım:

"Durayım mı? Daha hiçbirşey yapmadım ki sana. O masum kızın acılarının yanında daha hiçbirşey yapmadım. O şimdi kim bilir kimlere yalvarıyor dur diye! Hepsi senin yüzünden. Belki de yalvaramıyor bile belki..." diyip susmuştum.

Devamını getirememişti. Boğazında bir yumru vardı sanki. Dili tutulmuştu sanki. Onun ölmüş olabileceğini düşünmek istemiyordu.Masum meleğimin kimlere acıyla yalvarmış olabileceği gözümün önünden geçmişti. Öfkeyle bir yumruk daha geçirmişdim o pis suratına. Ona attığım en sert yumruktu bu. Zaten bayılmıştı. Ayağa kalktım. Gücü benim masum meleğime yetiyordu.

"Lanet olsun!"diye bağırıp karnına, kafasına, boynuna, göğsüne neresine denkgelirse tekmeler savururken gözümden bir damla yaş akmıştı. Masum meleğim yaşıyormuydu onu bile bilmiyorduk. Hiçbir haber yoktu. Annesi ilgilenmediği için, babası öldüğü için, başka akrabası olmadığı için ve reşit olduğu için polisde birşey yapmıyordu. Ben hala onu tekmelerken dekan bağırmıştı;

"Bu kadar yeter evlat!"

Ben durmuştum. Arkama bakmadan gitmiştim. Masum meleğimin ölmüş olabileceği düşüncesi beni yıkmıştı. O yerde yatan hayvandan  daha kötü durumdaydım. Onun bedeni acıyordu sadece. Ama benim her yanım acıyordu. Bedenimin, ruhumun her santimi acıyordu. Vucüdum daha fazla dayanamamıştı. Tir tir titremeye başlamıştım. Taksiye binip evimize gelmiştim. Odamda uyuyup kendime gelmiştim.

Masum meleğim bir hafta sonra çıkıp gelmişti. İlk başlarda sevinmiştim. Yaşıyordu. Ölmemişti. Ama o kadar kötüydü ki yaşayan bir ölü gibiydi. Hala öyle.Artık buna son vermem gerek. Onu karanlığından kurtarmam gerek. Her ne pahasına olursa olsun bunu yapıcam. Onu kurtaracağım. O ne yaşamış olursa olsun benim masum meleğim.

HAYAT KADINIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin