Bölüm - 23

9.9K 1K 104
                                    

Asiye adeta dili lal olmuş gibiydi. Konuşamıyordu. Hiçbir şey yapamıyordu. Herkesin şaşkın bakışlarının Hazar'ın üzerinde olduğunu görebiliyordu bir tek kişi hariç. Hazar içeriye girdi gireli Baran'ın bakışları sadece kendi üzerindeydi.

Hazar sanki ölü bilinen bir adam değilmiş gibi gayet rahat bir tavırla masanın başında ki sandalyeye oturdu.

"Neler oluyor burada?" diye öfkeyle soluyan Fırat'ın sorusuna Asiye büyük bir merakla cevap bekledi. Zira kendisi de burada olup biten her şeyi delicesine merak ediyordu.

"Öncelikle görüşmeyeli nasılsınız?"

Saruhan'ın öfkesi masanın üzerinde duran elinin yumruk haline gelmesi ile gün yüzüne çıkmıştı. "Hazar ne haltlar karıştırdığını anlatman için fazla zamanın yok. Aksi takdir de seni gerçekten öldürürüm!"

Her zaman Saruhan'ın aşrı öfkesinden hoşlanmazdı Asiye. Bu gece ise bundan gayet memnundu. Zira kendisi de tam olarak kuzeninin yapmak istediğini istiyordu. Bu adamı hemen burada öldürmek!

"Saruhan yıllar hala senin sinirine fayda olmamış."

"Hazar herkes fazlasıyla gergin, daha fazla şansını zorlama da bu saçmalığı bir an önce açıkla."

Fırat'ın makul sözleri ortamı biraz olsun yumuşatmıştı. Gerçi şu an Asiye'nin hiçbir şey umurunda değildi. Sadece bir açıklama bekliyordu. O kadar öfkeliydi ki gözlerini Hazar'ın üzerinden çekemiyordu ama Hazar ona bir kere bile bakmamıştı. Sanki bilerek gözlerini ondan kaçırır gibi bir hali vardı.

"Öncelikle size bu gece anlatacaklarımın buradan çıkmayacağına dair söz vermenizi istiyorum."

Fırat sabırsız bir şekilde "Söz, anlat," dedikten sonra Hazar'ın bakışları Saruhan'ı bulmuştu. O da öfkeyle "Söz," derken bir anda Hazar'ın buz mavisi bakışları Asiye'yi buldu. Asiye öyle öfkeliydi ki tüm bedeni titriyordu. Ondan bir cevap beklediğinin farkındaydı. Zorlukla dudaklarından "Söz," kelimesi çıkabildi. O an Hazar bakışlarını hemen ondan kaçırmıştı.

"Size her şeyi anlatmam mümkün değil. Sadece izin aldığım kadarını anlatabilirim. Bu yüzden soru sorup durumu zorlaştırmazsanız sevinirim."

Hiç kimseden ses çıkmıyordu. Asiye artık öfkesini frenleyecek durumda değildi. Tüm bu saçmalığın bir an önce son bulmasını istiyordu. Bir an önce ne söyleyecekse söylesin istiyordu. Üstelik Baran'ın bakışlarını üzerinde hissetmek onu daha da rahatsız ediyordu. Sanki Hazar'a karşı olan her tepkisini izliyor gibiydi. Belki de izliyordu. Bunu düşünmek bile yanaklarının ısınmasına sebep oldu.

"Ben devlet adına çalışıyorum. Ve o zaman böyle bir şey olması gerekti. Neden ya da niçin diye sormayın... Böyle olmalıydı. Ölmüşüm gibi görünmesi gerekti."

Devlet adına çalışıyormuş... Bunu içinden kaç kez tekrarladığını bilmiyordu. Asiye ise onu sadece Baran'ların şirketinde muhasebe müdürü olarak biliyordu. Ne kadar da salakmışım diye geçirdi içinden. Onun arada ortadan kaybolmalarını, bazen günlerce ona ulaşamamasını hiç sorgulamamıştı. Sanki bunlar normalmiş gibi davranmıştı. Şimdi görüyordu ki gerçekten bir aptaldı.

"Yaşadığını Baran dışında bilen var mı?" diye öfkeyle sordu Saruhan. Bu durum karşısında kendini zorlukla tuttuğu belliydi. Zira Hazar'ın öldüğünü sandıkları zaman Asiye'nin döktüğü gözyaşlarının en büyük tanığıydı kendisi.

"Annem ve babam..."

Asiye'nin dudaklarında soğuk bir gülümseme belirdi. Hep onun ailesi için oğullarının ölümünün acısına katlanamayıp buralardan gitti diye üzülürdü. Şimdi görüyordu ki ailesi oğullarının yanına gitmişti. Bu hikâyede ki tek umursanmayan kişi kendisiydi.

Yangın YeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin