Bölüm - 4

10.7K 1K 117
                                    

Tüm yaşanılanlar gerçekliğini yitirip sadece birer anı olarak kaldığında insanın canı daha fazla yanıyormuş. Son bir aydır Baran'ın deneyimlediği acı gerçekte buydu. Selen ile yaşadığı tüm anlar ona artık bir anıdan ibaretti. Ondan kalan tek şey kızlarıydı. Buse de olmasa ne yapardı bilmiyordu. Ona her baktığında Selen'i görüyordu. Bu çoğu zaman acı çekmesine neden olsa da özlemini az da olsa gideriyordu.

Tüm bunlar bir yana sanki dertleri azmış gibi birde Asiye vardı. O kadına söz geçirememek, laf anlatamamak öfkesini daha fazla körüklüyordu. Gözlerinde görebiliyordu düşmanlığı ama daha fazla katlanacak değildi. Konak kendisinin eviydi. Asiye hanım rahatsız oluyorsa kendisi gidecekti. Açıkçası gitmesi de işine gelirdi. Nihayetinde kabullenmek istemese de Asiye onun karısıydı. Şimdi kimse ayrı odalarda kalmalarına ses çıkarmıyordu fakat bu pek yakında sorun olacaktı. O ayrı odalar, birleşecekti ki bunu asla istemiyordu.

Odasının kapısının açılması ile düşüncelerini bir kenara bırakarak kendisine yorgun gözlerle bakan Fırat'a baktı.

"Hayırdır?"

"Dün gece oğlan uyutmadı... Dayanamıyorum valla daha fazla uykusuzluğa... Bugün erken kaçıyorum, eve gidip uyuyacağım."

"Bende geliyorum. Çalışacak halim yok benimde."

Birlikte şirketten çıktıklarında aklında sadece kızı vardı. Ondan ayrı bir odada uyumak hoşuna gitmese de geceleri ne yazık ki ona bakabilecek bir eşi yoktu yanında... Kendisi de yarım yamalak bakabilirdi. Bu yüzden eve sadece Buse'ye bakması için orta yaşlı bir dadı kadın alınmıştı. Bunu ilk başlarda kabullenmese de kızına iyi bakıldığını gördükçe sessiz kalmıştı. Şu an kendi isteklerinden çok kızının bakımı önemliydi.

Arabaya bindiklerinde, Baran sürücü kısmına geçmişti. Fırat fazlasıyla yorgun gözüküyordu. Zaten yan koltuğa geçer geçmez de hemen koltuğa yayılıp gözlerini kapatmıştı. Sessizlik içinde yol alırlarken, Baran da biraz olsun kafasını dinlemeyi başarmıştı. Birazdan konağın curcunasına karışacaktı ve hiç istemese bile evdekilerle zaman geçirecekti.

"Nereye kadar gidecek böyle?"

Fırat'ın uyku mahmuru çıkan sesiyle kısa bir an yanlış duyup duymadığını düşündü. Saniyelik gözlerini yoldan ayırıp hala gözleri kapalı olan adama baktı. Yüz ifadesi ciddiydi. En az sorduğu soru kadar...

"Neyi kast ediyorsun?"

"Ne demek istediğimi anlıyorsun."

"Anlamıyorum."

Anlıyordu ama anlamıyor olmak işine geliyordu. Şu an kimseye hesap verecek bir ruh hali içerisinde değildi. Kimse onun ne çektiğini bilmiyordu. Sadece herkes sebep olduğu acıları yüzüne vuruyor, kendi içinde can çekiştiği acıları yok sayıyorlardı.

"Asiye... Ne kadar böyle düşman gibi yaşayacaksınız onunla?"

"Düşman değilim."

"Asiye sana düşman."

"Umurumda değil."

"Umurunda olmalı," diyen Fırat gözlerini açmıştı. "Sen istesen de istemesen de o kadın senin karın. Ve sen o kadına kocalık yapmadığın süreçte, Saruhan'ın, Lamia'ya nasıl davrandığını düşünebiliyor musun?"

Baran ani bir frenle arabayı durdurdu. En hassas noktasından vurulmuştu. Öfkesi tüm kalbini ele geçirirken, bir şey yapamıyor olmak onu delirtiyordu.

Uzayan sessizlik can sıkıcı bir hal almaya başlamıştı. Baran'ın söyleyecek hiçbir şeyi yoktu. Söyleyecek kelimeleri tükenmişti adeta. Fırat da bunu anlamış gibi tekrar gözlerini kapattı ve sessiz kaldı. Genç adam tekrar kendini toparlayıp arabayı çalıştırdığında az önceki rahatlık bir anda yok olup gitmiş, mutsuz, öfkeli bir adama dönüşmüştü tekrar.

Konağın önüne geldiklerinde arabadan çıktılar. Hiç konuşmadan avludan içeri girdiklerinde, Eyşan'ın mutlulukla Fırat'a baktığını gördü. Onları yalnız bırakmak adına odasına doğru ilerledi. Üzerini değiştirip, kızı uyumadıysa biraz onunla zaman geçirecekti fakat o an hiç beklemediği bir şey oldu. Bir zamanlar kendisine ait olan ama şimdiler de Asiye'nin kaldığı odanın önünden geçerken duydukları ile öfke zehirli bir sarmaşık gibi tüm bedenini ele geçirdi. Hızla odanın kapısını açarken genç kadının şaşkın bakışlarıyla yüz yüze geldi. Onun alelacele telefonu kapatmasını göz ucuyla izledi. Aklı hala az önceki duyduklarındaydı.

Aralarında belli bir mesafe bırakana kadar kendisine korkusuzca bakan kadına yaklaştı. Gözlerindeki nefreti çok açık okuyabiliyordu.

"Az önce ne dedin sen?"

"Duydun..."

"Bir de bana söyle söylediklerini."

Asiye'nin kemikli, küçük çehresinde soğuk bir gülümseme belirdi. "Hala karı koca olmadığımızı ve olmayacağımızı söyledim. Ve senin adamlık ve erkeklik yetilerinden ne kadar yoksun olduğunu anlattım."

Baran sessiz kalarak aralarındaki son mesafeleri de kapattı. İlk defa birbirlerine bu kadar yakındılar. İkisinin nefesleri de sıklaşmıştı ve bunun tek sebebi birbirlerine duydukları öfkeydi.

"Sana dokunmadığım için... Seni karım yapmadığım için mi erkek değilim? Bu kadar çok mu istiyorsun karım olmayı? Belki de zamanında hedefin Hazar değildi..."

"Ne? Ne saçmalıyorsun?"

Asiye'nin az önceki soğukkanlılığı uçup gitmiş, yerini acemi bir öfkeye bırakmıştı. Bu hali karşısında zafer kazanan adamın gülümsemesi yüzüne iyice yayıldı.

"Sonuç olarak Hazar benim en yakınlarımdan biriydi. Belki de hedefin bendim. Bana ulaşabilmek adına ona yaklaştın. Baktın ulaşamadın onunla idare ettin... E, sonra o ölünce de benimle evlenme şansı sunuldu ve sende gözün kapalı kabul ettin. Öyle değil mi?"

Genç kadının bedeni titrerken, gözleri tüm dirayetiyle meydan okumaya devam ediyordu.

"Hazar şu an burada olsaydı seni kendi elleriyle öldürürdü."

"Hazar öldü... Ve sen benim karımsın."

"Sözde karın..." diye direnmeye devam etti. Akıtmamak için direndiği yaşlar gözünü yakmaya başlamıştı.

Baran sadece gülümsedi. Bu gülümsemeden hiçbir anlam çıkaramayan Asiye ise öfkesiyle savaşmaya devam ediyordu. En sonunda aralarındaki mesafeyi Baran açtı. Kapıdan çıkmadan önce de son kez dönüp "Bir daha evliliğimizle ilgili, benimle alakalı hiçbir şeyi kimseye anlatmayacaksın... Aksi takdirde tahmin bile edemeyeceğin şeylere maruz kalırsın," diyerek hızlı adımlarla odadan çıkmıştı. Nefesi daralmış, aklına Hazar gelmişti. Onu anınca, bir kez daha kendini ona ihanet ediyormuş gibi hissetmişti. Ve bu yüzden hissettiği suçluluk duygusu fazlasıyla can sıkıcıydı.

Olan biten hiçbir şeyi değiştiremiyordu. Kabullenemediği ne varsa hayatında hepsi gerçekti ve gerçeklerle yüzleşmekten başka şansı yoktu. Şu zamana kadar kendi hayali ve kalbi için yaşamıştı ama bu saatten sonra ailesini ve en önemlisi Lamia'yı düşünmesi gerekti. Hızlı adımlarla salona ilerledi. İçeri girdiğinde Fırat, Eyşan, anne ve babasının orada olduğunu gördü. Herkes kendisine bakarken o sadece annesine baktı. Aldığı karardan vazgeçmeyecekti. "Bana hemen evlenilecek bir kız bul anne!"

-

Merhaba arkadaşlar :) Sizlerden bu bölüm için rekor yorum ve beğeni bekliyorum... Sizlere bağlı yeni bölüm hemen yarın gelebilir :D Yorumlarınızı büyük bir merakla bekliyor olacağım...

İnstagram hesabım : dilektaygun takibi unutmayalım, seviliyorsunuz ♥

Yangın YeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin