13 | unexpected

4.4K 569 417
                                    

Ofise doğru attığım birkaç adımdan sonra kolumdan yakalayan güçlü parmaklar beni durdurmuştu.

"Kan."

Karşımda görmeyi bekleyeceğim son kişi o olabilirdi. Koridorun ortasında tek elini cebine sokmuş bekliyordu anlaşılan.

Namjoon hyung'un söylediklerini o anki panikle algılamam mümkün değildi.

"Size müdahale etmem yasak ama dünyada da güçlerini kullanabilmenin bir yolu var. İkinizin de. Kan."

Gözlerime beklenti içinde bakıyordu.

Ne demek istediğini anladığımda gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

"Kanlarımızı karıştırmamızı mı söylüyorsun?! Bir cennet ve cehennem meleğinin kanı... Zıt değil midir?"

Namjoon başını iki yana salladı. "Normal şartlarda öyle ancak tehlike anında adrenalinle dolmuş meleklerden bahsediyorsak durum istisnaileşiyor. Adrenalin melek gücünü ortaya çıkaran en büyük etkendir."

Daha fazla duramayacağını belli ederek etrafını aceleyle kolaçan etti.

"Bunu söylemek için cenneti çiğnediğime inanamıyorum. Sadece birbirinizi kollayın, tamam mı? İstesen de istemesen de birbirinize ihtiyacınız var."

Tam arkasını dönecekken kolunu yakaladım.

"Hoseok hyung nasıl?"

Anlayamadığım bir yüz ifadesiyle bana baktı ve başını aşağı yukarı salladı.

"O iyi olacak. Sen sadece kendi işine odaklan."

"Başaracağım. Ona başaracağımı söyle." dediğim sırada benden uzaklaştığını gördüğümde sesimi yükselttim. Ve birkaç dakika sonra koridorda kaybolmuştu.

Bunu nasıl yaptığını öğrenmem gerekiyordu.

Ama yapılacaklar listemin başında da başka bir şey vardı.

***

Taehyung'u tutan silüet sırıttı.

"Cennet meleklerinin saf olduklarını söylediklerinde bu kadar olabileceklerini düşünmemiştim."

Masanın kenarında oturan bir diğer kapüşonlu adam ise başını yana eğdi.

"Kovulmuş bir cennet meleği olarak söylüyorum ki bu kadarını ben de görmemiştim."

Gülümsedim. Taehyung'un gözleri alnımda delik açmak ister gibiydi. Neden buraya geri döndüğümü anlayamadığına emindim. Ama bir yandan da rahatladığını biliyordum. Onu bırakıp gideceğimi düşünüyordu ve onu şaşırtmıştım.

Ben ileriye birkaç adım attığımda Max'in arkamdaki kapıya doğru yavaşça ilerlediğini gördüm. Ama zaten onu en son da halledebilirdim. Şu an ilk hedefim Taehyung'a zarar veren dangalaklardı.

Tabii ki de tek başıma hepsini halledebilecek düzeyde değildim ama kahramanlık yapmaya da niyetim yoktu zaten. Kurtulacaksak da öleceksek de birlikte bir şeyler yaparsak olacaktı.

Misafir oturaklarının ortasındaki sehpa üzerinde duran vazoya uzandığımda ikisi de bir anlık refleksle bana doğru birer adım attı.

Taehyung'un bu fırsatı kullanacağını biliyordum. O yetenekli bir adamdı.

Kolunu anlık bir hareketle az önceye kadar boynundan kavramış olan adamın göğsünün tam önüne çevirdi ve adamın belini geriye bükecek şekilde aşağı doğru çekerek dizine çarptı, adam ne olduğunu çabuk kavramıştı ama Taehyung da yavaş değildi. Elimdeki vazoyu olan biteni kavramaya çalışan diğer adamın kafasına geçirmiştim bile. Bunun sadece cebindeki parlak bıçağı almama yetmesi gerekiyordu, ki öyle de oldu. Keskin uçlu bıçakla adamın göğsüne birkaç derin kesik attığımda nefesi kesildi.

devil in him | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin