3 - İlginç Bir Yol (2)

141 64 160
                                    

   "Haklısın galiba Acar. Neyse ki bizim bir ilgimiz yok." dedi Raori, kendini neşelenmeye zorlayarak. "Fare bile yemedik! Gerçi yenebilecek gibi durmuyorlardı; şükürler olsun yemediğimiz için!"

   "Sana katılıyorum!" diye cevapladı Acar. Kayada bulduğu tırmanmaya elverişli yeri işaret ederek, "evet, burası gayet iyi gözüküyor Raori. İlk önce sen çık, sana yardım edeceğim. Sonra tüy torbamızı sana uzatıp peşinizden de ben tırmanırım. Anlaştık mı?" Raori birkaç dakika sonra Acar'ın da itme ve oflamalarıyla muazzam kayanın üzerindeydi. "Virka buradan çok daha güzel dostum, gelip baksana şuna!" dedi hayranlıkla. "Elbette! Ama benden önce küçük dostumuz bakacak." diye cevapladı Acar, alnındaki teri silerek. "Hadi git bakalım, işte böyle..." Minik hayvanı, ayak parmakları üzerine kalkarak dikkatle Raori'ye uzattı. Ve tüy torbası da kayanın üzerinde Raori'nin kolları arasındaki yerini alınca Acar çıkmak için ellerini çırpıp dikkatini topladı.

   "Hay aksi ya! Buna ne diyeceksin peki dostum?" dedi Raori cıklayarak. Acar'ın çıkmaya çalıştığı sırada dizleri üstünde kayanın diğer tarafına, inecekleri yere bakıyordu. "Ne - yine n'oldu Raori!" diye sordu Acar. Alnındaki terleri elinin tersiyle silkeledi. Nihayet hep beraber kayanın üzerindeydiler. "Bu da nesi şimdi ya?" diye ekledi mırıltıyla, Raori'nin kast ettiği manzarayı görür görmez. Anlaşılan bu kadarını o da beklemiyordu.

   "Sanırım bir bataklık," diye cevapladı Raori. Sinirden gülüyordu. Hayatımızdaki sürprizlerin sonu gelmeyecek mi acaba? "Hemde esaslı bir bataklık..." diye ekledi Acar. Kayanın hemen dibinden başlayan bataklık sıradan bir evi yutabilecek kadar genişti. Kıyısında birkaç karga çamur topakları için gaklaşıyor, az ötelerinde bataklığın yanıbaşında açılmış oyuklarla kızıl bi tepecikte yüzlerce hamamböceği ve karınca kalabalığı trafiği zorluyordu. "Bahse girerim ki bu kadar genişi Felaket Ormanı Şifakök'te bile yoktur dostum. Ah!" Bataklığın çevresinde turlayan sivrisineklerden biri aniden Raori'nin ensesini hedef almıştı. O da ensesini tokatlayarak saldırıyı savuşturmaya çalıştı ama pek başarılı olamamıştı. Acar kısa bir kahkaha attı. "Ne kadar sıcakkanlılar Raori baksana. Bataklık ahalisi sana şimdiden ısındı."

   "Hah! Aman ne espri," diye ünledi Raori alıngan bir edayla."şu harika esprilerini bir kenara bırakıp buradan nasıl geçeceğimizi düşünsen..." Fakat Acar düşünmeye başlamıştı bile. Bataklık kayayı önden ve soldan kaplamıştı. Oralardan geçmeye çalışmak bataklığın kucağına düşmek demekti. Ancak sağ uçta geniş belli bir ağaç bataklığı kesiyor,  kalın kökleriyle çamuru ötede tutuyordu. Eğer ağacın dalları yeterince kuvvetliyse, ki büyük ihtimalle öyle...
   "Tek çaremiz ağaç gibi görünüyor dostum." dedi Acar biraz sonra. "Banada öyle geliyor Acar."diye ekledi Raori, memnun bir tavırla. "Ama bu kez ilk önce ben gitmeliyim..." diye bitirdi Acar, ağaca doğru yönelirken. Meşenin dalları sert ve sağlamdı. Birkaç dalı kayanın üzerine eğilmişti ancak bataklığın eşiğinden dolanıyordu. Acar ilk önce ayağını atıp sonra bedenini yukarı doğru çekerek dalın üzerine bindi. Ağırlığını tamamiyle verdiği anda dal küçümsenmeyecek ölçüde büküldü. Acar içinden dua ediyordu. Terden kaganlaşan elinin kaymaması için ve en önemlisi dalın kırılmaması için...

   Neyse ki ikisi de gerçekleşmedi. Acar ellerinin ve dizlerinin üzerinde bir daldan diğerine, daima en alçağını ve en kalınını seçmeye özen göstererek ağacın gövdesine ulaştı. "Tamamdır Raori !" diye bağırdı kayanın üzerindeki yoldaşına. Raori derin bir nefes aldı. "Evet tüy torbası, şu işide halledersek sana söz veriyorum; bu gece benden kızarmış bir tavuk budu yiyeceksin dostum." dedi ve onu sırt çantasına bıraktı. Küçük köpek ürkekçe inleyerek çantanın içine sindi. Çok geçmeden tıpkı Acar'ın yaptığı gibi Acar'ın kullandığı dalları kullanarak inmeye başladı.

Miğfer - Yılanların Kraliçesi #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin