Bölüm - 7

10.6K 1.1K 124
                                    

Her gecenin bir sabahı vardı ama bu gece Asiye için geçip gitmek bilmedi. Neredeyse sabaha kadar uyumamıştı. Doğru düzgün uyuyalı iki saat olmuştu ki alarmı çaldı. Her sabah kahvaltı için kalkması gereken saat. Doğrusu kimse onu bu saatte kalkması için zorlamıyordu ama bu evde yaşıyorsa bu evin kurallarına da ayak uydurmak zorundaydı. Hem bu sadece bu eve özel bir şey değildi. Baba evinde de böyleydi. Buralarda gün erken başlıyordu.

Yataktan kalktığında yerde yüz üstü yatmış adama kaydı bakışları. Üzeri açılmıştı. Büyük ihtimal tüm gün sırtı ve beli ağrıyacaktı. Bunu umursamaması gerekti. Sonuçta tüm olanlara rağmen, dün bir büyüklük yapıp onu yatağına çağırmıştı. Ama kabul etmemişti. Asiye için yapabilecek başka bir şey kalmamıştı.

Dolabının yanına giderek giyeceği kıyafetleri aldı ve hızlı bir şekilde banyoya girdi. Üzerini değiştirip, uzun mavi elbiseyi giydiğinde saçlarını da toparladı ve bir daha Baran'a bakma gereği duymadan odadan çıktı.

Aşağı merdivenlerden inecekken bebeğin ağlama sesini duydu. Adımlarını daha da hızlandırmaya çalışmıştı ama ağlama sesi daha da arttı. Vicdanı ile öfkesi arasında bir yerde sıkışıp kaldı. Ağlama sesinin her saniye daha artması ile ise artık daha fazla dayanamayarak indiği merdivenleri tekrar çıktı ve açık olan kapıdan içeri girdi. Gördüğü manzara ile yüreği korkuyla doldu. Yatağın üzerine yatırılmış bebek ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Hızlı adımlarla ona yaklaşarak kucağına aldı. Başını omzuna yaslarken, sakinleşmesi içinde sırtını okşadı. Odanın içinde yavaş adımlarla dolanırken, sırtını okşamaya devam ediyordu ki bebeğin ağlamaları önce azaldı sonra da kesik iniltilere dönüştü. Bu esnada kendi gözünden akan yaşı fark edememişti bile. Üzülüyordu bu bebek için. Daha beş aylık ancaydı. Annesini hiçbir zaman bilmeyecekti. Annesini arıyordu, onun kokusunu bekliyordu. Bebekti o daha... Bir ömür anne kokusuna hasret büyüyecekti.

Odanın ortasında dolanmaya devam ederken arkasını döndü ve Baran ile karşı karşıya geldiler. Eli öylece bebeğin sırtında kalırken, ne yapacağını bilemez bir halde ona bakıyordu. Yanlış anlaşıldığını düşünerek "Ağlıyordu... Ben çok ağladığı için girdim, kucağıma aldım..." dedi ama karşısında ki adam hala sessiz bir şekilde ona bakıyordu. Daha fazla dayanamayarak bebeği yatağa bıraktı. Onun iniltilerini duysa da duymamış gibi davranacak hızlı adımlarla odadan çıktı. Kalbi öylesine hızlı atıyordu ki... Yüreği ağzındaydı.

"Aptal..." dedi. Ona neydi ki? Neden bebeği kucağına almıştı? Sanki onun annesi olmaya dünden razı gibi görünmüştü işte Baran'ın karşısında. Mutfağa girdiğinde bebeğin bakıcısının elinde biberonla çıktığını gördü. Büyük ihtimal mamasını ısıtmak için mutfağa gelmişti.

"Günaydın," diyen Eyşan ile zorlukla "Günaydın," diyebildi ve hemen kızlara yardım etmeye başladı. Aklı dağıtması gerekti.

"İyi misin sen?"

Eyşan'ın yüzüne bakmadan "İyiyim, ne oldu ki?" diye sordu.

"Kıpkırmızı olmuşsun."

"Geç kaldım sandım da koşturdum biraz..." diyerek konuyu kapattı. Daha fazla konuşabilecek güçte görmüyordu kendini.

Hayatı bir karmaşanın içerisinde yok olup gidiyordu ve Asiye hiçbir şey yapamıyordu. Elinden gelen bir şey olmadığını biliyordu. Hayatı bu kadardı işte. Onun için zaten birileri ne yaşayacağına karar veriyordu. Böyleydi. Bu kadar basitti.

*****

Günler geçmişti. Asiye ile aynı odayı paylaşalı neredeyse bir ay olmuştu. Baran için yerde yatmak her geçen gün zor olsa da başka bir şansı yoktu. Kendi hayatını kendi bu hale getirmişti.

Yangın YeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin