Kafam karmakarışık yolu izlerken telefonum çaldı. Tuna arıyordu. Açtım.
"Nerdesin?" dedi Tuna hemen
"Yoldayım. Geliyorum." dedim.
"Neredeydin?" dedi. Sesi sertti. Kızmış gibiydi.
"İşim vardı. Yoldayım." dedim.
"Ne işin vardı?" dedi.
"Hayatım kızlarla birlikteydim. Biraz sohbet ettik." diye yalan söyledim.
Çok sinirliydi. Eğer Koray'la konuştuğumu öğrenirse daha çok sinirlenir. Yine bir kriz geçirmemizi istemiyorum. Zaten kafam karmakarışık.
Birkaç dakika sonra taksiden indim. Merdivenleri çıkıp eve girdim. Tuna içerde oturuyordu. Karşısına oturdum. Çok gergindi. Sakince konuşmasını bekledim. Bir süre sonra konuşmaya başladı.
"Gitmem gerek. Tam 3 ay boyunca Amerika'da eğitime katılıp sertifika almam gerek. Aynı zamanda ordayken çok geniş kapsamlı bir araştırma yapmam gerek." dedi ve sustu.
Ben neye uğradığımı şaşırmıştım. Afalladım.
"Ne?" dedim.
"Duydun iste. Gitmem gerek." dedi. Sesinde duygudan eser yoktu.
"Neden?" dedim.
"Okul için. Baraj dersin hocası verdi şu lanet ödevi." dedi.
Sürekli sinirle ellerini saçlarının arasından geçirip duruyordu.
"Gitmezsen okulunu bitiremryeceksin yani?" dedim.
"Evet." dedi ve kalkıp yanıma oturdu. "Ben gitmek istemiyorum. Ama mecburum. O kadar emeğim var. Eğer okulu bitiremezsem mahvolurum." dedi.
Haklıydı. Gitmeliydi.
"Gitmelisin." dedim.
Elini tuttum.
"Biraz kafanın dağılmasıda iyi olur. Buna ikimizinde ihtiyacı var." dedim.
"Sen idare edebileceksin burada. Sen ne zorlukları aştın." dedi.
Sesinin gerginliği dağılmıştı. Sanırım kalmasını isteyeceğimi düşünmüştü.
"Hem işsiz bir koca istemezsin değil mi?" dedi gülerek.
"İstemem." dedim aynı şekilde gülerek.
Kendimi Tuna'ya ihanet etmiş gibi hissediyorum. Tuna'nın keyfi yerine gelmişti.
"Hayatım sabah konuşuruz. Çok yorgunum." dedi ve beni öpüp odasına geçti.
Her ne kadar uyuyamayacağımı bilsemde bende yatağıma geçtim...
***
Sabah Tuna'nın sesiyle uyandım.
"Uyan artık sevgilim." diyordu yumuşacık bir ses tonuyla.
Ben hala uykum geldiği için mızmızlandım;
"Ama benim uykum var. Lütfen 5 dakika daha."
Gece geç saate kadar uyuyamadığım için doğal olarak uyanamıyordum.
"Hadi meleğim bak kahvaltımıza getirdim. Bunlar son kahvaltılarımız. Yarın gidicem." dedi yine o yumuşacık ses tonuyla.
Birden bire uykum kaçtı. Yatakta doğruldum. Yüzüm düşmüştü. Çenemi tutup başımı kaldırdı.
"Üzülmek yok. Hadi kahvaltı yapalım." dedi.
Tepsiyi de alıp tam yanıma oturdu. İçim burukta olsa belli etmedim. Kahvaltı ettik. O okula gitti. Bende kafam dağılsın diye Ortaköy'e gittim. Akşama kadar gezdim. Alışveriş yaptım. İyi ki çalışıp biriktirdiğim paralarım var. Yoksa şimdiye çoktan parasız kalmıştım. Akşamüzeri Tuna'da yanıma geldi. Birlikte gezdik sabaha kadar. Zaten sabah erkenden gidicek. Eşyalarını toparlamıştı zaten. Eve gidip bavulunu aldık sabah saat 7 gibi. Birlikte havaalanına gittik. Uçağının kalkmasına bir saat var. Bir saat sonra gidicek ve tam 3 ay boyunca görüşemicez. O işlemlerini yapmaya gitmişti. Bende arka tarafında oturuyordum.
İşlemlerini tamamlayınca yanıma oturdu. Sarıldım. Ağlamaya başladım. Sımsıkı sarıldım. Tam 1 saat boyunca öylece sarılıp oturduk. Ben çok kötü hissediyorum. Kafam karmakarışık.
Uçak anons edilince ayağa kalktık. İşte en zor an. Tuna'dan bir süre uzak kalıp düşünmek istiyorum ama en fazla bir hafta.
3 ay.
3 koca ay.
Gerçekten çok fazla.
Gözyaşlarıma hakim olamıyorum. Seller gibi akıyor.
"Seni seviyorum. Ağlamayı bırak. Çabucak dönücem söz veriyorum sana." dedi Tuna.
Gözyaşlarımı sildi.
"Hadi ağlama da ben gidebileyim. Ağlarsan seni bırakıp gidemem.'' dedi.
Ben yeni akmış olan gözyaşlarımı silip kendimi tuttum. Ağlamamak için direndim.
"Hoşçakal. Kendine dikkat et." dedim.
Konuşmamı hıçkırıklarım bölüyordu. Tuna uzanıp dudaklarımdan öptü.
Bırakınca;
"Sende kendine dikkat et. Seni çok seviyorum." diyip gitti.
Ben o gider gitmez ağlamaya devam ettim. Biraz sakinleşince kalkıp lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkadim ve kendimi toparladım.
Havaalanının kapısına dogru ilerledim. Çıktığım anda karşımda Koray vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT KADINI
FanfictionBu hayatta ilk babasını kaybetmişti. Ardından annesini. En sonda ise bu hayatta tutunduğu son kişi yüzünden bedenine,ruhuna dair ne kaldıysa kaybetmişti.Şimdi ondan geriye döküntüler kalmıştı sadece. Oysa onu minik de olsa bir ışık sanmıştı. Onun sa...