Küçük bir kız çocuğuydum, bir savaş meydanında düşman çukurlarına saklanmış. Kalbini kurşunla kaplamış, içinden ve derinden sessizce ağlarken yaralarımın kanı toprağa akarken tanrının beni yağmurlarıyla yıkayıp sakladığı küçük bir kız çocuğu. Ellerimi çoğu gece kanlar içinde göğe açtığımda bir mucize dilediğim tanrının gölgesinin kollarına sığınmış bir kız çocuğu. Bir demir kadar sağlam kollarının arasında dönüp dururken yeni yeni uykum açılıyordu o ise hala derin bir uykudaydı. Bedenimi saran demir kollarının ucunda tenime değen parmakları bir bebek gibi masumca tenime değiyor, nefesi enseme sıcaklığından pay çıkarıyordu. Hafifçe hareketlerle yeni aydınlan havanın yüzüne vuran güneşini fırsat bilip yüzüne döndüm. Gözlerinin o içe çökmüş mor halkalarında, uzanan deniz boyu sahil şeridi kirpiklerinde binlerce acı yattığı belliydi, acı acıyı çekerdi. Yüzü fazla zayıftı, bir maddenin, daha çok bir acının esiriydi. Elimi yavaşça kirli sakallarına değdirmek için yüzüne dokundurduğumda gece mavisi gözlerini gözlerime dikince parmak uçlarımı sakallarından çekip geri çekildim."Günaydın kelebek."
"Günaydın."
Yüzüme uykulu gözlerle bakıp esnedikten sonra kollarını benden çekip yatağın diğer kenarına uzanıp komidinin üzerine ne zaman bıraktığını bilmediğim sigara paketinden iki sigarayı ağzına alıp yaktıktan sonra bir tanesini dudaklarıma dokunan parmakları eşliğinde dudaklarımda bırakıp kendi sigarasından derin bir duman aldı. Gri duman sanki ruhumuzun kirliliği gibi tüm odaya dağılırken yavaşça doğrulup konuşmaya başladı sanki gerçekten umurundaymış gibi.
"Hikâyen ne kelebek?"
"Bir hikâyem mi olmalı?" Deyip yatakta doğrulurken bile acılarım kafamı eğmeye çalışıyordu.
"Belki de sadece aptal bir ergensin, yanıldım." Deyip bir duman daha çekerken tam o anda her şeyi anlatmak ve çekip gitmek arasında kaldığım sonsuz boşluğa ciğerlerime dolan dumanı bırakırken ona
"Neyi bilmek istiyorsun?" diye bir soru yöneltip bir duman daha çektim yorgun ciğerlerime.
"Sana baktığımda görebileceğim en güzel kadını görmek yerine gözaltına birikmiş morluklarını..." ve eliyle bileğimden tutup parmaklarını jilet kesiklerin üzerine dokundurarak "bu acı birikintilerini görme nedenimi?"
Derin bir duman çekip gözlerimi kapatıp açtım ve kelimelerde dilimden döküldü usulca.
"O, annem ben 3 yaşlarımdayken kafasına sıktı. Daha sonrasında babamı uzunca bir süre göremedim, evdeki bakıcımla da iletişim kuramıyordum. Altıncı yaş günümde babam eve bir kadınla girdiğinde sarhoş ve yarı çıplaktı. Kadını odasına sürüklerken onu görüp seslendiğimde ilk dayağımı yedim. Okula başlayana kadar şiddet ve babamın kadınlar dolu hayatına katlanıyordum ama okula başladığımda herkesin ailesi ile görünen o mutlu yaşamında kendime yer bulamamıştım. Sadece gidip geliyor ve sınıfı geçecek kadar bilgi ediniyordum, eve gelince de ya babam evde olmuyor ya da bir şeye olan hırsını benden çıkarıyordu, iz bırakmazdı ama bıraktığı zamanları okula yollamaz yollasa bile bir şey söylemeye korkar olurdum. Bir şekilde bütün bunlarla baş ederken lise de..." derin bir nefes alıp yanan sigaramı elime basıp dolan gözlerimi ondan kaçırarak tenimin o korkunç anların acısının yerine bu acıyı kabullenmesini ister gibi uzunca bir süre sigarayı orda tuttuktan sonra çatallaşmış sesimle konuşmaya devam ettim.
"Matematik dersinden kalacağımı duyunca babam bana bir hoca tutmuştu, orta yaşlı bir adamdı, o bana... O orospu çocuğu bana tecavüz etti..." dediğimde biraz benden uzaklaşıp boş duvara döndükten sonra "Devam etmek zorunda değilsin." Deyip duvara bir yumruk geçirdi kendini suçlarcasına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Kelebek
Romance"Bu gece bir şey oldu, kötü kötülüğünden utandı iyilik kötülüğe karıştı. Doğru neydi? Yanlış neydi? Cehennemin dibinde cennetin ne işi vardı? Tanrı, gölgesine sarmalamıştı şeytanı bu nereden bakarsan bak tanrının dünyaya merhamettiydi."