1 | wrong things happen

11.3K 778 384
                                    

 "Bu aralar sana neler oluyor, Jungkook?"

 Yavaşça başımı kaldırıp ters ters beni izleyen Hoseok'a baktım. Şaşırtıcı olan bana bakarkenki ciddiyetiydi. Hoseok'u hiç bu kadar ciddi görmemiştim. Bilmiş ve muzur bakan gözleri, kıvrımlı burnu ve sürekli gösterdiği gamzeleriyle cennetteki çoğu meleğin motivasyon kaynağı olmaya yetecek neşeye ve rahatlığa sahipti. Ama yüzündeki bir şey rahatsız hissetmeme sebep oluyordu.

 "Ne?" diyebildim sadece. Kaşlarını şaşkınlıkla kaldırdı ve başını iki yana salladı.

 "Son günlerde ne kadar dalgın olduğunun farkında mısın? Özleri cennete getirmek seni zorluyor mu? Bu dalgınlıkla mutlaka bir şeyleri karıştırıp başını belaya sokarsın. Eğer bir sorunun varsa beraber çözmeye çalışırız. Sadece anlat, olur mu?"

 Başımla sakince onayladım.

 "Neler olduğunu bilmiyorum. Sadece... Sürekli sanki bir hiç uğruna çabalıyormuşum gibi geliyor. Bizim ömrümüz bir insanın ömrüne sonsuzluk gibi geliyor ve biz bütün bu süreyi onları ayıklamakla harcıyoruz. Son anımıza kadar. Ben... Artık anlam bulamıyorum-"

  Hoseok aniden elini ağzıma bastırarak beni susturdu. "Sen delirdin mi?! Bunu sakın ortalık bir yerde söylemeye kalkma! Şu sıralar etrafta cehennemden gelen elçiler de dolaşıyorken kendini hainlerin yanında, kanatların koparılmış bir şekilde bulursun. Senin için endişeleniyorum, kardeşim. Belki bu tavırların geçicidir ama başmelekler senin bu halini asla hoş karşılamaz, bunu biliyorsun."

 Başımı sallayıp omuz silktim. "Biliyorum. Ama şaşırtıcı olan şey de sonuçlarını bilmeme rağmen hiçbir şeyi umursayamıyorum. Tek bir melek yoldan çıksa cennet çökmez nasıl olsa."

 Hoseok başını iki yana sallayarak gülmeye başladı.

 "Sen benden de delisin."

 İstemsizce gülümsedim. 


***

Kaza ölümlerinden her zaman nefret etmiştim.

Karmaşa.

İç içe geçmiş cennet ve cehennem özleri.

 Öz, ruh demekti ve bir kaza sonucunda meleklerin yapması gereken, özleri ait oldukları tarafa taşımaktı. 

 Koca bir uçaktaki herkesin öldüğünü ve kimin masum kimin günahkar olduğunu ayırmaya çalıştığınızı düşünün. Belki bizi yönlendirecek işaretlerimiz olabilir ancak ne olursa olsun kazalar en berbatlarıdır.

 Masum çocukların özlerini bedenlerinden ayırmanın verdiği vicdani acının boyutu melek olmanın getirdiği sorumluluğu her zaman bastırırdı ve her seferinde kendimi karanlık bir köşede büzüşmüş nefesimi tutarken bulurdum. Nefes almaya ihtiyacım yoktu ama böyle durumlarda kendimi hep bir insan gibi hisseder ve ciğerlerime hava doldurma ihtiyacı hissederken asla beceremezdim.

 Yine aynı şey oluyordu işte.

 Uçurumun kenarından kontrolü kaybederek açık denize çakılan bir otobüs ve içinde ayırmam gereken onlarca öz.

 Fiziksel olarak boyut değiştirmediğimden kaza alanına ulaşmam için kanatlarıma ihtiyacım olmuyordu, hiçbir meleğin ihtiyacı olmuyordu. Sadece nereye gitmek istediğimizi düşünüyorduk ve... orada olurduk. Bu kutsal şeyleri bir melek olduğum halde ben bile anlayamıyordum. 

 Bazen bunları düşünen tek meleğin ben olup olmadığımı düşünüp kendimden nefret ettiğim de oluyordu. Kimin ağzını arasam cennetin kutsallığı ve düzenin mükemmelliğinden bahsedip duruyordu. 

devil in him | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin