Koray hemen yanıma koştu.
"Burada ne işin var?" diye sordum şaşkınlıkla.
"Tek gitmeni istemedim." dedi masum bi sesle.
"Ama tek gidicem." diyip onu geçip bir taksiye atladım. Hemen koşup oda bindi.
"Birlikte gideceğiz." dedi.
Şoför "Nereye götürüyorum?" dedi.
Koray hemen Tunayla benim evimizi tarif etti. Bende ses çıkarmadım. Çok fazla duyulmasa da güzel bir şarkı çalıyordu. Dikkatimi şarkıya verip camdan dışarıyı izledim. Koray da şansını fazla zorlamadı.
Eve gelince benimle birlikte oda indi. Durdum. Yüzüne git der gibi baktım.
"Hayır." dedi.
"Seni asla bu eve sokmam." dedim. Sesim sertti.
"Tamam. O zaman şu aşağıdaki sevdiğin kafeye gidelim mi o zaman?" dedi.
"Neden?" dedim.
"Biraz konuşalım." dedi. Sesini yine o bir zamanlar çok sevdiğim tatlı tonuna sokmuştu. O zamanlar beni aptala çeviriyodu o ses tonu. Bişey demeyince;
"Yarım saatçik" dedi yine o ses tonuyla.
"Peki." dedim.
Birlikte yürüdük aşağıya doğru. Sokak bomboştu. Sadece bizim ayak seslerimiz vardı.
Artık eskisi kadar tedirgin olmuyorum Koray'layken. Bu korkutuyor beni. Ya yine ona kanarsam diye korkuyorum.
Bir kaç dakika yürümeye devam ettik. İki arkadaş gibi yan yana yürüyoruz. Çok garip geliyor bana. Nasıl onunlayken böyle rahat oluyorum bilmiyorum. İsterse şuan da beni yine bataklığa itebilir. Bunu tekrar yapmak için çok fırsatı olmuştur. Ama yapmadı. Keşke ilerde bidaha yapmayacağına emin olabilsem.
Kafenin önüne gelince bana geçmem için yol verdi. İçeri geçtik. Buraya uzun zamandır hiç gelmemiştim.
Derya Abla-kafenin sahibi- bir sandalyede oturmuş sabah gazetesini okuyordu. Bizi görünce hemen kalkıp gülümsedi. Bu kadın her zaman güleryüzlüydü. Ne olursa olsun hep gülüyordu. Buraya en son Koray'la sevgiliyken gelmiştik. Koray'layken hep buraya gelirdik. Derya Abla bizi tanırdı.
Gülümseyerek;
"Hoşgeldiniz. Benim genç aşıklarım nerelerdeydi? Bir ara evlenip burdan taşındılar mı falan diye düşünmeye başlamıştım." dedi.
Ben de gülümsedim. Koray yanımda duruyordu. Benim bişey söylememi bekliyordu.
"Biz ayrıldık." dedim.
Derya ablanın yüzü düştü önce. Çok kısa bir süreliğine ama. Hemen gülümsemeye devam ederek;
"Hadi oturun o zaman. Halledin sorunlarınızı." dedi. Aynı zamanda bir masayı işaret ediyordu. Ben oturunca Koray'da yanıma oturdu. Derya Abla'da karşımıza oturdu;
"Çocuklar ben sizin birbirinize nasıl bir aşkla baktığınızı görüyordum. Kaybetmeyin birbirinizi. Hadi halledin sorunları." dedi ve o güzel gülümseyişi yüzüne yayıldı. Yavaşça masadan kalkıp kendi yerine geçti. Gazetesini okumaya devam etti.
Diğer çalışanlardan biri gelip sipariş aldı. Soğuk bişeyler söyledik.
Garson çocuk gidince;
"Keşke halledilebilecek küçük sorunlar olsaydı." dedim.
"Herşey çözülebilir aslında. Çözmek istersek eğer." dedi Koray'da.
Siparişlerimiz gelene kadar sessizce oturduk. Ben kolamdan bir yudum alıp konuşmaya başladım;
"Susup oturmak için mi geldik?"
Koray;
"Hayır. Ben yazdıklarını okuyunca gerçekten çok etkilendim. Ben beni hic boyle güzel sevdiğini düşünmemiştim. Hep basit bir sevgi sanmıştım. Ama sen bana çok bağlıydın. Beni çok sevdin. Şuan benden korkuyorsun ama benden nefret ettiğine inandıramazsın." dedi.
Haklıydı. Ondan nefret etmiyorum. Sadece korkuyorum. İçimdeki korku gün geçtikçe azalıyor. Hayata gün geçtikçe daha çok bağlanıyorum. Yine ona bağlanmaktan da korkuyorum. Yine inanmaktan. Bidaha öncekine benzer şeyler yaşamaktan korkuyorum.
"Neye istiyorsan inanabilirsin. Ama sen ve ben tekrar bir araya gelemeyiz." dedim.
Ona yenilmeyeceğim bir daha. Yenilmemek için elimden geleni yapacağım.
Zaten sabaha kadar gezdik uykum var. Bir an önce eve gitmek istiyorum.
"Bence bu kadar büyük konuşma. Zaman herşeyin ilacıdır." dedi Koray.
"Zaman hiçbirşeyi geçirmiyor tamam mı? Herşeyi daha kötü yapıyor. Yaraların daha derinleşiyor. Daha çok kanıyor." dedim sertçe.
"Açtığım yaraları iyileştirmem için bana bir şans ver o zaman?" dedi Koray.
"Sana nasıl güveneceğim? Yaralarımı daha çok kanatmayacağını nasıl bileceğim?" dedim.
"Sana söz veriyorum. Sana zarar verecek birşey yapmayacağım. Senin istemediğin birşey yapmayacağım." dedi.
"Benim artık eve gitmem gerek çok yorgunum." dedim.
"Beni o eve asla almayacaksın değil mi?" dedi.
"Almayacağım." dedim.
"Tamam. Hadi kalkalım." dedi.
Hesabı ödedi. Taksiye bindik. Göz kapaklarım uykusuzluğa daha fazla dayanamadı ve uykuya esir düştüm.
***
Uyandığımda saçlarımda bir el vardı. Yavaşça kalktım.Koray'ı gördüm. Dizinde uyuyormuşum. Etrafa bakındım. Onun evindeydik. Oda uyuyakalmıştı. Beni niye buraya getirmişti ki. Evime gidecektim ben. Orada uyuyacaktım.
Koray uyanınca sorarım hesabını.
Gözlerim yarım açık. Hala uykum var. Saate baktım. Akşam sekize geliyordu. Gözlerim hala kapanıyordu. Bir yandan da tuvaletim var. Banyonun yerini biliyorum zaten. Üzerimdeki battaniyeyi itip banyoya gittim.
Çıkınca yatak odası dikkatimi çekti. Kapısı açıktı. İçeri girdim. Herşey eskisi gibiydi. Komidinin üzerinde ikimizin resmi hala duruyordu. Onunla kaldığımda kullandığım makyaj masasında hala birkaç rujum, rimelim, eyelinerim birde parfümüm duruyordu. Bunların burada olması şaşırtmıştı beni. Onun dolabında da hep birkaç parça kıyafetim dururdu. Kendime engel olamadan gidip açtım. Hala kıyafetlerim duruyordu. Gerçekten Koray'ın bu eşyaları saklayacağını aslında bu kadar göz önünde tutacağını düşünmezdim.
Alt taraftan bir battaniye alıp odadan çıktım. Salona gittim. Battaniyeyi Koray'ın üzerine örttüm. Uykusu hep ağır olmuştu bugüne kadar. Hiç kıpırdamadı bile. Ben yine dizine uzanıp uyumaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT KADINI
أدب الهواةBu hayatta ilk babasını kaybetmişti. Ardından annesini. En sonda ise bu hayatta tutunduğu son kişi yüzünden bedenine,ruhuna dair ne kaldıysa kaybetmişti.Şimdi ondan geriye döküntüler kalmıştı sadece. Oysa onu minik de olsa bir ışık sanmıştı. Onun sa...