"Dilsizlerdi, Harer Uras." deyiverdi Reis Zulda. Bir an için üçü de dalgın bakışlarla kendi düşüncelerine daldılar. "Öğrenmemizi mümkün kılacak her şeyi ortadan kaldırmışlar sanki!"
"Derhal!" diye ayaklandı Harer Uras. "harekete geçmeliyiz... Oturup bilmece çözmenin zamanı değil. Amaçsız haydutların ahmaklıklarından biri olamaz bu. En cahil haydut reisi bile Şifakök'ün yüz mil yakınına gelmeye cesaret edemezdi. Eminim ki bu değişmedi. Argun!" Başmuhafız biraz sonra kapıda göründü. "Tez Kızılten Ocaklarından," Reislerde ayaklanmışlardı. Argun'un duydukları karşısında gitgide gözbebekleri irileşmeye başladı. "iki yüz Delibaş Süvarisi, iki yüz Alp ve iki yüz Alp Solakını yola çıkmaya hazır et. Koppuz Reislerine Şifakök'e kadar eşlik edip orada Surahnaçço Muhafızlarına katılacaklar."
Reisler reverans yaparak alelacele odayı terk ettiler. "Emredersiniz Harerim..." diye ünledi Argun. Odayı terk etmemişti. "ancak..." diye lafa girişti. "büyükbabanız Ulu Harer Ilgar kuzeyde kurmuş olduğu Totem Karakoluna yüksek miktarda asker temin etmişti. Şimdi tekrar siz; ordunun en mühim kuvveti olan Delibaşları ve en keskin gözlü okçulardan oluşan Solakları göndermek istediğinize emin misiniz efendim?"
Harer Uras ellerini arkasında bağladı. Pencereye yaklaştı. Dik, kavisli surlarla çevrili kalesinin böğürtlen ve gül çalılarıyla yeşillenmiş geniş avlusunu gördü. Onun üzerinde kalabalık şehrini; Kızılten'in Başkenti Akra'nın telaşını. Daha ötedeyse berrak mavi bir sicim misali nehri. "Atam Harer Ilgar'ın hükmettiği zamanlar zor zamanlardı Argun. Elimde tahta bir kılıçla kalenin odalarında koşturup Tepegözlere, Akaded'in Kömürboynuz'una meydan okuyordum. Ama gayet net hatırladığım birşey varsa o da Harer Ilgar'ın yada babam Harer Ökten'in yüzünü ordusundan veya düşmanlarından başka gören kimsenin kendini şanslı addettiğidir. O şartlarda sırf mecburiyetten konuşlandırılan askerlerin yarısı şimdi emekliye ayrıldı. Diğer yarısıysa bunun hayaliyle ürkerek nöbet tutuyorlar." Başmuhafıza döndü. Ve gözlerinin içine baktı. "Evet; eminim Argun." dedi. Argun usulca başını eğdi. "Tez Ocaklara haber salasın!"
Harer Uras çalışma masasına oturdu yalnız kalınca. Bir süre sessizliği dinledi. Düşünmeyi denemedi. Çünkü işe yaramıyordu Sadece zihni yoruluyor, inanılmaz bir şekilde daha da karışıyordu. Mektup yazabilir yada elçi gönderebilirlerdi... Ama günler süren yolu bizzat gelmişlerdi Reisler... Korkmuşlardı... Bu hafife alınabilecek bir detay olamazdı. Efsaneleşmiş olması Şifakök'ün hala orada, eskisi kadar var olduğu ve kötülüğü barındırdığı gerçeğini hiç mi hiç değiştirmiyordu ki...
En iyisi yüzüğüme devam etmeliyim... Sağ yüzük parmağında gümüşten, sol başparmağındaysa Lâl taşından birer yüzük bulunuyordu. İkisini de özenle işlemiş, geceler boyu uğraşıp benzersiz hatlarla donatmıştı. Başka bir şeye odaklanmak diğerini unutmak için birebir...
Kapı iki kez vuruldu. "Harer efendim..." Ağalar kapıyı usulca girenin ardından çekip kapattı. "Gel Mehpare'm, hoşgeldin." Gök mavisi elbisenin eteklerini sürüyerek masaya doğru ilerledi Mehpare. Göğsünden kalçasına, oradan da etek uçlarına dek süren işlemeler, Topaz taşları kakılmış gösterişli tacının altından dökülen saçları kadar siyahtı. Ve Harerin kızıl teninin aksine pembemsi bir teni vardı.
"Çocuklar nerede Meh parçam?" diye sordu. Mehpare pencereye yanaşmış, avluyu seyrediyordu. Reislerin Kızılten Alpleri eşliğinde mızraklarından destek alarak çadır bezi gerilmiş arabalarına bindiğini gördü. Zulda'nın çadır bezine koca bir fil başı dikilmiş; gri, yeşil ve mavi tonlarında boyanmıştı. Eldokmira'nın arabası ise beyaz, kül renkli bir Devekuşu nişanı taşıyordu. "Papatya, Tanay ile Talim Avlusunda. Ural'da Aykız'ın yanında Büyük Bahçede oynuyorlar." diye cevapladı. Arabacıların birbirleri ardınca şaklayan kırbaçları duyuldu. Hırsla arabaları çekiştiren atlar ineklerinkini andıran lekeleriyle övünerek kişnediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miğfer - Yılanların Kraliçesi #Wattys2018
ФэнтезиHedef #1 Wattpad Aracılığıyla Yayınlanan Bu Hikayede, Bildiğiniz ya da Bildiğinizi Sandığınız Şeyler Yok. İnanmıyor Musunuz? Aksini düşünüyorsanız; Miğfer'i henüz okumadınız sanırım. Pekala, geç kalmış sayılmazsınız. Hadi ne duruyosunuz, böyle buy...