Kalan Kısımdan Devam Etmeden Önce...
Miğfer'i merakla bekleyen ve şöyle bir göz gezdirip çıkan sevgili okurlar;
Aylarca düşünüp, günlerce yazıyor, sizlere özgün, bir solukta okunan bir macera sunmayı arzuluyorum. Fakat bu benim çabam, sizlerin de tavsiye ya da takdir yüklü yorumlarıyla olacaktır. Rey vermek yahut kısacıkta olsa bir şeyler yazmak size emin olun, hiçbir şey kaybettirmez. Gelin görün ki; biz çaylaklara bir nebze de olsa moral, dahası kusurlarımızı görüp düzeltme imkanı verir. Yalnız Miğfer için değil, okumaya niyetlendiğiniz her öykü adına bunu düşünün. Şimdiden teşekkürler...
"Zahmet etme onu da ben söyleyim; Çûleneşa adındaki bir sürtük onu içinde istemiyor diye! Höyük Mağaraları'nda yitip giden kardeşi Darrerrad'ın yerine geçerek Belen adını kirletmiş bir zavallı... Sırf onun çılgınlığı yüzünden gelmiş geçmiş en saçma kanunlar çıkarıldı. Ve tahta çıkan her Belene ant içme zorunluluğu getirildi.Mecbur bırakılmadıkça savaşmayacağıma, savaşa davetiye çıkarmayacağıma Belen şerefim ve kanım üzerine..." Belen başını kaldırdı, şömineyi bırakarak doğruldu.
Palkaklap istemsizce irkildi. "Sana soruyorum Kahinim ve Tahthat'ım."Göğsünden kan sızıyor... Sağ omzunda,ince bir kesik yapış yapış bir ıslaklıkla pırıldıyordu. Dik yakalı Belen elbisesi içindeyken başının üzerinde toplanıp at kuyruğu şeklinde bağlanan saçı başından aşağı dökülmüş, yüzünün bir kısmını gizliyordu. "Bir kurt savaşmadan ne kadar yaşayabilir Palkaklap? Mücadele etmeden. Öldürmeden."
"Yaşayamaz Ulu Belenim." Kelimeleri ansızın tükürmüştü Kahin.Titriyordu. Başı zonkluyordu. Ve midesi, pek iyi durumda değildi.Gözleri kızıl... Alevlerin okşadığı bir gece kadar belirgin işte... "HaklısınKahin. Yaşayamaz. O yüzden artık Darrerrad Kanunları yok! Mazide kaldı. Ateşlerin başında anlatılan hikayelerden başka bir şey değil." Geceliğini savurarak balkona doğru döndü. "ArtıkZabdadbaz'ın devri... Yalnızca Zabdadbaz Kanunları var!"
Balkonun kapısı ardına kadar açıktı. Hafif bir esinti kapı tüllerini savurdu. Dolunay eski yerinden epey bir uzaklaşmış, sararmış haliyle tam karşılarında duruyordu. Zabdadbaz tasasızca korkuluklara yaslandı. "Devam et Palkaklap." diye mırıldandı. Kahin, Belenin az ötesinde durup gece havasını ciğerlerine doldurduktan sonra, "Adamlarımız her şeyi gerektiği gibi yerine getirmişler efendim. Bir aksilik çıktığına dair haber gelmedi." Zabdadbaz memnun bir tavırla başını salladı. Sarayının dört bir yanına yayılmış ülkesinin kıyısında durduğu, ardı görünmeyen Enginsu'ya dalıp gitmiş gibiydi. Ama başını sağa çevirmez... Hiç bakmaz... Ülkenin o yanına, Karasur'un bulunduğu yere... Onun ne olduğunun ve kendinin kim olduğunun farkına vardığından beri bakmadı ki...
"Ama o..." diye ekledi, Kahin hırıltıyla. İsmini söylerse, sanki yanlış bir şey yapmış olacaktı. "görüşmek istiyor. Sizinle Belenim. En yakın zamanda anlaşmayı bizzat hükümdarınızla yüzyüze nihayete bağlamak isterim, dedi." Zabdadbaz yüzünü ekşitti.Yüz yüze gelmek mi... Onlarla mı? O şeylerle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miğfer - Yılanların Kraliçesi #Wattys2018
FantasyHedef #1 Wattpad Aracılığıyla Yayınlanan Bu Hikayede, Bildiğiniz ya da Bildiğinizi Sandığınız Şeyler Yok. İnanmıyor Musunuz? Aksini düşünüyorsanız; Miğfer'i henüz okumadınız sanırım. Pekala, geç kalmış sayılmazsınız. Hadi ne duruyosunuz, böyle buy...